Şemsan bin Abdullah Menai
TT

Sudan devrimi ve Cezayir halk hareketi

Sudan’da olanlar ile Cezayir’de yaşananlar arasında bazı benzerlikler bulunuyor. İki ülkede de halk yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve yönetim sisteminin değiştirilmesi için protesto gösterilerinin şiddetini artırdı.
Bu benzerlikler, bizi Sudan devrimini başarılı kılan neydi diye sormaya çağırıyor. Sudan’da ordu, halk ile kenetlenerek devrimde bir model oldu. Sudan’daki devrimin başlangıcında, devrimden öncesine göre daha modern bir devlet görüntüsü ortaya çıktı. Sudan, çok kültürlü eğilimlerin, partilerin ve bölgelerin mozaiğini oluşturan büyük bir ülkedir.
Öte yandan Cezayir'de de gerilim tırmanmaya devam ediyor. Sokak hareketlerinin başlamasından 6 ay sonra Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın istifa etmesine rağmen ne ordu yönetimden ayrılmayı kabul etti ne de halk ordunun tek başına yönetimde yer almasına razı oldu. Bu adım, devrime hazırlık ve başarıyla sonuçlanması için bir iyimserlik çağrısı oldu.
Sudan lideri Ömer el-Beşir, protestoların başladığı tarihten sonra üç aydan uzun bir süre koltuğunu bırakmadı. Yönetimi terk etmeyi kabul etmedi. Bu da Sudanlıların önüne bir engel olarak çıktı. O sırada ordu, Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’i 30 yıldır sürdürdüğü görevinden aldı. Beşir’in barışçıl protestolara tepkisi şiddetliydi ve göstericiler arasında onlarca ölüme ve yaralanmaya neden oldu.
Ben, Cezayir’de ordunun neden halkla aynı fikirde olmadığını ve niçin halk ile iş birliği yapmadığını sorgulamaya devam ediyorum. Cezayir’deki ordunun büyük çoğunluğunu Cezayir’i Fransız sömürüsünden kurtaran nesil oluşturuyor.
Her Arap ve Müslümanın gurur duyduğu Cezayir devriminin rolünü kimse inkar edemez. Özellikle de Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin ülkeyi Fransız sömürgeciliğinden kurtarmada büyük bir rolü vardı. Ancak değişim, yaşamın adetlerinden biridir. Yeni nesil gençlerin rolünü alması gerekir. Belki de ülkeyi kalkındıracak fikirlere sahiptirler. Özellikle de petrol bakımından zengin bir ülkeyi.
Cezayir dini grupların öncülüğünü yaptığı terör olaylarının acısını tattı. Terör eylemlerine öncülük eden dini gruplardan olan İslami Selamet Cephesi, Ulusal Kurtuluş Cephesi iktidarda olmasına rağmen gerçekleştirdiği terör eylemleri ile birçok kişinin ölümüne neden oldu. Ulusal Kurtuluş Cephesi iktidardan inince yerine zor bir dönemde Abdulaziz Buteflika geldi ve Cezayir’deki karışıklıklar biraz olsun duruldu.
Ancak, Sudan’a dönersek; bütün tarafların taviz verdiğini ve ordunun bütün siyasi güçlere karşı esnek olduğunu görürüz. Aynı şekilde, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri de taviz verdi ve Etiyopya müzakerelerde arabulucu oldu. Etiyopya arabuluculuk rolünü başarıyla yerine getirdi ve BM ve Güvenlik Konseyi konuya müdahale etmeden sorunlarını kendileri ele aldı.
Sudan devrimi, ordunun Sudan yönetimindeki hakimiyetine son vermesini sağladı. Devrim, Sudan’ı kurumların rolünü temel alan sivil yönetim yoluna soktu. Sudan devrimi, ordunun gerçek görevini devleti ve devletin egemenliğini korumak olarak belirledi.
Sonuç olarak ordunun ve halkın Arap ülkelerinde veya diğer ülkelerde herhangi bir sistemde denklemin tarafları olduğu gerçeği ile karşılaştık. Ordu ülkenin güvenliğini korur, özellikle işler kötüye gittiğinde ülkeyi güvenli bir liman haline getirir. Arap orduları ülkelerini korumada rol oynamışlardır. Ne var ki bugün dünyada ve Arap dünyasında meydana gelen değişimler, özellikle de tehlikeli durumlar ve güvenlik hususunda yaşanan istikrarsızlık, güvenliğin ve barışın korunması için toplumun tüm kurumlarında toplumsal birlikteliğin sağlanmasını gerekli kılmıştır. Bu kurumların içerisinde önem olarak diğer kurumlardan aşağıda olmayan ve kilit bir role sahip olan ordu da yer alıyor.