Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Tunus ve Güvenlik Konseyi’ndeki Arap sandalyesi

BM Güvenlik Konseyi’ne bağlı çalışma gruplarından birinin kapalı kapılar ardında gerçekleştirdiği müzakerelerde Arap grubunu destekleyen ülkenin kardeş Tunus değil Nijer olması dikkat çekiyor. Müzakereler, çatışmalardaki ihlalleri araştıran çalışma grubunun hazırladığı ve Yemen’e de yer veren bir rapor hakkında yürütülüyor. Tunus delegesinin olumsuz tutumunun nedeninin, kendisiyle iletişim kurulmaması mı yoksa iletişim yokluğu mu olduğunu araştırdığımda, bunun tam aksi olduğu açığa çıktı. Yeni Tunus büyükelçisi görünüşe göre rolünün anlamını idrak edememiş. Tunus’un birkaç hafta önce, bir yanlış anlaşılma sonucunda görevden alınan deneyimli temsilcisi Munsıf El-Munsif el-Bati'yi kaybettiğini unutmayalım. Eski büyükelçi herkesin saygısını kazanmıştı ve 21 Arap büyükelçisi kendisi için yazmış oldukları şükran ve minnettarlık mesajı ile onu uğurlamışlardı.
Tunus’un olumsuz tutumunun, sitemle ve şaşkınlıkla karşılanması çok doğal. Çünkü Tunus, BM’deki Arap grubu kendisini aday gösterip desteklemeseydi, iki yıl boyunca geçici Güvenlik Konseyi üyesi olamayacaktı. Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkeleri gibi Arap ülkelerinin de Güvenlik Konseyi’nde bir sandalyesi var. Güvenlik Konseyi’nde Arap ülkelerini temsil edecek, tutumlarını ve çıkarlarını yansıtacak Arap ülkesi, iki yılda bir dönüşümlü olarak Arap ülkelerinin tavsiyesi ile seçiliyor. Nitekim Tunus’tan önce Kuveyt, ondan önce de Mısır ve Ürdün bu göreve seçilmişlerdi. Bu ülkeler her zaman Arap grubunun sorunlarını desteklemiş, Arap Birliği’nin kararları ile tam anlamıyla uyumlu hareket etmişlerdi.
Güvenlik Konseyi geçici üyesi olmak, her ülke için büyük bir diplomatik fırsattır. Beş daimi üye dışında 180’den fazla ülke Güvenlik Konseyi'nde geçici sandalyeye sahip olmak için rekabet ediyor. Geçici üye seçilmek elbette söz konusu ülkenin daimi üye ülkeler ile eşit olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü onlar gibi veto hakkı elde edemiyor. Buna rağmen iki yıl süren geçici üyelik, seçilen Arap ülkesinin temsil ettiği grubu yönetmesi ve çıkarları için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışması açısından bir fırsattır. Arap ülkeleri de Tunus’tan bunu bekliyor. Söz konusu görevi bu kez Tunus yerine kendisi gerçekleştirdiği için Nijer’e şükranlarımızı sunuyoruz. Kuveyt, Arapların çıkarlarını temsil etmek ve korumak konusunda iki yıllık görev süresi içinde açıklanan veya BM dışındakilerin bileceğinden çok daha etkili bir rol oynadı. Yemen meşruiyetini her zaman destekledi ve Güvenlik Konseyi’nin düşman tarafların çıkarına kullanılmasının önüne geçti.
“Çocuklar ve silahlı çatışmalar” ile ilgili çalışma grubunda yürütülen müzakerelerde, bazı ülkelerin ihlal olarak tanımladıkları eylemeler konusunda kendi görüşlerini dayatmaya çalıştıkları dikkat çekti. Bu tutum, BM Güvenlik Konseyi'ndeki büyük ülkeler dahil birçok ülkenin desteklemediği tek taraflı bir görüşü yansıtıyor. Söz konusu düşman tarafın kendi istediği metni dayatmayı başarması durumunda, bunun ilk olarak Yemen’de koşulların iyileşmesine yardımcı olmayacağını ve aynı zamanda bu kötü niyetleri kanıtlayacağını hepimiz biliyoruz. Bugün Arap Koalisyonu ülkeleri tarafından savaş alanında gerçekleştirilenler, BM’nin taleplerine ve şartlarına uygundur. BM özel temsilcisi de bunun tanığıdır. Yemenlilerin Husi isyanı nedeniyle aldıkları destek ve yardımların büyük bir çoğunluğu Arap Koalisyonu tarafından yapılmıştır. İsyancılar ve onlarla birlikte İran ise Yemen’e sadece yıkım getirmişlerdir.
Yemen hükümeti meşruiyetini, oybirliği ile kabul ettiği meşruiyeti dayatmak ve kararlarını uygulamak için sahada hiçbir şey yapmayan BM Güvenlik Konseyi'nden almaktadır. Yemen, Husiler gibi radikallerin ve İran’ın eline bırakılamaz. Çatışmalarda, Husilerin kontrolü altındaki bölgelerde yaşayan Yemenli vatandaşların uğradıkları zararlar kasıtlı değildir. Düzeltilmemiş metni ile önerilen raporda yer alan ihlaller, sahadaki gerçeklere aykırıdır. Eğer bu şekilde kabul edilirse radikal grubun elinde siyasi bir oyuncağa dönüşecek ne Yemenlilere ne de uluslararası arabuluculuklara hizmet etmeyecektir. Güvenlik Konseyi'nde Ocak ayından itibaren Arap ülkelerini temsil eden Tunus’un, Arapları temsil etmesinden ve Arap Birliği’nin tutumunu yansıtmasından kaynaklanan ahlaki yükümlülükleri vardır. Kendisinden bunları yerine getirmesi beklenmektedir.