Ömer Özkaya
Yazar
TT

Komutan ve profesör

Stratejistler sınıfı olarak dünyaca ünlünlü üniversitede özel olarak seçilmişlerdi. Hem askeri hem sivil kimlikleri vardı. Gelecegi öngörmek ve kurgulamak gibi yaşamsal bir göreve atanmışlardı. Komutan ve profesör sınıfa girdi, "Herkes Orta Doğu'da neler olduğunu ve gelecekte dünyanın alacağı jeopolitik tabloyu yazsın. Süre kavramı yok. On beş gün kamptayız"dedi ve çıktı. Komutan ve profesörün arkasından da Jonathan sınıftan çıktı.
-Komutan: Jonathan niye sınıfta değilsin ve niye soruyu yanıtlamıyorsun?
-Jonathan: Komutanım, sorunuzun yanıtı çok açık değil mi?
-Komutan: Sorunun yanıtı nasıl açık olabilir, nedir yanıt?
-Jonathan: Dün ne olduysa bugün de o olacak. Ekonomik, finansal, askeri, istihbari, teknolojik, bilimsel, entelektüel ve siyasal organizasyon yeteneği en güçlü olan veya olanlar, sonucu dikte ederler, dayatırlar. Karşılarına gerçekten askeri, stratejik ve politik bir deha, yani deli çıkmaz ise sonuç değişmez. Böyle bir deli, yani aşılmaz deha çıkarsa da sonuç almak en fazla on beş yıl gecikir. Bununla ilgili ilginç örnekleri siz verdiğiniz için zaten biliyorsunuz. Sorunun yanıtı çok kısa bu nedenle.
-Komutan: Tek kale oynanan bir maç bu diyorsun yani.
-Jonathan: Evet.
-Komuran: Peki sürekli gol yiyenler bunu göremiyor mu?
-Jonathan: Tabii ki görüyorlar fakat sonuca değil de enstantanelere yoğunlaşmak durumundalar. Çünkü zafer enstantanelerde, yenilgi sonuçta. Yenilgiyi gördükleri halde dile getirmek ve kitlelere anlatmak aşırı siyasal ve bireysel maliyete sebep olduğu için enstantanelere yoğunlaşmak daha sorunsuz bir strateji olduğundan tercih edilmektedir.
-Komutan: Fakat hiç rasyonel değil bu!
-Jonathan: Aksine komutanım en rasyonel strateji bu. Aksi taktirde bireysel ve siyasal maliyet, anında tahsil edilmektedir. Yani Alev Alatlı, "Ok Musti Türkiye tamamdır" der. Bundan esinlenerek "Ok George Doğu tamamdır" diyebiliriz.
-Komutan: Bu kadar kolay mı?
-Jonathan: Doğu bu kadar kolaylaştırdı, çünkü tarihi okuyorlar fakat anlamıyorlar.
-Konutan: Anladım, o halde Doğu tamamdır dediğimizde Batı da tamam olacak mı?
-Jonathan: Tarihte bu da yazıyor komutanım. Zbigniew Brzezinski "Stratejik Vizyon" adlı eserinde Batı'nın ABD ile bütünsel ve birlikte hareket etmesi halinde büyük bir sorun yaşamayacağı ileri sürülmüştür. Bu teori büyük bir olasılıkla realize olacaktır. Tabii yeni bir Hitler çıkmaz ise.
-Komutan: Çok basit olmadı mı Jonathan?
-Jonathan: Evet efendim çok basit oldu. Realiteler de hep çok basit olmaz mı?
-Komutan: Peki realiteler hep gerçekten realite mi?
-Jonathan: Komutanım Doğu ve Batı arasındaki kültürel farklılıklar nedeniyle realiteler daima basitti. Fakat küreselleşme Batı ve Doğu'nun olaylara ve sonuçlara aynı gözlükle ve aynı parametreler ile bakmasına sebeb olmaktadır. Bu aynılaşma sonucu Doğu artık Batı gibi düşünmektedir. Çünkü "bilimsellik" denilen büyük hegemonik mekanizma ile Batılı gibi hareket eden fakat artık düşünemeyen Doğulu kitleler oluştu ya da oluşturuldu. Bu nedenle realiteler bundan böyle bir süre daha realite olarak kalacaktır. Taki içimizdeki Kabil tekrar ruh bulana kadar ki mutlaka Kabil tekrar ruh bulacak ve oyun sıfırdan yeniden başlayacaktır.
