Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

​Korona Çin kimliği ile dünyayı işgal etti

Geçen Pazar günü Çin’in ABD Büyükelçisi Cui Tiankai, koronavirüsün ABD’ye bağlı bir askeri laboratuarda üretildiğine dair söylentiler yaymanın delilik olduğu kanaatinde ısrarcı olduğunu açıkladı. Büyükelçi bu açıklamayı, söz konusu komplo teorisini öne süren Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cao Licien’in açıklamalarına karşılık yaptı. Büyükelçinin kendisini Çin Dışişleri Bakanlığının açıklamalarının dışında tutması, ABD’liler tarafından ülkelerindeki en büyük Çin temsilcisinden gelen önemli bir işaret olarak görüldü.
Başta Başkan Donald Trump olmak üzere üst düzey ABD’li yetkililer, Çinli yetkililerin bu komplo teorisini yayma çabalarından duydukları öfkeyi dile getirmişlerdi. Başkan Trump bu nedenle koronavirüsü “Çin virüsü” diye adlandırmakta diretiyor. Nitekim dünyada güvenilir hiçbir salgın uzmanı, virüsün Çin dışında bir yerde ortaya çıktığını ve Vuhan pazarında satılan hayvanlardan başka bir nedenle kaynaklandığını belirtmedi.
Çin, insanlara evlerinde tam anlamıyla karantina uygulayarak Vuhan’da iki ay içinde salgını nispeten kontrol altına almayı başardığı için övünse de bu onu, yüksek ekonomik maliyetlerden kurtaramayacaktır. Veriler, ekonomik toparlanma beklentileri konusunda şüphe uyandırdı ve durumun beklenenden çok daha kötü olduğunu gösteriyor. Dünyayı istila eden, büyük ekonomileri vuran ve 2 milyar 300 milyon insanı eve kapatan virüs sebebiyle Çin’deki siyasi karar alıcıları en çok kaygılandıran husus, Çin’e indirdiği darbenin etkilerinin başlamış olmasıdır. Çin Ulusal İstatistik Bürosuna göre, yılın ilk iki ayında sanayi üretimi %13.5 oranında düştü. Bu, Çin’de bu dönemde kaydedilen en derin daralmadır. Kayıplar bununla da sınırlı değil, perakende satışları % 20.5 düştü. İnşaat sektörü % 45, emlak satışları % 40, emlak ve ticari yatırımlar %16.3 oranında geriledi. Kırsal kesimlerde işsizlik oranı yükseldi. İşsizlik, toplumsal huzursuzluklara yol açma potansiyeli taşıdığı için yetkililer tarafından yakından takip ediliyor. Çin’de şubat ayında işsizlik % 6.3’e ulaştı. Yani iki ay içinde yaklaşık beş milyon kişi işini kaybetti.
Tüm bu veriler bir araya geldiğinde yılın ilk iki ayında GSYİH’ında %13 gibi keskin bir düşüşe işaret ediyor. Söz konusu veriler önemli anlamlar taşıyor: İlki, rakamların çoğu analistin tahmininden çok daha kötü olduğudur. İkincisi, Çinli yetkililerin kamuoyuna açıklamaya alıştıkları rakamlardan daha kötü olduğudur. Görüşüne başvurduğum uzman, bu kötülüğün derinliğini şu şekilde açıkladı: “Koronavirüsün ekonomik etkilerinin büyük bir bölümünün yılın ilk çeyreğinde hissedileceğine inanılıyordu. Ne var ki iyileşme ancak bu yılın üçüncü çeyreğinde dengeli hale gelebilecek.” Akabinde şunu ekledi: “Birçokları, Çin’in “V” biçiminde hızlı bir toparlanmaya tanık olacağını düşünüyorlar. Oysa çeşitli faktörler böyle bir senaryonun gerçekleşme olasılığını azaltıyor. Çünkü sözgelimi lojistik sorunu var. Bunun için, ülke son haftalarda normale dönmüş olsa bile herkesin işe geri dönmesini sağlamak gerekiyor. Oysa ABD merkezli New York Times gazetesi, on milyonlarca işçinin henüz işlerine dönmediklerini belirtti. Bir şirket müdürü, fabrikaların halen yarı kapasitede çalıştıkları tahmininde bulundu.”
Buna bir de tüketim sorunu ekleniyor. Çinli tüketicilerin borç yüküne girmekten kaçınacakları ve işlerini kaybetmek ya da işini kaybeden bir aile ferdine yardım etmek zorunda kalmaktan korkacakları kesindir. Dolayısıyla, 2020'nin son yarısında tüketim aracılığıyla güçlü bir biçimde yeniden büyüme tahmini, mantıklı bir çerçeveye sahip değildir.
Bir diğer sorun, salgın nedeniyle Çin’in temel ticari ortaklarında görülen hızlı çöküştür. Çin’in en çok ihracat yaptığı ülkeler olan Japonya, Güney Kore ve ABD, farklı ölçülerde salgından etkilenmiş bulunuyor. Hatta ABD’de gün geçtikçe daha yaygın hale gelme olasılığı var. Çin ürünlerinin bir diğer büyük pazarı olan Avrupa Birliği de salgın nedeniyle kötü bir durumda. Bu nedenle, Çin’dekine benzer bir ekonomik sarsılmaya maruz kalınacağına şüphe yok.
Kısacası, Çin’in “V” biçimde toparlanma olasılığı bir hayalden ibaret. Çünkü Çin’in kendisi toparlansa bile, herkesin küresel daralma beklediği bir zamanda ürünlerini kime satabilir?
