Ekrem Bunni
Suriyeli yazar
TT

​Suriyeliler Lübnan ve Irak devrimlerine nasıl bakıyor?

Irak ve Lübnan meydanlarındaki gösteriler ve oturma eylemleri, Suriyeliler nezdinde büyük yankı uyandırdı. Bu gösterilerin yansımalarının bazıları açık ve net bazıları ise gizemini koruyor.
Suriyeliler her şeyden önce, koşullarının kötüleşmesi ve çektikleri acılar sebebiyle, Lübnan ve Irak'ta yaşananların, Lübnan ve Iraklıları ilgilendirdiği kadar kendilerini de ilgilendirdiği konusunda bir fikir birliğine sahipler.
Bazı Suriyeliler; coğrafi yakınlıkları, tarihsel ilişkileri ve halk hareketlerinin sonuçlarının kendi durumlarını ve gelecekteki seçimlerini ciddi anlamda etkileyeceğini düşündükleri için bazıları ise, bu ülkelerle kaderlerinin bir olduğuna, değişim taleplerinin benzerliğine, çektikleri acıların ve yaşadıkları sıkıntıların İran vesayetinin yansımaları ile bağlantılı olduğuna inandıkları için Lübnan ve Irak'ta yaşananlara ilgi duyuyorlar.
Fikir ve tutumlar derinlemesine analiz edilince, farklılıklar daha belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. Olan bitenler karşısında güvensizlik yaşayan Suriyeliler var.
Muhtemelen Suriyeliler, halkların barışçıl gösterilerini ve milyonlarca Iraklı ve Lübnanlının değişim ve onurlu bir yaşam umutlarını ortadan kaldırma noktasında, İran yanlılarının yeterli güce sahip olduklarını düşünüyorlar.
Sadece Tahran ve milislerine fayda sağlama eğiliminde olan askeri bir güç dengesi veya halkların taleplerini ve haklarını dile getirmesi karşısında baskıcı yaklaşımlara başvurulması değil aynı zamanda uluslararası toplumun Lübnan ve Irak'ta olanlara yönelik sessiz ve pasif tutum sergilemesi de Suriyelilerin güvensizliklerinin ana nedenleri arasında.
Suriyeliler, dünyanın Suriye meselesinde pasif kalması sebebiyle ortaya çıkan tabloyu hatırlatıyor.
Daha da önemlisi İran ve milislerinin içerideki ve bölgedeki yenilgiyi kabul etmeleri zor görünüyor.
İran ve milisleri protestoları bastırmak ve göstericilerin hedeflerini ortadan kaldırmak için en şiddetli ölümcül baskı yollarına başvurmak zorunda kalsalar bile, iç ve bölgesel nüfuzlarının kaybını kabullenmeleri zor görünüyor.
Irak ve Lübnan'daki ayaklanmaların başlangıcında, Suriyelilerin çoğu bu ayaklanmalara kısa sürede son verileceğini bekliyordu. Ancak, Lübnan ve Iraklıların devrimlerini canlı tutmak için akla gelmeyecek yol ve vesileler icat etmedeki ısrarları ve dinamizmleri Suriyelileri şaşkına çevirdi.
Bugün birçok Suriyeli gözlerini televizyon ekranlarına dikmiş, şaşkınlık ve sempati içerisinde Irak ve Lübnan’da olan bitenleri izliyor. Lübnan ve Irak’ta, gösterilerde ve oturma eylemlerinde sivil yöntemleri teşvik eden ifadelerin duyulması mümkün hale geldi. Gösterilerin barışçıl karakterinin korunması ve ordunun, ülkenin birliğinin ve güvenliğinin garantörü olarak tarafsız ve kamusal rolünü oynaması yönünde çağrılar yapılıyor.
Suriyeliler, kendilerine karşı çıkanları terörist ve ajan olarak niteleyen yönetimlerin niçin bu propagandaları yürüttüklerini çok iyi biliyor. Kamuoyu oluşturmak için potansiyel muhaliflerini hainlik ve teröristlikle suçlayan propaganda yöntemlerini daha önce tecrübe ettiler.
Tahran ve Şam Suriye meselesini “Direniş Eksenine” karşı kurulan "küresel bir komplo" olarak göstermeyi başaramasa da bu meseleyi mezhepçi boyuta çekmeyi ve büyük Sünni bloğunu terörle ve El Kaide yanlısı olmakla damgalamayı başardı.
Irak’taki gösterilere Şiilerin katılması ve Hristiyanların Lübnan'daki gösterilere geniş çaplı katılımı bu suçlamanın inandırıcılığını zayıflattı. Bunun yerine iğrenç bir şekilde göstericileri hain ilan etmek ve dış güçlerin emellerine hizmet etmekle suçladılar.
