Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Abbas… Sert üslup mutedil davranış

Filistin Devlet Başkan Mahmud Abbas, Trump ve Netanyahu'nun konuşmalarının bitiminden birkaç dakika sonra yaptığı konuşmayla, birçok kişiyi hayal kırıklığına uğrattı. Abbas’ın işittiklerinin hemen akabinde dramatik kararlar almasını bekliyorlardı.
Bu beklentinin nedeni, Washington henüz 'Yüzyılın Anlaşması' ismini verdiği barış planını açıklamadan önce, Filistinli siyasilerin ‘’Oslo Anlaşması’ndan çekileceklerini, İsrail’i tanımayacaklarını, dolayısıyla güvenlik koordinasyonunu iptal edip, bağımsızlık sürecini başlatacaklarını, Filistin Otoritesi’nin yetkilerini FKÖ’ye devredeceklerini’’ ifade etmiş olmalarıydı.
Bu gibi başlıklar, (eğer uygulanmaya karar verilirse) altında yüzlerce siyasi ve idari karar gerektirir. Üstelik bu tercih, başarı garantisi olmaksızın, var olanın kapsamlı ve radikal bir dönüşümü anlamına gelmektedir. Dünyayı ‘açıklama yağmuruna’ tutan Filistinli yöneticiler, Başkan Abbas’ı yeterince tanımıyor olmalılar ya da ne düşündüğünü bilmeden kendi görüşlerini ifade etmekteler. Gerçekler ise öne sürdükleri ‘tehditlerin’ yanlış çıkarımlar olduğunu gösterdi. Kendilerinin de itiraf ettiği gibi hepsi ‘yönetim sofrasına’ oturuyor ancak gerçekte neler olduğundan habersizler.
Devlet Başkanı Abbas'ın konuşmasındaki sert üslup, Salı günü Washington'dan yapılan o meşum açıklamaya karşılık olarak bir zorunluluktu. Başkan Abbas, Trump'ın öne sürdüğü saçmalıkları Filistinlilere ‘tokat atılması’ olarak niteledi ve ilerleyen zamanlarda ‘tokatlarla’ yanıt vereceklerini söyledi. Abbas konuşmasındaki sert üslubu, Başkan Trump’ın mektuplarını almayarak başlatmıştı. Bu tutumu tartışılsa da, Filistin direnişinin geleneklerinde benzerlerine rastlamamız mümkün. Hatta gelenekteki yöntemlerin gelişmiş hali de diyebiliriz. Hatırlanırsa Yaser Arafat ABD yönetimiyle arasında yaşanan krizin ardından, ‘Beyaz Saray’da Amerikan devletine hayır diyen tek kişiyim’ demişti.
Mahmud Abbas ateşli söylemi içinde yine de Arap ülkelerine ve uluslararası güçlere ılımlı mesajlar vermeyi ihmal etmedi. Bu yaklaşımı, ana hedeflere ulaşmak için olmasa bile, Filistin’in bölgesel ve uluslararası denklemde kalabilmesi için son derece önemliydi. Nitekim Filistin hala bir şekilde dünya gündeminde yer alıyor ve bu durumun devam ettirilmesi gerekir.
Abbas’ın sert üslubu, mutedil olmasının önüne geçmedi. Dünyanın Filistinlilerden duymak istediğini açıkça söyledi: ‘’Bizler müzakere taraftarıyız.’’ Filistinli yöneticilerin Oslo Anlaşması’ndan çekilmek gibi ‘yasaklı’ açıklamalarına ise değinmemeyi tercih etti.  
Başkan Abbas'ın Netanyahu'ya yönelttiği sert ifadeler bile kesin kararlar içermiyordu. Oslo Anlaşması İsrail tarafından ihlal edilmeye devam edilir ve ‘Yüzyılın Anlaşması’ tek taraflı uygulanmaya kalkılırsa bazı kararlar alınacağını ima etmekle yetiniyordu. Trump’ın Ortadoğu Barış Planında ilk uygulama alanı Ürdün Vadisi’nin ilhak edilmesi olarak görülüyor. Filistinliler elbette bunu kabul etmeyecektir, onlardan önce Ürdün’ün bu karara karşı çıkacağı açıktır. Ardından Batı Şeria’daki yerleşim yerlerinin tamamının ‘güvenliğini’ ele geçirmeyi hedefliyorlar.
Şahsen Başkan Abbas'ın duruşunu incelerken,  belirli ve muhtemelen nihai pozisyonları formüle etmek için biraz zamana ihtiyacı olduğu dikkatimi çekti. Gazze’yi ziyaret edeceği imasını da bu çerçevede değerlendirdim. Bugün Kahire’de toplanacak Arap Dışişleri Bakanları ile görüşmesi de önemli zira Arap devletlerinin ne düşündüğü birincil ağızlardan işitmek istemiştir.  Bununla birlikte, Arap ülkelerinin tutumunda bazı değişiklikler olduğunu biliyor. Şöyle ki; tüm Arap ülkeleri Filistinlilerin haklarını desteklemekle birlikte, ‘Yüzyılın Anlaşması’ ile nasıl başa çıkacakları veya nasıl karşılayacakları noktasında görüş ayrılıkları var.
Resmi Filistin siyasetindeki en etkili iki kutup Suudi Arabistan ve Mısır'dır. Konuyla ilgili bu ülkelerden yapılan açıklamalarda, Filistin yönetimi aceleci davranmaması ve kendi bilgileri dışında önlemler almaması yönünde uyarıldı. Dolayısıyla Abbas, kesin nihai kararlar almadan önce özellikle söz konusu bu iki ülke liderleri ile istişarelerde bulunacaktır.
Mahmud Abbas bir çıkmaz içinde. Filistinliler kendi içlerinde bölünmüş durumda, Abbas’ın Gazze’ye dramatik ziyareti bile bu bölünmeyi sonlandıracak değildir. En iyi ihtimalle bölünmenin sonlanması için uzun bir yolun başlangıcı sayılabilir. Arap ülkelerine gelirsek; onlar da derin ihtilaflar yaşıyor. ‘Yüzyılın Anlaşmasına’ çekimser yaklaşan uluslararası güçler ise çokta umut verici değil. Çünkü Abbas çok iyi biliyor ki taraflardan biri ABD ise, çekimserlik çok fazla anlam barındırmaz. 
Filistin meselesi tüm bileşenleriyle tarihi bir sınavdan geçiyor, gerçek liderler bu gibi zor zamanlarda ortaya çıkar. Henüz sona gelinmiş değil, gerçekçi olursak şu an en azından Filistinliler denklemde kalmayı garanti etmeliler. Çünkü nasıl denir: gerçekten alçak bir çağda yaşıyoruz.