Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni
TT

Koronavirüsten kurtulduğumuz günün ertesi

İnsanlık, koronavirüs nedeniyle psikolojik bir kriz geçiriyor. Kriz sona erdiğinde kendisini bekleyen geleceğe dair karamsar senaryolar içinde boğulacak gibi oluyor. Pistlerde hareketsiz duran uçaklar ve ıssız şehir manzaraları bu karanlık beklentiyi destekliyor. Ancak üzerinde dikkatle düşünecek olursak bu varsayımların tamamen doğru olmadığını fark ederiz.
Şu an yaygın düşüncelerden biri, dünyanın salgın sonrasında daha yalıtılmış olacağı ve sınırların kapalı tutulmasıyla eskiye dönüşün mümkün olmayacağı yönünde. Diğer yandan mevcut kriz, dünyanın her zamankinden daha fazla dayanışma içinde olması gerektiğini göstermiştir. Yaşadıklarımız da bu yargıyı kanıtlar niteliktedir. Dünya koronavirüs ile mücadele noktasında hiçbir zaman olmadığı kadar birleşmiş durumda. Riyad’da düzenlenen G20 Liderler Zirvesi, uluslararası dayanışmanın krizle mücadeledeki önemini bir kez daha gösterdi. Dünya Sağlık Örgütü’ne olan güven arttı. Artık herkesin gözü kulağı örgütün günlük açıklamalarında...
Şüphesiz bu kriz küreseldir ve dünyanın yalıtılmış köylere dönüşmesi beklenmemektedir. Şurası bir gerçektir ki gelecekte tekrarlanması muhtemel bu salgın hastalığa karşı kimse tek başına mücadele veremez. Bazıları bu krizden sonra uluslararası sistemin çökeceğini öngörüyor, 1930’lardaki krizi ve Başkan Roosevelt liderliğindeki ABD'nin uluslararası sahneye çıkışını hatırlıyor. Ayrıca korona salgınıyla birlikte güç ekseninin Doğu Asya’ya kayacağı tahmin ediliyor. Bu tahminler, iki sebepten dolayı gerçekleşmeyecektir. Birincisi; büyük güçler, yani ABD ve Çin de salgından etkilenmiştir. Yani kendilerini savaşta galip gelmiş gibi sunacak konumda değildirler. İkinci sebep;  mevcut uluslararası sistem salgın ya da veba sonucu değil, askeri güç ile şekillenmiştir. Almanya mağlup olmuş, ABD zafer kazanarak ‘liberal görüşünü’ dünyaya dayatmıştır.
Koronavirüs salgını, mevcut uluslararası düzeninin doğasını değiştirmeyecektir. Bir başka güç yükselene kadar dünya uzun süre daha liberal ve bağlantılı olmaya devam edecektir.  Mikropların ve virüslerin görünmez güçleri olduğu doğrudur ancak bunların arasında ‘yeni dünyayı’ teşkil etmek gibi bir güç yoktur. 
Koronavirüs ile birlikte ortaya çıkan Batı medeniyetinin gücü hakkındaki şüpheler abartılıdır. Gıda dolapları ve askeri araçlardaki cesetlere bakıp dünyanın orta çağlara döndüğünü söylemek, geçmişten süregelen arzu ve kehanetlerden ibarettir. Bilim ve bilgi bu zorlu krizin de üstesinden gelecektir. Nitekim hastalığın aşısının bulunması noktasında en çok ABD, Almanya ve İngiltere’deki laboratuarlara güveniliyor. Bu güçler şimdilerde oldukça zorlu bir deneyim yaşıyorlar. Ancak şüphesiz bu krizden daha güçlü çıkacaklar.
İnsanlar şu anda ancak gelişmiş mikroskopla görülebilen bir virüs sebebiyle psikolojik bunalıma girdi. Fakat 100 yıl önce ataları gibi toplu halde öleceklerini düşünmüyorlar. Bu aşamadan geçtiğimizi biliyorlar ve bilime her zamankinden daha çok güveniyorlar. Salgına karşı üfürükçü hocaların ve şarlatanların değil, bilim insanlarının ve tabiplerin uyarılarını dikkate alıyorlar. Koronavirüs krizi sona erdiğinde bilime olan güven artacak, mesnetsiz eski tasavvurlara olan inanç zayıflayacaktır.
Koronavirüsün yenilmesinden sonraki gün hayat normale dönecek midir? Kötümser senaryoları bir kenara bırakırsak tarih bize insanlığın büyük savaşlar ve salgınlar yaşadığını, boğucu mali krizlerden geçtiğini ancak her defasında ayağa kalkarak normal hayatına devam ettiğini göstermiştir. İnsan unutkan ve iyimserdir. İnsanın, yaşama, başarılı olma ve mutlu olma isteği ise oldukça güçlüdür.