Ömer Özkaya
Yazar
TT

​Olacak olanlar olmaktadır

Sürpriz yok, bölgemizde ve dünyada meydana gelen siyasi, ekonomik, dinsel, askeri, hidro karbonsal, diplomatik vesaire tüm gelişmelerin içinde şaşırtıcı bir yönün bulunmaması gerçekten de hayret vericidir.
Ulusları, devletleri ve kitleleri kategorize ve kulvarize etme bilimi de diyebileceğimiz strateji ve manipülasyon bilimi, ciddi bir şekilde kullanılmaktadır.
İran Şahı Pehlevi, nükleer silah üretme çabaları yüzünden Batılı bir üst düzey siyasi ile müzakere ederken çok önemli bir cümle kullanır, "Her taşın altından çıkabiliriz, alışın artık buna" der.
Şah, ülkesini terk etmek zorunda kalınca aynı Batılı üst düzey devlet adamı, "üzüldüm" der. Şah "Üzülecek bir şey yok, olacak olan olmaktadır. Çoktan beri organizasyon yapılmaktaydı. Burası Ortadoğu, burada olanlara ve olacaklara şaşırmak, Ortadoğulu olmakla mümkündür" şeklinde karşılık verir.
Dolayısıyla İran Devrim Muhafızları komutanlarından Kasım Süleymani'nin öldürülmesi başta olmak üzere, "şaşırtıcı", "şok edici" ve "sürpriz" diye nitelendirilebilecek hiçbir "olay" yoktur. Sayın Trump'ın yazdığı gibi "her şey yolundadır."
Meşhur Nasreddin Hoca fıkrasında, hoca eşeğinin kafasına vurur, eşek yellenir. Hoca "Ben nereye vurdum, ses nereden çıktı" der. Bu bağlamda İran, Ukrayna, Rusya, Malezya, Irak, Suriye, Çin, Hong Kong, özellikle Afganistan, Mısır, Libya, Lübnan, İsrail, petrol, doğalgaz, Ortadoğu, Körfez, birçok etnik ve dinsel unsur; yeni bir Batı'nın ve yeni bir dünyanın siyasal, ekonomik, dinsel, finansal, askeri, jeopolitik ve jeostratejik mimarisinde ve yontulmasında önemli "inputlar" olarak kullanılmaktadır.
Şu anki uluslararası terminoloji ve literatür, BOP ve daha başka üç-beş harfli kısaltmalarla Asya, Afrika ve dünyanın şekillendirileceğini yazmaktadır. Gerçekleşen ise Batı'nın şekillendirilmek istenen dünya ile şekillenmesidir. Bu noktada devrede olan,  "akıl oyunları, strateji, geleceğini inşa etme" ve "vizyon"dur.
Yapılan ise "periferi şekillenmeden merkez inşa edilemez" olarak ifade edilen ve pek dile getirilmeyen stratejidir.
Bu bakımdan, olabildiğince koşullandırılmış bazı elitlere ve entelektüellere, bütün açıklığı ile cereyan eden olaylar, ne kadar çabalarsanız çabalayın, gösterilemez, izah edilemez.
Başka türlü düşünemeyen ve başka türlü bakamayan ve irdeleyemeyen yönetici beyinler, bölgesel ve uluslararası gelişmeleri, futbol maçını naklen izleyen "seyirci" konumunda istihdam edilmiş durumdadır.
"Merkez"in inşasının ilk adımının "yer seçimi", yani jeopolitik ve jeostratejik konumun koordinatlarını saptamak olduğu gerçeği, plancıların bildiği bir olgudur.
Yine bu bağlamda Kasım Süleymani'nin "Jules Verne balonu" mu yoksa "dilek balonu" mu olduğu analizinin birçok merkez tarafından yapılmamış olması da şaşırtıcı değildir. Süleymani'nin çizdiği profile bakınca, bir Şii hilali ideali görülmektedir. Süleymani'nin bu ideale kendini hasrettiği de açıktır. Doktrini örgütleyen ile operatör arasında çok fark vardır. Doktrini örgütleyen, operatörleri asla vazgeçilmez hale getirmez.
Yine bu bağlamda İngiltere'nin, Rusya'nın, Çin ve ABD ile İsrail'in stratejileri analiz edilirse, ligdeki sıralama otomatik olarak ortaya çıkacaktır.
ABD seçimlerinin Rusya ve Ukrayna üzerinden stilize edilmeye çalışılması, Rusya, İran ve  birkaç önemli aktörün Ukrayna üzerinden konuşlanmaya zorlanması, Doğu Akdeniz üzerinden de Türkiye ve karşı ülkelere uluslararası bir format atılması, siyasal, askeri, ekonomik ve diplomatik level yükseltmelerin rotaları anında bozması, ehline şaşırtıcı gelmeyen bir tablodur.