-Komutan: Bu kadar uzun menzilli bakmak, yanıltıcı olmaz mı?
-Jonathan: Çok uzun menzilli bakmadım komutanım. Bu en fazla on yedi yıl içinde gerçekleşir. Kabil yine Habil'e saldırır. Psiko-antropolojik bir yasadır bu, siz öğretmiştiniz.
-Komutan: Yani İspanyol çoban piramitlerin oraya gidip hazineyi arama azminden vazgeçmeyecek ve kabileler arası savaş bitene kadar çöldeki büyüleyici vahada bekleyecek mi? İngiliz simyacıyı bulacak mı?
-Jonathan: Komutanım Batı'da her aktör artık simyacı olmadı mı? Olmadıysa bile ne arayacağını öğrenmedi mi? Sorun şu ki küreselleşme bir yandan herkesi İngiliz gibi kitaplara yoğunlaştırıyor ve herkes simyacısını arıyor. Bu arayış eninde sonunda kendi küresel ideolojisini üretecektir.
-Komutan: Ne yani sen de tek dünya devleti mi diyorsun Jonathan?
-Jonathan: Hayır komutanım, küreselleşme herkesi tornadan çıkmış gibi aynılaştırmaktadır. Bu yok edilmiş farklılıklar ayrı ayrı talepleri ve kimlikleri de ortadan kaldıracaktir. Bu durumda zaten "gereksiz insanlar" kavramı gibi "gereksiz devletler" kavramı da mutlaka gündeme gelecektir.
-Komutan: Jonathan acaba şimdi tam da bu noktada olabilir mi dünya? Bunu irdelemek gerekir.
-Jonathan: Komutanım Brzezinski'nin Stratejik Vizyon adlı eseri bu kritik ve stratejik aşamayı bazı devletlerin kaba hegemonya kurmaya çalışarak nasıl atladığını çok açık anlatmaktadır.
-Komutan: Halbuki hegemonyanın sürekliliği, sanatsallığında ve estetikliğinde saklıdır. Hegemonya çok açık ve çarpıcı bir şekil alınca Weber'in "bürokrasinin tunç kanunu" dediği öğütücü mekanizma, hegemonyanın içeriğini değiştirerek anti-hegemonyayı üretir. Yani hegemonya kurulan yapılar ve kitleler de esas hegemonu sürekli aynı şekilde davranmaya zorlayarak bir nevi onu dondurur ve devamlı baskı altında tutar. Bu çift taraflı hegemonya ilginç bir şekilde hep tek taraflı görünür. Çünkü güç kavramı anti-hegemonyayı gizler. Anti-hegemonlar da aslında farklı türde hegemonya ürettiklerini farkedemezler. Çünkü onlar da klasik hegemon gibi aşırı derecede koşullandırılmış, nitelik kaybına uğramıştır. Fakat bu, hegemonyanın, bu nitelik kaybını anladığı anlamına gelmez.
-Jonathan: Çok felsefî olmadı mı? Antonio Negri gibi konuştun sanki.
-Komutan: Askerlik ve siyaset bu kadar felsefeyi  açık bir biçimde kaldırmaz. Onun için ideolojik bir örgü içinde bu konuyu ele al!
-Jonathan: Komutanım realitenin estetiği olmadığı için tanrı kıyafetleri yaratmıştır.
-Komutan: Fakat estetiğin realiteyi yok ettiği her zaman dilimi, insanlıktaki ve stratejideki sapmaları çok daha görünür kılmıştır ve kılmaktadır. Krallar arenaya eskiden sürekli  gladyatör atarak kitlesel gösteriler üretirlerdi. Çünkü enerjiyi boşaltmak ve kitleleri resetlemek, bir yönetim sanatı olarak görülürdü.
-Jonathan: Komutanım kitleleri ve şöhret peşinde koşanları resetlemek, strateji sanatı olarak yeniden daha da dominant olarak ön plana çıkmaktadır.
-Komutan: Jonathan, farkı, ne yaptığın oluşturacaktır. O halde ne tür bir fark oluşturmak gerekmektedir?
-Jonathan: Komutanım beyinlere hükmetme yeteneğimizi kaybettiğimizde savaşlar ve şiddet kaçınılmaz olmaktadır.
-Komutan: Müslümanların kitabı Kuran daima "siz hiç akletmez misiniz" diyerek ikazlarda bulunur! Kadim ve kutsal metinleri gündeme ne kadar getirirse insanlar, o kadar, o denli de ondan uzaklaşıyorlar!