Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

İdlib ve çevresindeki durum

İdlib ve çevresinin geleceğine ilişkin çatışmalar, basının asgari ilgisi ve politik kaygıların gölgesi altında devam ediyor. Bu çatışmanın bir tarafında Rusya ve İran’ın yanı sıra Esad rejimine müttefik olan taraflar ve diğer tarafta ise Heyet Tahrir eş-Şam ve Özgür Suriye Ordusu’na mensup olan oluşumlar var.
Esad rejimine müttefik olan taraflar birkaç eksende koordineli ve uyumlu bir şekilde çalışırken, İdlib ve çevresini kontrol eden taraflar ise iç çatışmalarına devam ediyor. Her bir grup, rejimin ve müttefiklerinin İdlib'in kontrolünü yeniden kazanma çabaları karşısında buradaki konumlarını güçlendirmeye yönelik girişimlerini sürdürüyor. Kuşkusuz bu çatışmalar, ülkede 8 yıldır devam eden savaş göz önüne alındığı zaman, niteliksel bir değişimi temsil edecek.
Bölgedeki baskın güçler, bir yandan rejimin ve müttefiklerin bu bölgedeki kontrolünün önüne geçmeye çalışırken, bölgedeki her bir grup buradaki konumunu güçlendirmeye, bölge nüfusu üzerindeki etkisini artırmaya ve çatışmanın denklemlerini değiştirmeye çalışıyor. Esad rejimi ve müttefikleri ise bölgedeki durumu bir çözüme kavuşturmaya ve kontrolü yeniden ele geçirmeye çalışıyor.
Bu bağlamda en önemli olan hususlardan biri bölge sınırlarına çok fazla sayıda asker ve milis unsurunu sevk etmeyi içeren askeri operasyonlara devam ederek bölgedeki silahlı oluşumları yıpratmak ve onların kan kaybetmelerini sağlamaktır. Ayrıca askeri bir çatışma durumunda temas hatlarında savaş başlatmak ve güçlerin düşman topraklarında mümkün olduğunca ilerlemelerini sağlamaktır. Nitekim bunlar, İdlib ve çevresini kontrolü altında bulunduran oluşumların sürekli bir alarm halinde olmalarını, kuvvetlerini seferber etmelerini ve düzensiz doğası dolayısıyla askerler arasındaki disiplinin zayıflamasını sağlar.
Tamamlayıcı nitelikte olan bir diğer husus ise çatışma hatlarının arkasında olan sivillere karşı olan askeri operasyonları tırmandırmaktır. Rus uçaklarının, aralarında uluslararası olarak yasaklanmış olan silahlar da bulunan mühimmat ile gerçekleştireceği bombardımanlar, önemli insan ve maddi kayıplara neden olması dolayısıyla bu operasyonların özünü teşkil ediyor. Üç müttefik gücün ve onlara bağlı olan milis gruplarının katıldığı top ve roket atışları ise bu operasyonların bir diğer veçhesini oluşturuyor. Nitekim İran güçlerinin İdlib'in kuzeyinde ve Türkiye sınırının doğusunda yer alan Kah köyüne gerçekleştirdiği füze saldırılarının onlarca sivilin ölmesine ve yaralanmasına sebep olan yıkıcı bir etkisi olmuştu.
Rejim ve müttefikleriyle olan temas hatları boyunca silahlı oluşumların gücünü tüketmenin amaçlandığı birinci noktaya ve bölgede rejime muhalif olan nüfus yapısının terörize edilmesi ve bölgede altyapısının tahrip edilmesine odaklanan ikinci noktaya ek olarak, İdlib ve çevresindeki yaşamı gerek siyasi gerekse de sosyal planda bozmayı amaçlayan üçüncü bir husus ön plana çıkıyor. Nitekim bu üçüncü nokta bölge nüfusunu yok etme çabalarını tamamlayıcı niteliktedir. Bu, bozulmanın halkın hayatının tüm alanlarına yayılması sürecine doğrudan ya da dolaylı olarak katılan uyuyan hücrelerin de aralarında yer aldığı rejim müttefiklerinin ve rejimin politik eksenlerinden biridir.
Zikrettiğimiz bu hususların önemli bir kısmı, bu düşman hendeğinde Esed rejiminin ve müttefiklerinin karşısında bulduğunu iddia eden tarafların politikalarıyla kesişmektedir. Nitekim el-Nursa Cephesi’nin omurgasını oluşturduğu Heyet Tahrir el-Şam’ın kendi kaderine ilişkin herhangi bir değişiklik yapmayı reddetme konusundaki ısrarı dışında yaptıkları bunun bir örneğidir. Heyet Tahrir el-Şam, el- Kaide’nin ideolojik ve politik atmosferinde kalmakta ısrar ediyor. Ayrıca cinayet, tutuklama ve tehcir gibi her türlü eyleme başvurarak kendisine karşı olan taraflarla mücadelesine devam ediyor. Bunun yanı sıra milisleri ve ‘kurtuluş hükümeti’ olarak isimlendirdiği sivil kolu aracılığıyla ideolojisini bölgedeki nüfusa empoze etmeye çalışıyor. Heyet Tahrir el-Şam’ın güttüğü politikaların ve yaptığı eylemlerin, bir dereceye kadar özellikle İslamcı oluşumlar başta olmak üzere bölgedeki silahlı gruplar tarafından da benimsendiğini ve uygulandığını belirtmeye gerek yok. Bütün bunlar bölgedeki nüfusun yaşamını dayanılmaz bir duruma getirdi ve onları Heyet Tahrir el-Şam’a karşı protestolar düzenlemeye sevk etti.
İdlib ve çevresindeki durumu etkileyen bir diğer faktör ise Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine ilişkin takip ettiği politikadır. Bu, Türkiye'nin bölgenin dünyaya açılan kapı olması veya buradaki esas hâkim gücü temsil etmesi gerçeğinden kaynaklanmamaktadır. Nitekim Türkiye, bölgedeki çatışmanın taraflarından biri olmasının yanı sıra Rusya ile Astana-Soçi ittifakının katılımcılarındandır ve bölgeye ilişkin çıkarları ve hedefleri vardır. Bu durum, Türkiye’nin İdlib ve çevresiyle ilgili politikalarını daha az katı kılıyor.
İdlib ve çevresindeki durum hakkında özetle şunlar söylenebilir: İdlib, sadece rejimin ve müttefiklerinin operasyonlarıyla değil, aynı zamanda bölgeyi kontrol altında bulunduran silahlı grupların politikalarının yanı sıra, Türkiye’nin ihmali ve Moskova yanlısı siyaseti dolayısıyla felakete doğru sürükleniyor. Eğer mucize düzeyinde siyasi gelişmeler yaşanmazsa İdlib ve çevresi Esed rejiminin ve müttefiklerinin eline geçebilir.