İran’ın Aramco’ya ait petrol tesislerine gerçekleştirdiği saldırılar, Suudi Arabistan'a karşı düşmanca bir eylem olmasının öncesinde uluslararası hukuka doğrudan bir saldırı niteliği taşıyor, ciddi bir siyasi, askeri ve ekonomik tırmanmayı teşkil ediyor. İran ile dünya arasındaki dolaylı çatışma tarihi saldırıdan önce ve sonra olarak tanımlanabilir.
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın nitelendirdiği gibi İran’ın gerçekleştirdiği bu aptalca saldırının üzerinden 2 hafta geçtikten sonra, Suudi Arabistan'ın İran tarafından gerçekleştirilen aptalca saldırıdan birçok kazanç sağladığını, İran rejiminin ise gün geçtikçe daha fazla kayıp yaşadığını söyleyebiliriz. Zaten dünyadan izole olmuş olan rejim daha da yalnızlaşıyor. İran bugün, belki de tarihinde daha önce hiç karşılaşmadığı şekilde korkunç uluslararası baskıyla karşı karşıya.
Suudi’nin kazanımları çok çeşitli, fakat bunlardan en öne çıkan 4’ünü şöyle sıralayabiliriz;
- Suudi Arabistan, kendisine muhalefet eden herkese İran rejimine karşı olan politik tutumunun isabetli olduğunu kanıtladı.
- Krallık, her koşulda petrol tedarik edebilecek tek ülke olduğunu ve dünya ekonomisinin güvenlik ve istikrarının Suudi Arabistan olmaksızın tamamlanamayacağını teyit etti. İran’ın Aramco’ya düzenlediği saldırının hemen ardından petrol fiyatları, -1988’den bu yana kaydedilen en yüksek oran olarak- yüzde 18 artarken Krallık, piyasaları şaşırtıcı bir hızda dengeledi.
- Dünya, hangi devletin krizlerden kaçınan, yangınları söndüren ve uluslararası hukuk doğrultusunda hareket eden devlet olduğunu, yine hangi devletin dünyayı savaşlara ve sonsuz gerilimlere sokmakta tereddüt etmeyen devlet olduğunu delilleriyle gördü.
- Suudi Arabistan'ın dünya desteğini kendi lehine toplamak konusundaki yeteneği de saldırılardan sonra gün yüzüne çıktı. 80'den fazla ülke bu saldırıyı, düşmanca bir terör saldırısı olarak nitelendirerek şiddetle kınadı.
Peki İran’ın bu saldırılardan zararı ne oldu? İran rejiminin bu saldırıların ardından yaşadığı kayıplar sayılamayacak kadar fazla. Biz burada en öne çıkanlardan 4’ünü şöyle ifade edebiliriz:
- İran Suudi Arabistan'a saldırdı; fakat karşında sadece saldırdığı devleti değil, aynı zamanda uluslararası toplumu buldu. Bu düşmanca saldırı, İran'ın zannettiği gibi sadece Suudi ekonomisine değil, küresel ekonominin atardamarına yönelikti.
- İran’ın karşı karşıya kaldığı uluslararası izolasyon eşi benzeri görülmeyen bir raddeye ulaştı. Nitekim İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu yıllık toplantılarında, devlet başkanlarıyla görüşmek için yer arıyordu.
- ABD’nin uyguladığı azami baskı politikasına karşı İran için kalkan görevi gören Avrupa ülkelerinin tutumları değişti. Fransa, Almanya ve İngiltere liderleri ilk kez Suudi Arabistan’a yapılan saldırılardan dolayı İran’ı suçladı. Bu, İran’a Avrupa kapısından duyulan sempatinin değiştiği anlamına geliyor.
- Dünya artık İran aleyhindeki yaptırımlardan bahsetmiyor, bilakis bu yaptırımlar daha kabul edilebilir bir pozisyona ulaşıyor. İran rejimine karşı azami baskı kampanyasının, dünyanın güvenlik ve istikrarının temin edilmesi adına ‘asgari bir baskı’ olarak görülmesinden bahsetmiyorum bile…
İran, dünya ile karşı karşıya geldi. Suudi Arabistan’ın saldırıların ardından elde ettiği büyük kazançlar nerede, İran’ı vuran büyük kayıplar nerede…
TT
Aramco saldırısı… Suudi Arabistan'ın kazançları ve İran’ın zararları
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة