Muhammed Fahd Harisi
Suudi gazeteci
TT

Ayrılık ve ayrılık

Hayat olduğu gibi devam eder mi? Her şey olduğu gibi kalır, yeni bir sabah doğar, hiçbir şey olmamış gibi insanlar işlerine mi giderler? Bizden hayatımızdaki en güzel şeyi alıp hızla uzaklaşan hayat, bizleri nasıl tekrar kendi dünyasına götürür? Onun olaylarını yaşarız. Yaralarımız kapanır ama iyileşmez.
Çevrenizde olanların sizin başınıza gelmesinin mümkün olmadığını düşündüğünüz dönemler yaşarsınız. Sanki Allah’ın size verdiği özel ve istisnai bir korumaya sahipsinizdir. Olaylar, haberler ve ölen insanlar duyarsınız. Hayatın koşuşturması arasında bazı insanların bu dünyadan ayrıldığını öğrenirsiniz. Hemen evinize dönersiniz. Kendinizi güvende hissetmek için annenizi kucaklarsınız. İyi hissetmek için babanızın elini elinize alır ve öpersiniz.
Hayatın koşuşturması ile başlayan bir gün, anne babanızın huzurunda ailenin toplanmasıyla son bulur. Sanki bir televizyon programındaymış gibi sohbetler, tartışmalar ve diyaloglar olur. Kitaplar ve olaylar anlatılır. Onlardan fikirler edinir ve duygusal anlamda besleniriz.
Zaman size çok vakit tanımaz. Hayatın kanunu budur. Bir gün kader kapınızı çalar. En değerli varlığınız anneniz hastalanır. O gün, öncesi başka bir dönem ve yaşam, sonrası ikinci bir hayat olan bir dönüm noktasıdır. Korktuğunuz, tedirgin olduğunuz ve aklınıza bile getirmek istemediğiniz o an gelip çatmıştır. Allah’ın hikmeti böyledir ve teslim olmaktan, kabul etmekten başka elimizden bir şey gelmez. Kader imanınızı sınar, Allah’a yönelir ondan sabır ve yardım istersiniz.
Ancak hastalık anneleri sarsmaz. Anneler hastalığa teslim olmazlar aksine her zaman oldukları gibi sağlam dururlar. Çocukları için bir ışık ve karşılıksız sevgi kaynağı olmayı sürdürürler. Herkesi kucaklarlar. Gülücükler dağıtırlar. Saklayabildiklerini saklarlar. İyimserliklerini ve mutluluklarını korurlar. Sanki onları ziyaret eden hastalık yanında mutluluğu da getirmiştir. İmanın gücüyle, Allah’ın kendisi için seçtiğine güvenerek ve samimi bir iyimserlikle hastalığa üstün gelirler.
O zor an geldi ve bu dünyadan göçüp gittin anneciğim. Seninle birlikte birçok şey de gitti. Allah sabrının karşılığını kendisinden bekleyenlerin kalplerine sabır verir. Allah’tan sabır diledik. Zor zamanların en iyi ilacı imandır. Allah’ın izniyle bu dünyadan çok daha iyi bir yere intikal ettin.
Gidişine alışmak hiç kolay değildi. Seni arıyor ve hep oturduğun yere bakıyordum. Bizi terk ettiğini hep unutuyordum. Sanki odaya girdiğimde seni yerinde bulacak ve ellerini öpeceğimi zannediyordum. Her zaman olduğu gibi güne senin dualarınla başlayacağımı sanıyordum. Ama bir de bakıyordum ki her yer terk edilmiş ve soğuk. Bir zamanlar bu yerleri ısıtan sıcaklık nerede? Her zaman şu duayı eden ses nerede; “Allah sana her adımında esenlik versin, seni başarıya ulaştırsın, sana yardımcı olacak kişiler nasip etsin.” Gidişin çok zordu anneciğim.
Yokluğuna katlanmak bizim için çok zordu ama babam için daha zordu. 50 yıldan uzun süren bir ortak yaşamdan ve birliktelikten sonra ayrılık ne kadar da zordur.
