Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Emin ellerdeki emanet

Egemen bakanlıkların anlamı, şartlara, ülkelere ve tarihi aşamalara göre farklılık gösterir. Bu manada egemenlik; devlet ile halkının ihtiyaç ve isteklerini karşılayan kaynakların ve güçlerin kullanımı ve bağımsızlıktır.
Yeni Zelanda gibi bir ülkede en büyük kaynak, meralardır. Nitekim dünyanın en büyük sığır çiftlikleri bu ülkededir. İspanya için en büyük kaynak, kendisini Avrupa’da fakir bir ülke iken gelişmiş bir ülke haline getiren turizmdir. Bankacılık sırrı ve saat üretimi de İsviçre’nin egemen servetidir. Bu kaynaklara bilimsel olarak ‘doğal servetler’ terimi ile işaret edilir. Bunların bazısı toprakta yetişir, bazısı yerden fışkırır, bazısı da Güney Afrika’da bulunan elmas ve altın gibi madenlerden çıkar. Bundan dolayıdır ki milletlerin ve devletlerin siyasetleri, bu servetleri koruyan, yatırımlarını yöneten ve bununla iş ve hayatın tüm yönlerini geliştiren çıkarlara dayanmaktadır.
Suudi Arabistan, diğer milletler arasından iki zenginlikle öne çıkmıştır. Bunlardan biri gökten indi, diğeri de yerden çıktı. Her ikisi de evrensel bir karaktere sahip olup diğer milletler tarafından geniş bir ilgi görür. Her ikisi de insanî egemenlik derinliğinde büyük bir emanettir. Hac sahnelerini izleyip de iki milyon insanın nasıl da İsviçre saatinin ahengi ve uyumu ile hareket ettiğini gören biri, Krallığa nasıl bir sorumluluk verildiğini anlar. Doğal serveti yönetmek, zorluk, titizlik ve gelecek bakımından hiç de basit bir şey değildir. Merhum Kurucu Kral Abdulaziz’in iktidarının ilk döneminden itibaren Riyad, bu gerçeği sorumluluk bilinci ve özeni ile ele aldı. Bu devasa ayrıcalıktan, bir kez bile birilerine göz dağı veya eziyet vermek için faydalanmadı. Petrolü de silah olarak yalnızca, Arap milletinin boğazına dolanan ipi kaldırmak için kullandı.
Suudi Arabistan, özellikle OPEC aracılığıyla, gerek yerel gerek uluslararası olsun, yalnızca kurumlarla iş tutulması konusunda ısrarcı oldu. OPEC’teki rolü ile her zaman akıllıca ve sürdürülebilir kararları yeğlemiş, boş popülizmin ve karşılıklı suçlamaların saçmalığına dur demiş ve küresel ekonomiyi halklara zarar veren kumarbazlıklardan korumuştur.
OPEC ile bu ilişkiyi 35 yıldır, kültür, çalışkanlık ve yüksek ahlak timsallerinden biri olan Prens Abdulaziz Bin Selman  yürütüyor. Kuruluşun herhangi bir konferansında onu, sıradan bir araştırmacı gibi toplantıları bir an bile kaçırmayan ve konuşmalar veya haberlerdeki yanlışları düzeltme görevini bizzat üstlenen biri olarak görürdünüz. Diplomasisi ve nezaketiyle konferans katılımcılarını, karmaşa ve propagandacı gürültüden kurtarırdı. Bugün Prens Abdulaziz Bin Selman enerji bakanı olduysa bu, son derece hassas bir dünyada yapılan uzun bir yolculuğun doruk noktasıdır. Bu, başlıca doğal kaynağın sorumluluğudur. Kral Selman Bin Abdulaziz’in, bir asrın üçte birinden fazla bir süre içerisinde en yeterli ve dürüst eminlerden biri olduğunu kanıtlayan bir adama ısmarladığı bir emanettir.