Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

​Koronavirüs karşısında liderlik sınavı

Çin’den dünyaya yayılarak küresel bir salgın haline gelen yeni tip koronavirüs (Kovid-19), durdurulamıyor. Vaka sayısının dünya genelinde 730 bini aştığı hastalık, bu satırlar kaleme alınırken, 34 bin 781 kişinin canına mal oldu. Bulaşma hızının artışıyla 143 bin hastayla ABD, koronavirüse yakalanan kişi sayısında Çin’i geride bıraktı. Hastalık sadece bireylerin yaşamını değil devletlerin yapısını da derinden sarstı. Her gün alelade bir istatistik gibi vaka ve kayıp sayılarını paylaşan yönetimler, ciddi bir sınav veriyor. Üç ayı geride bırakan koronavirüs salgını, vatandaşın gözünde devlet yetkililerine karşı öfkeyi artırıyor.  Liderler aldıkları veya almadıkları önlemlerle yargılanıyor. Ancak belki de asıl sorulması gereken soru, koronavirüse karşı “yerinde önlem” veya “doğru yöneticilik” örneğinin gerçekten doğru olup olmadığı.
Tedbirlere bakıldığında başkanların serbest piyasa ekonomisinin pandemi savaşından hafif yaralarla kurtulmasını öncelediği göze çarpıyor. Bu konuda -Türkiye’de bile- Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “Siz parayı düşünmeyin” şiarıyla şirketlerin elektrik, gaz ve kira ödemelerini askıya alması “doğru liderlik” olarak yansıtıldı. Dışarıdan pembe görülen Macron’un cumhurbaşkanlığı Fransa’daysa yerden yere vuruluyor.
Ülkede hastaneler deyim yerindeyse iflas etmiş durumda. Solunum cihazları yetersiz, maske stokları kısıtlı ve sabun gibi temil temizlik maddelerini dahi muhafazada önlemler yetersiz kalıyor. Özellikle Macron kabinesinin Sağlık Bakanı Olivier Veran hedef tahtasında. Zira Veran, korona Çin’de birinci ayını doldurduğunda Pekin hükümetinin ekonomik faaliyetleri durdurup kentleri karantinaya almasının ardından virüsün asla Fransa’da görülemeyeceğini söylemişti.
Fransız Bakan ayrıca, yavaş yavaş yaklaşan pandemi karşısında yeterli maske olmamasına rağmen gerekli adımları atmamakla eleştiriliyor. Tuhaftır, domuz gribine karşı maske stoğunu 1 milyara çıkardığı için o dönem israfla eleştirilen eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy döneminde Sağlık Bakanı olarak görev yapan Roselyne Bachelot ise bugünlerde rock yıldızı gibi kanaldan kanala koşarak başarılarını anlatıyor.
“Doğru yönetim” örneği olarak gösterilen Almanya’da da tuhaflıklar mevcut. Alman basını vakit kaybetmeden kapsamlı bir “şirketleri kurtarma” paketi açıklayan Maliye Bakanı Scholz'u kahraman ilan etti. Scholz göklere çıkarılırken, durumun vahameti karşısında psikolojisi altüst olan Hessen Eyaleti Maliye Bakanı Thomas Schäfer intihar etti. Eyaletin Başbakanı Volker Bouffier, kurmayının ölüm nedenini “Özellikle mali yardım konusunda halkın beklentisinin karşılanıp karşılanmayacağına ilişkin büyük kaygıları vardı. Belli ki, çıkış yolu göremeyerek, aramızdan ayrıldı” ifadeleriyle özetledi. Aslında Schäfer’in intiharı, virüsle mücadelede başarılı addedilen Avrupa’nın en büyük ekonomisinin korona karşısındaki çaresizliğinin işaretiydi.
Elbette bir de madalyonun diğer yüzü var; koronavirüse karşı kötü yönetim örnekleri. Listenin başında ABD Başkanı Donald Trump geliyor. Geçen hafta ABD'lilerin 12 Nisan'dan önce iş başı yapacağını umduğunu söyleyen Trump önceki akşam seyahat yasakları ve kamusal alanların kapanması gibi önlemleri Nisan sonuna kadar uzattığını duyurdu. Başkan’ın krizin büyüklüğünün farkında olmadığı açıkça görülüyor. Trump’ın tedbirleri açıklarken düşüncesine başvurduğu isim, ABD Bilim Kurulu üyesi Anthony Fauci. Amerikan Enfeksiyon ve Alerji Enstitüsü Başkanı Fauci ekranlara çıkıp pişkin bir şekilde geç kalındığı aşikâr önlemeler sayesinde 2,2 milyon kişinin ölümünün önüne geçildiğini ama can kaybının 200 bini bulacağını söyleyebiliyor. Fauci, Trump tarafından seçilmiş bir yetkili değil. Enstitüdeki görevini 36 yıldır yürüten ve tam 6 başkan eskiten Fauci, aslında ABD’deki sistemin kokuşmuşluğunun da bir sembolü.
Trump’ı geride bırakacak kayıtsızlığa sahip bir devlet başkanı varsa bu hiç kuşkusuz Belarus lideri Aleksandr Lukaşenko’dur. Korona tüm dünyayı kasıp kavururken “Olur böyle şeyler. En önemlisi telaş yapmamak” açıklamasıyla dalga konusu olan ve hastalığın tedavisinin traktör olduğunu vaaz eden Lukaşenko, dün de hokey maçına çıkarak dikkatleri üzerine çekti. Parkları ve kafeleri kapatmayan, dahası futbol liglerini de devam ettiren Belarus lideri, esasında paniğin önüne geçerek hiçbir yardım paketinin gerçekleştiremeyeceği bir ekonomik sükûnet ortamı yaratmaya çalışıyor.
Tüm bu örneklerin bize gösterdiği, doğru-yanlış liderlik, iyi-kötü yönetim gibi ayrımların isabetli olmadığı. Anlaşılan o ki, düğmeler daha en baştan yanlış iliklenmiş durumda. Sorun liderlerde değil, sistemin ta kendisinde. Eğer vatandaşlar birer birer can verirken, sağlık çalışanları on binlerce korona vakası karşısında çaresizce istifayı düşünürken yöneticiler önce şirketlerin borçlarını ötelemeyi düşünüyorsa, düzende bir bozukluk vardır. Düzenin değişmeyeceğine inanıyorsanız Lukaşenko’ya kulak verin ve panik yapmayın.