Babam Dr. Fahd bin Cabir Harisi, derin bir imana ve güçlü bir kader inancına sahipti. Çocukları olarak biz, annemin vefatının ondan geri getirilemeyecek şeyler aldığını ama güçlü imanına sığındığını ve kendine hâkim olduğunu biliyorduk. Özlem dalgası onu sarstığında, her zaman gecenin bir kısmında ona eşlik eden ebedi dostu Kuran’a sığınırdı.
Onlara baktığımda, yıllara rağmen aralarında var olan sevgi ve yakınlığa şaşırırdım. Onlarınki her gün gördüğümüz bir aşk hikâyesiydi. Her ayrıntıyı paylaşır ve ne olursa olsun akşamları aileyi bir araya getiren aile meclisinde bulunmaya önem verirlerdi. Onları gördüğümde istemsizce gülümserdim. Annem son günlerinde bile babamın sesini duyduğunda genç kızlar gibi yerinden fırlar ve eli ayağına dolaşarak onu karşılamaya hazırlanırdı. Çocukluğumuzdan beri babamın bir kez bile annemin yanında olmadan yolculuk yaptığını hatırlamıyorum. Kısacası onların mutluluğunun kaynağı birlikte olmalarıydı.
Sevenlerinin ve dostlarının seni tanıdığı gibi hep özveriliydin. Her zaman gülümserdin. İyilikseverdin. Meclisin, toplumun farklı kesimlerini bir araya getirirdi. Her biri kendisini sana yakın hissederdi. İnsanlar seni ziyaret ettiklerinde sevinir, daimi ziyaretçilerin seni görmeye gelmediğinde endişelenirdin. Tanıdığın herkesin halini hatrını sorardın. İhtiyacı olanlara gizlice yardım ederdin. Dünyada rızayı, ahirette ecri kazanmıştın.
Cenaze törenin ne kadar kalabalıktı babacığım. Her yerden akın eden kimisini tanıdığım birçoklarını ise tanımadığım binlerce kişi katıldı. 40 yıl önce öğrencin olan birisi gözlerinden yaşlar akarak hayatının seyrini nasıl değiştirdiğini anlatıyordu. Doktora sahibi bir grup ise ilkokulda öğretmenlik yaparken eğitimlerini tamamlamaları için onları nasıl teşvik ettiğini, desteklediğini, iş saatlerinde esneklik gösterdiğini anlatıyordu. Subhanallah! İyilik zaman geçse de nasıl da meyve vermeye devam ediyor.
Beytullah’da cenaze namazını kılarken ve sana son kez veda ederken bu eve ne kadar âşık olduğunu hatırladım. Ne zaman geç kalsan seni aradığımızda bizlere: “Allah’ın evini özledim ve oraya gittim” derdin. Sanki burasının sana son veda eden yer olacağını biliyordun. Ailenin ve sevenlerinin sana veda etmeleri için bu yeri seçmiştin.
Senin için akıtılan gözyaşları ya da sevenlerinin kesilmeyen duaları senin hakkını ödeyebilir mi? Gidiyorsun babacığım ve seninle birlikte çevrendekilere verdiğin huzur ve sevgi de gidiyor. Akşamları sensiz nasıl geçecek. O köşeyi senden başka kim dolduracak? Sen yokken o ilgi çekici konuşmaları, tartışmaları kim başlatacak? Sana duyduğum özlem ve hasrete nasıl dayanacağım ey babacığım?
Tek tesellimiz, Allah’ın izniyle daha iyi bir yerde olduğun, sevgilin ve hayat arkadaşın anneme kavuşmuş olduğun umududur. Seni çok özlediğini ve senin de ona kavuşmak istediğini biliyorum. Bu nedenle çok bekleyemedin. Sanki ona kavuşmak için zamanla yarışırmış gibi birkaç ay sonra sen de onu takip ettin. Sanki imkânsız olan ayrılmanız ve doğal olan buluşmanızmış gibi.
Bizler de sizleri özlüyor ve kavuşmak istiyoruz. Kaderimizde yazılanlara razı oluyoruz. Kimin önce bu dünyadan ayrılacağını bilmiyoruz ama Allah’tan bizleri sizlere kavuşturmasını diliyoruz. Çünkü bu benim cennetim ve muradımdır. Her şey için Allah’a hamd olsun. Her zaman iyimser, mutlu ve özveriliyiz. Bunlar sizin öğütleriniz ve vasiyetleriniz ve biz de her zaman onlara uymaya çalışıyoruz.