Racih Huri
Lübnanlı yazar
TT

Korona ve mağaralara geri dönüş

İki aydan kısa bir süre içinde insanlık ve gezegenimiz örümcek ağından daha zayıf görülmeye başladı. Bu çıplak gözle görülemeyen belirsiz ve gizli örümcek ise, gelecekte gerek ülkeler ve insanlar gerekse insanlık ile doğa arasında olsun ilişkilerdeki birçok kuralı değiştirecek gibi görünen korona salgınıydı.
Savaşlardan daha fazla insanın canını alan uzun salgın tarihi ile kıyaslandığında şu ana kadar koronanın neden olduğu kayıplar korkunç düzeye ulaşmadı. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) raporları 250 bin kişinin enfekte olduğuna ve ölü sayısının 10 bin, iyileşenlerin sayısının ise dokuz bin olduğuna işaret ediyor. Ancak bizler, bilim ve medeniyetin ilerlemiş olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Yaklaşık 100 bin kişinin öldüğü Atina Vebasının görüldüğü M.Ö. 430, Avrupa kıtası nüfusunun üçte birinin canını alan, Asya ve Uzak Doğu’ya uzanan Kara Vebanın (Büyük Ölüm) yaşandığı 1350, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra baş gösteren, 500 milyon kişinin yakalandığı ve 50 ila 100 milyon kişinin –Birinci Dünya savaşında hayatını kaybedenlerin iki katı- hayatını kaybettiği İspanyol Gribinin (H1N1) görüldüğü zamanda yaşamıyoruz.
İki ay önce NASA, Mars’ta suyun bulunduğuna dair bulgulara ulaşmış olması ile övünüyordu. Bunun örtük anlamı, 50 yıl önce Neil Armstrong ile Ay’a ilk kez ayak basan insanlığın, dünyamızı tahrip ettikten sonra gelecekte Mars’a gidip orayı da tahrip edeceğiydi. Çinliler de iki ay öncesine kadar benzer bir yolculuğa hazırlanıyorlardı. Fakat dünya onlara ve bizlere, “Durun, ilk önce çıplak gözle görülmeyen, korona adı verilen bir salgına karşı ilaç ve tedavi bulmalısınız” dedi. Koronanın ilginç yanlarından biri de taç anlamına gelen “crown” kelimesinden türetilmiş olmasıdır.
Küçücük bir virüs her şeyi durdurdu. Dünyanın yüzüne bir maske yerleştirdi. Dünya ülkeleri arasındaki sınırları kapattı. Oysa iki dünya savaşı dahi bunu yapamamıştı. Dünyanın genelinde hava seferleri durdurdu. Google göre günlük 500 milyon yolcu seyahatten engellendi. Çin’in Wuhan şehrindeki 50 milyon kişiden sonra, şimdi neredeyse dünyanın tamamını karantinaya aldı. Böbürlenerek dünyayı küçük bir odaya sığdırdığımızı söylüyorduk. Hayır efendiler, asıl küçük ve belirsiz bir virüs tek başına tüm dünyayı kuşattı ve insanları izole etti. Virüs korkusu ile kendimizi izole ettiğimiz bir ev ya da oda ile atalarımızın vahşi hayvanların korkusu ile yaşadıkları mağaralar arasında ne fark var. Korona adlı bu küçük canavar, bizden herhangi birinin içine sızabilir. Ölümü yayacak bir saatli bomba gibi içimizde gizlenebilir.
DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Çarşamba günü yaptığı açıklamada koronavirüsü “insanlığın düşmanı” olarak sınıflandırdı ancak aynı zamanda insanlığın, ortak bir düşmanına karşı birleşmesi için eşsiz fırsatlar sunduğunu da belirtti. Mamafih insani özellikler ve parmak izleri özellikle Çin ve Milano’nun tanık oldukları değildi. Herkes gibi ben de insanın tahammül sınırını aşan anlarda doktor olmalarına rağmen cellat rolünü oynamak zorunda kaldıkları için gözyaşı ve acılara boğulmuş Çinli ve İtalyan doktorlara ait korkunç videoları izledim. Hastanelerin, kurtarılması mümkün olan kişilere hizmet verebilmek için ümitsiz vakaları evlerine göndermek zorunda kaldıkları anda gözyaşlarına boğulan doktorlara ait görüntüleri hepimiz gördük.
Gerçektende bu, çok korkunç! Sanki bu üç yüzyıllık uygarlık enkaz ve kül gibi dağılıyor. Çin’de ilk yardım ekipleri ve hastalığa yakalananların yakınları, daha fazla kişiyi alamayacak kadar dolan hastane kapıları önünde feryat ederek ağlıyorlardı. Hastane kapıları önündeki bu ölüm ne kadar acıydı. Haberlerin naklettiğine göre Wuhan’da doktorlar, tuvalete gitmeye zamanları olmadıkları için o ağır koruyucu kıyafetleri altında bez kullanıyorlardı.