Öncelikle göstericileri "İngiliz Şiileri" olarak nitelediler, ardından Batılı ve Körfez ülkelerinin elçilikleri tarafından finanse edildiklerini iddia ettiler.
Üçüncü adımda ise göstericilerin doğrudan CIA ve MOSSAD'dan talimat aldıklarını iddia ettiler.
Bütün bunlar göstericilere yönelik uygulanan açık şiddeti haklı çıkarmak, halk hareketinin iradesini ortadan kaldırmak ve halkı tekrar itaat ederek evlerine geri döndürmek için yapıldı.
Suriyeliler; Suriye, Irak ve Lübnan toplumlarının siyasi kurtuluş mücadelesiyle karşı karşıya kaldıkları için talihsiz oldukları sonucuna varıyorlar.
Bunun dışında söz konusu toplumlar despotizm, yolsuzluk, mezhepçilik üçgeni ve İran egemenlik planı ile mücadele içerisinde.
Değişimin geleceği ve tüm vatandaşların eşit olduğu bir ülkenin inşası, Tahran'ın korumak istediği bölgesel ve uluslararası etki dengelerine bağlı olacak.
Irak ve Lübnan ülkelerinin yürüttükleri siyasi kurtuluş savaşını karmaşık, zor ve külfetli kılan şey budur. İktidardaki yozlaşmış siyasi elitlerin protesto edilmesi aynı zamanda, Tahran’ın bu ülkeler üzerindeki egemenliği ve ekonomik ve politik koşulların kötüye gitmesinden sorumlu olması sebebiyle İran’ın da protesto edilmesi anlamına geliyor.
İran, Irak ve Lübnan’ın ve sahip oldukları zenginliklerin üzerinde sistematik olarak ayrımcılık ve yağmalama gibi baskı yöntemleri uyguluyor.
Suriyeliler arasında hala bu milliyetçi sloganlardan etkilenen, Irak ve Lübnan’daki halk ayaklanmalarını kınayan ve bu ayaklanmaların amacının Siyonistlerle mücadele için benimsenen “Direniş Eksenini” politikasını zayıflatmak olduğunu düşünenler de var.
Tam tersi, Lübnan halk hareketinden memnun olan Suriyeli mültecileri de görebilirsiniz. Bunun nedeni Lübnan’ın mültecilere karşı insaflı davranması. Göstericiler, Lübnan’ın yaşadığı sıkıntıların asıl sorumlusu olarak mültecileri gösteren popülist liderlerin itham yağmuruna karşı mültecileri savundu.
Birçok Suriyeli, Lübnan ve Irak meydanlarındaki kitlelerin haklarını elde etmeye hasret topluluklar olduklarını görüyor. Irak ve Lübnanlılar, gösterilerde halkların kendi kaderlerini tayin etmeleri konusundaki birtakım umut ve güvenlerini geri kazandılar.
Daha da önemlisi, ideolojik körlük içerisinde olanların ve vesayet savunucularının neşeyle ellerini ovuşturmalarına fırsat vermediler.
İrancılar Suriye’de işler rayına oturduktan sonra, bölgesel etkilerinin meyvelerini alacaklarını planlıyorlar. Vesayet savunucuları, dört Arap başkentini kontrol etmek ve alacakları kararlarda onların üzerlerinde hakimiyet kurmakla övünmeye başladılar!
Suriyeliler ise Lübnan ve Irak'taki olayların istenildiği şekilde gelişmemesi sebebiyle endişeli. Bunun sebebi sadece barışçıl ve toplumsal yöntemleri savunmaları veya sıkıntılarını en çok kendilerinin çektiği ideolojik körlüğü reddetmeleri değil, bilakis gösterilerin iç çatışmaya dönüşmemesi dilekleri. Ayrıca Irak ve Lübnan’ın ayrımcılık, cinayet ve kan banyosu döngüsüne girmemesi noktasındaki samimi temennileri.
Şu an Irak ve Lübnan’da değişimin iradesini baltalayacak hiçbir yıkıcı baskının hortlamaması için ellerimizi açmış dua ediyoruz.
Bazı Suriyeliler, Irak’ta gerçek mermilerin kullanılması, göstericilerin öldürülmesi için keskin nişancıların uyguladıkları yöntemler ve aktivistlerin tutuklanması gibi konuları dile getirerek sözlerine başlıyor ve göstericilerin ortaya koyduğu cesarete işaret ediyorlar.
Lübnan ve Irak halklarının kendilerinden daha iyi bir şansa sahip olmalarını içtenlikle arzu ediyorlar.
Belki de bu onların acılarını hafifletiyor ve bazı kayıplarının telafi edilmesini sağlıyor...