Hamad Macid
TT

Körfez ve devrimci genler

Filistinli akademisyen Dr. Abir Kayid, Nobel Ödülü almasını sağlayacak inanılmaz bir gen keşfetti. Yakın zamanda ‘isyankâr’ olarak nitelediğim bu bulgu, körfez halkının diğer insanlığın aksine devrimci genlerden yoksun olduğunu ortaya çıkardı. Kendisi de isyankâr bu akademisyen, derin analitik keşiflerini sunarken, petrolün körfezliler için bir nimet değil, bir bela olduğunu vurguladı. Zirâ petrol, çevrelerinde türlü devrimler yaşanmasına rağmen bu insanlara bir tembellik ve gevşeklik veriyormuş. Diğer halklar gösteri, protesto ve yürüyüşlerle otoritelerine karşı hareketlenirken, bunlar sönük ve hareketsiz bir şekilde duruyormuş.
İşte bu ‘gayretli’ akademisyen, Körfez ülkelerinin tüm endişelerden, düşmanlıklardan, sıkıntılardan, anlaşmazlıklardan uzakta istikrarlı ve rahat olduğunu dile getiriyor. Vardığı fikir ise; Körfez ülkelerindeki istikrarın gevşekliklerinden, bu ülkelerdeki yöneten ile yönetilen arasındaki ahengin tembelliklerinden, kalkınma patlamasının ise devrimci genlerden yoksun olmalarından kaynaklandığını (!!), bir de yaşamlarındaki refahın ‘tembellik’ mikrobunu beraberinde getirdiğini kanıtlıyor. Dolayısıyla Kayid’in sarf ettiği sözlerden şunu anlıyoruz: Körfez halkı, dünyanın geri kalanı gibi doğal insanlar olamayacak. İstikrarlı güvenliklerine isyan etmek, süregelen kalkınmalarına karşı gösteriler yapmak, sürekli gelişen ekonomilerine karşı yürüyüşler düzenlemek ve onları tembelliğe sürükleyen hayat konforlarını protesto etmek için sönük ve pinti genlerinin tozunu almadıkları sürece, böyle bir şey mümkün olmayacak.
Abir Kayid’in sözlerinden şuna ulaşıyoruz ki, Körfez halkları ülkelerini ve insanları devrim rampalarına ya da ayaklanma alevine sürükledikleri taktirde doğal halklara dönüşebilecek. Yani iç çatışma ateşini fitilleyip alt/üst yapıyı yıkabildiklerini kanıtladıklarında, bu hırslı akademisyen anlayacak ki Körfez halkı sağlıklı insan genlerine kavuşmuş. Körfez halkı devrim ilan ettiğinde ve bu ülkelerde kanlı milisler ve birbiriyle savaşan taraflar ortaya çıktığında, nasihat etmeyi pek seven bu akademisyen İşte o zaman belli ki derin bir nefes alacak. Ya da bu ülkelerde ayaklanma baş gösterdiği sırada Körfez halkı ülkelerinden yalınayak göç eden devrimcilere dönüştüğünde, hatta aç ve susuz kaldıklarında, mutluluğu şöyle bir soluyacak.
Bu devrimci akademisyen birkaç büyük devletin petrolden (kendisinin de dediği gibi Körfez halkını tembelleştiren) birer dilim elde etmek için Körfez ülkelerine müdahalesini izlerken Körfez halkının işte bu devrimini tebrik edecek. DEAŞ, El Kaide, diğer terörist taraflar ve bunların uyuyan ya da uyanık hücrelerinin devrimcileri kurşundan geçirmek için Körfez ülkelerine akın edişini takip ederken de belli ki sevincini gizlemeyecek.
Ey devrim sevdalıları, ayaklanma âşıkları! Körfez halkı, yakıp yıkıcı Arap devrimlerinden alacağı dersi alarak, devrimlerin nasıl bir şey olduğunu idrak etti. Bu yüzden devrim yapmak istemiyor, bunun için can da atmıyor. Ayrıca bunu bir reform yolu olarak görmüyor. Zira reform gerçekleştirmenin yöneten ile yönetilen arasındaki anlayış ve ahenk sayesinde farklı yollardan geçtiğini çok iyi biliyor. Hedefine bu şekilde ulaşıp böylece devrimin ve isyanların getireceği musibetlerden kaçınacağını da biliyor.