Trump'ın "İran hiç savaş kazanmadı, ama hiç müzakere kaybetmedi" saptamasını şerh etmeye çalışan ilim-bilim erbabının performansı, Doğu'nun tarihinin Batı tarafından yazılıp, okunup değerlendirildiğini bir defa daha teyit etmiştir.
Halbuki "Acem sarması", "Rus matruşkası", "Karaman'ın koyunu sonra çıkar oyunu" olarak ifade edilen Türk aforizması gibi Asya'nın kaygan zeminini ve değişken, netameli tutumlarını ifade eden bir çok motto, ne yazık ki Batı tarafından çok iyi bilinmekte ve uygulanmaktadır.
İran'ın "Ukrayna yolcu uçağını vurdum" açıklamasının ardından oluşan analizimsi ve yorumsu kaos, bölgemize, bölgemizdeki ülkelerin ve kitlelerin ne kadar yabancılaştığını çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır.
Halbuki basit bir "hangi devlet, hangi sonuçları üretir" bilgisi, İran'ın Ukrayna yolcu uçağını ya da Türk yolcu uçağını vurması olayını açıklayacak yanıtları içinde barındırmaktadır.
Türkiye'nin nasıl olduğu hala muamma olan bir olayla Rus savaş uçağını düşürmesi ve sonuçları ile İran'ın Ukrayna yolcu uçağını düşürmesi ve sonuçları arasındaki korelasyonun ve İran devleti içindeki farklı oluşumların etkileri ile ilgili analizlere girmenin de kendi söyleyeceği "ayet"e odaklanmış ve dünyaya alıcılarını kapamış bireylere ağır geleceğinin bilincinde olmak gerekir.
Sürprizlerin sürpriz olmadığı bir sürrealist politik düzlemde Doğu Akdeniz'de ve diğer uluslararası ilişkilerde nelerin olup olmadığını analiz etme yetilerimizi süratle kaybetmekteyiz.
"En iyi bildiğimiz noktaları ortaya dökerek bilinmesi gerektiğini biliyoruz izlenimi verme stratejisi"nin uluslararası güç yarışlarında etkili olması mümkün değildir.
"İran'ın elinde kaderini olumlu yönde değiştirecek ne vardır" ya da "bölgenin kaderini olumsuz yönde etkileyen unsurların ileride akıbetleri ne olur" gibi sorular sormak ve yanıtlar aramak için hangi bilimi hakkı ile bilmek gerekmektedir?
Musaddık, Saddam, Kaddafi, Cemal Abdunnasir, Hafız Esad, Humeyni ve özellikle Şah Rıza Pehlevi'nin siyasal temasları sonucunda söyledikleri sözler, "Ortadoğu" denilen dünyanın gerçeklerini de sergilemektedir.
Sonuçta "Elinizde; kendinizin, ülkenizin ve milletinizin kaderini olumlu yönde değiştirecek hangi imkanlara sahipsiniz" sorusuna reel cevaplar aramamışsanız, reel politikten kopuk olursunuz.
Bir Emir, altınlarını daha emin bir noktaya nakletmek ve saklamak istemektedir. Bunun için mümkün olduğunca az ve akıllı kişiye ihtiyaç vardır. Sonunda bir akıllı kişi bulunur. O, altınları alıp yola koyulur. Kendisine nereye gidip geldiğini, ne taşıdığını soran herkese , "Emir'in altınlarını ilk sahibine götürüyorum. Emir'e uğursuzluk getirdi. Her şeyini kaybetme noktasına geldi. Bunun üzerine Emir altınları yardımcısına verdi. O da her şeyini yitirmek üzere iken altınları Emir'e iade etti. Sonunda elli beşinci kişi de 'bu altınlar uğursuzluk getirdi' deyip altınları Emir'e iade edince, Emir 'al bu altınları, ilk sahibine ver' diye beni görevlendirdi" der. Bu minvalde konuşa konuşa altınları Emir'in söylediği güvenli bölgeye soyulmadan götürür.
Emir altınların naklinde kullanılan yönteme hayran kalır ve bu akıllı kişiyi ödüllendirir ve bir görev daha teklif eder. Akıllı kişi, "Emir'im, altınları nakil görevi beni çok yıprattı. Beni affedin" der. Emir haddini bilen bu kişiyi emekli ederek canını bağışlar. İran' da üst düzey bazı görevliler, Süleymani için bu öyküyü anlatıyor.
Nerede duracağını bilmek, siyasi deha sanatıdır.