Peki, örneğin Lübnan gibi perişan, vahşi bir siyasi yağma sonucunda şu anda ağır borçlar altında inlediğinden korona için gerekli ekipmanları ithal etmek için gereken parası olmayan bir ülkede ne yapılabilir? Daha dün yalnızca 300 suni solunum cihazımız olduğunu okudum. Hastaneler iki yıldır yardım talep ediyor ama devlet üzerine düşeni yapmıyordu. Lübnan, tüm dünyayı saran ümitsizlik içinde diğerleri gibi bir kurban ve birisinin kendisine el uzatmasını bekliyor.
New York’un Beşinci Caddesinde iş çıkışı saatinde gördüğüm gibi göz alabildiğince uzanan bir insan ırmağını hayatımda görmemiştim. Dün ise bu büyük ırmak sanki kurumuş gibiydi. Boşalan Pekin caddelerini ve dünyadaki diğer şehirlerin meydanlarını gördünüz mü? Milyonlar nereye gitti? Dedikleri gibi artık dünyaya sığmayan ve sınırsız açlığına yetmesi için bir gezegene daha ihtiyacı olan milyarlar nereye gizlendi? İlerleme, bilim, medeniyet ve icatlardan oluşan üç yüzyıldan sonra hala yolun başında aciz ve zayıf duran biri gibiyiz. Doğa değişti ve insanlar da değişiyor. Gelin hep birlikte her yerdeki bu büyük sessizliği dinleyelim. Statlar, sinemalar, bankalar, restoranlar ve metro istasyonları boş ve sessiz. Geçmişte atalarımızın mağaralarda yaşadıkları dönemlerde herkesin hayatta kalmak için dikkatli ve bencil olması gerekiyordu. Bugün de bizler, tokalaşmaktan, sarılmaktan ve birbirimizi öpmekten kaçınan dikkatli ve bencil kişilere dönüştük.
Bizlere neler yaptın korona? 850 milyon öğrenci okullarından geri kaldı. Buda uzaktan eğitime rağmen insanlığın kültürel düzeyinde büyük bir gerileme yaşanacağı anlamına geliyor. Sınıflarda öğrenciler arasında gelişebilecek dostluk ve sevginin zayıflaması, evlerde kalmak zorunda kalan anne babaların daha sabırsız, sinirli ve katı olmaları anlamına geliyor. Korku ve karantinanın eşler arasındaki boşanmayı artırdığı bir şaka değil. Herkes sıkıntı içinde ve patlamanın eşiğinde. Çin’in Sichuan (Siçuan) eyaletinin Dazhou şehrinde, Evlendirme Dairesi Müdürü evlerde karantina uygulanmasından iki hafta sonra 300 çiftin boşanma talebinde bulunduğunu açıkladı. Yine Çin’in Fujian eyaletinde bir günde 14 kişi boşanma talebinde bulundu.
Şu ana kadar salgın 160 ülkeye ulaştı ama ekonomi, insanlar gibi tam anlamıyla sallantıda. New York Times gazetesi korona salgınının, küresel ekonomiyi ciddi bir meydan okuma ile karşı karşıya bıraktığını ifade etti. Dünya Turizm ve Seyahat Konseyi (WTTC) 50 milyon kişinin işsiz kalacağını belirtti. BM Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCWA) Arap dünyasının 1.7 milyon kişinin işini kaybetmesi ve 42 milyar dolar zarar tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu açıkladı.
Başkan Donald Trump, Salı günü Seattle’de ülkesinin insanlar üzerinde test edilmeye başlanan bir aşı üzerinde çalıştığını açıkladı. New York Times gazetesi Beyaz Saray’da Başkan Trump, Yardımcısı Mike Pence, ve yaklaşık bir ay içinde olası bir aşının geliştirilebileceğini söyleyen Curevac şirketinin Genel Direktörü Daniel Minichela’yı kapsayan bir toplantı düzenlendiğini ortaya çıkardı. Aşı geliştirilmesi alanında görülen bu yarış oldukça dikkat çekici. Almanya merkezli Die Welt gazetesi, Trump’ın Curevac laboratuvarına el koymaya ve aşı projesinde çalışmaları için aralarında Daniel Minichela’nın da bulunduğu Alman bilim adamlarının aklını cazip tekliflerle çelmeye çalıştığını yazdı.
Bir Arap atasözünün dediği gibi “Birisinin felaketi başkasının fırsatı olabilir. Her halükârda, insanlıkta ve dünyada birçok şeyi değiştirmiş olan koronaya karşı bir aşı geliştirmek ve dünyanın takmış olduğu maskeyi kaldırmak için 25’ten fazla şirket yarışıyor.