Çin’in ekonomik verilerinden çıkarılan ikinci sonuç Çinli yetkililer için daha kaygı verici çünkü bu tür kötü haberleri genellikle halkın hassas kulaklarından uzak tutmaya çalışırlardı. Bu kaygının birkaç nedeni olabilir. Zira bu kötü ekonomik veriler, başlangıçta durumu gizleyerek virüsün salgına dönüşmesine neden olduğunu örtbas etmeye çalışan yetkili makamların, salgının üstesinden gelmeyi başararak elde ettiği yüksek propaganda güvenini sarsabilir. Virüsü ekonomik etkilere yol açan yıkıcı bir güce dönüştüren, hükümeti hızlı bir iyileşmeyi sağlayacak nihai kurtarıcı olarak gösteren idari hatalarının dillendirilmesine neden olabilir. Ne var ki Çin’in elde ettiği bu yapay güven, diğer ülkeler virüsün dayattığı zorlukların üstesinden gelmekte başarısız oldukça pekişecektir. Özgürlüklere açık bu demokratik ülkelerin, virüsün halklarına yönelik bu ani saldırısını beklemedikleri doğru ama ölüm vakalarının sayısı yükseldikçe, Çin’in milyonlarca insanı hızlıca karantinaya alarak salgını sınırlama başarısı karşısında olumsuz örnek oluşturacakları da bir gerçektir.
Bu verilerin yayınlanmasının nedenlerinden biri de 2020 yılının daha fazla ekonomik acılar taşıdığını bilen yetkili makamların, kötü haberleri önceden vermek yoluyla insanların beklentilerini yönetmenin daha iyi olacağını düşünmesidir.
İşyerleri ve şirketlerin kapanması nedeniyle bütün göstergelerin kötü olacağını doğruladığı mart ayı rakamları, devlet gözetimi için cazip bir hedef olacak. Çünkü Devlet Başkanı Şi Cinping’in, özellikle Çin Komünist Partisi’nin ülkedeki muhtemel büyük kargaşalardan endişeli olduğu göz önüne alınırsa, durumu kontrol etmeyi başarıp başaramadığını ortaya çıkaracak. Çin Komünist Partisi liderlerinin bu kaygılarının ve gerginliğinin, Çin’in komplo teorilerine başvurmasının nedeni olduğuna inanılıyor.
Dünyanın geri kalanı için ABD’nin bu virüse verdiği tepki, “kendisinin de hazırlıksız yakalandığını” açıkça göstermektedir. Bu da Çin’in pazarlamaya çalıştığı komplo teorisini kolaylıkla geçersiz kıldı. Her ne kadar bazı Araplar, ABD’nin Çin’e karşı yürüttüğü biyolojik savaşın kontrolden çıkıp virüsün kendisine sıçradığında diretseler de. Çin Komünist Partisi, komünist rejimlerin adeti olduğu üzere halkı “besili” bir dış düşman karşısında birleştirmeye çalıştı ancak bu, Devlet Başkanı Şi ve Komünist Parti açısında tam bir kamu ilişkileri felaketine dönüştü.
Buna rağmen Pekin, virüs trajedisinin sağladığı fırsatı değerlendirmek için girişimlerde bulunmakta diretiyor. Çin Bilimler Akademisinden Han Jian: “Halihazırda koronavirüs Çin’de sınırlanmış ve bölgelerin birçoğu işlerine ve üretime geri dönmüş bulunuyor. Dolayısıyla krizi, tüm dünya ülkelerinde “Üretim yeri Çin” ifadesine güveni ve bağımlılığı artırmak için bir fırsata dönüştürmek mümkün” diye konuştu. Ancak, bu korkunç salgından sonra dünyadaki yüz milyonlarca insan için  güven ender bulunan bir şeye dönüştü.
Çin’in hastalığı örtbas etme sorunu dünyaya can ve ekonomik kayıplara mal oldu. Çin’in Vuhan şehrinde ilk koronavirüs vakası resmi olarak 10 Ocak’ta açıklandı. Oysa bu virüse yakalanan vakalara dair ilk haberler (İngiliz The Guardian gazetesinin 13 Mart’ta yayınlanan sayısına göre) geçen yılın kasım ayında gelmeye başlamıştı. Vuhan’daki Sağlık Komisyonu, ancak 27 vakanın ortaya çıkmasından sonra 31 Aralık’ta hastanelere bilinmeyen nedenlerden kaynaklanan bir akciğer iltihabı hakkında genelge gönderdi. Yine ancak bundan sonra Çin, Uluslararası Sağlık Örgütüne topraklarında gizemli bir hastalığın görüldüğü bilgisini verdi.
Çin’in en yüksek karar organının eski üyelerinden biri olan Zhao Xilin, 23 Şubat’ta Devlet Başkanı Şi’ye hitaben yazmış olduğu açık mektubunu yayınladı. Bu mektubunda, yıkıcı koronavirüs salgını ile kötü bir biçimde başa çıkılmasına neden olan tüm katı sosyal kuralları ve bilgi ile haberler üzerindeki sıkı denetimi eleştirdi. Başkan Şi’yi muhatap alarak şunu söyledi: “Kayıplarımız sonsuz. İnsan hatası nedeniyle, salgınla savaşmak için en önemli altın zamanı kaçırdık.”
Çin’in hastalığı örtbas etme tuzağı nedeniyle dünya, büyük ve acımasız bir tünele girdi.
Yine Çin’in hastalığı gizlemesi nedeniyle küresel durgunluk -hem de rekor düzeylerde- neredeyse kesin hale geldi. Dünyanın dört bir yanında işçiler, bu yılın sonunda 3.4 trilyon dolarlık bir gelir kaybına uğrayabilir.
Gözlerin gece ve gündüz açık ve kalplerin korku içinde her dakika ve saat başı hayatını kaybeden insan sayısını takip etmelerine neden olan trajedi işte budur.