Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

​G20 zirvesi tarihi bir adım

İlk kez bir Arap lider, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, aralarında ABD, Çin, Hindistan ve elbette Fransa, Almanya, Japonya ve İngiltere’nin bulunduğu büyük ülkelerin liderlerinin katıldığı bir zirveye başkanlık etti. Bu zirve (elektronik) öncesinde de bahsi geçen ülkelerin maliye bakanları ve merkez bankaları başkanları toplantısı düzenlenmişti. Doğrusu bu iki toplantı, koronavirüsünün yeryüzünün dört bir yanını korkunç bir biçimde sarmasından bu yana kendisine karşı mücadelede atılmış en önemli adımlardı.
Suudi Arabistan’ın dünya ekonomisinde etkili ve ayırt edici bir ol oynamaya başladığı biliniyor. Bu Arap ülkesi, ekonomik ve politik olarak aynı önemli zeminde yer almaya başladığı için son birkaç yılda küresel ve bölgesel siyasette başat bir rol oynamaya başladı. Riyad, küresel dengenin temel sayılarını oluşturan ülke liderlerinin siyasi kıblesi haline geldi.
Koronavirüs salgınının yaygınlaşması ve dünyanın birçok hatta neredeyse tüm ülkelerine sızması, ABD, Çin, Japonya, Rusya ile İtalya, Fransa, İngiltere, Almanya ve İspanya gibi önde gelen Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünya ekonomilerinin tamamında kargaşa yaşanmasına yol açtı. Dolayısıyla G20 düzeyinde bir girişim kaçınılmazdı. Hadımul Haremeyn Şerifeyn’in söz konusu devletlerin liderlerine yaptığı davet, işte tam bu zamanda geldi. Bu davet üzerine düzenlenen G20 zirvesinde liderler, gerek dünyanın tamamını ele geçiren bu salgınla mücadele gerekse Uzakdoğu’daki Çin’den Batı’daki ABD’ye yıkıcı çöküşlere maruz kalan ekonomiler için kesin kararlar aldılar. Bu noktada, Suudi Arabistan Kralı’nın liderleri G20 zirvesine davet etmeden önce gerek Güvenlik Konseyi gerekse IMF, ekonomik ve siyasi durumlarla ilgili uluslararası kurumların aciz bir halde olduklarını ve ne yapacaklarını bilemediklerini belirtmeliyiz. Kısacası, Hadımul Haremeyn Şerifeyn’in çağrıda bulunduğu, kritik ve son anda gereken önlemleri alan bu zirvenin düzenlenmesi bir zorunluluktu. Bu zirve sayesinde liderler, bu acımasız virüs, Asya, Avrupa, Afrika ve Amerika’da süper güç sayılan ülkelerin politikaları ve küresel piyasalar üzerindeki etkileri ile mücadele amacıyla hemen ve hızla yürürlüğe giren ortak bir plan hazırlanması konusunda uzlaşıya vardılar. Bu bağlamda, Kovid-19 virüsünün okyanusları aşıp başta BM olmak üzere çok sayıda uluslararası kuruma ev sahipliği yapan New York’ta görülmesinden sonraki birkaç gün içinde ABD’nin bu duruma düşeceğini doğrusu hiç kimsenin tahmin etmediğini belirtmeliyiz.
Bütün bunlar, Hadımul Haremeyn Şerifeyn’in davet ettiği ve başkanlık ettiği G20 zirvesinin gerçekten de kurtarıcı bir adım olduğunu onaylamaktadır. Gerek dünyanın tamamını saran salgın gerekse dünyanın en güçlü ve sağlam ekonomisi sayılan ABD dahil çökecek hale gelen ekonomileri düzeltmek için alınan kararlarının hemen hayata geçirilmesinin öneminin altını çizmektedir. Nitekim ABD Başkanı Trump, salgının ülkesinin ekonomisi üzerindeki etkilerini hafifletmek amacıyla koronavirüsünün New York’a ulaşması ve saatler için birçok eyalete yayılmasından sonra iflasını açıklayan şirket ve kurumlara destek olarak büyük ve astronomik bir rakama ulaşan bir acil destek paketi açıkladı.
Bu acımasız virüse karşı verilen bu küresel mücadelenin, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyasının yeni bir dünyaya dönüşmesine neden olacağını anlamalıyız. Bilindiği gibi, 1945 yılından bu yana egemen olan bu dünya, uluslararası savaşlar ve çatışmalar, para, askeri güç, etkin kararların savaşta galip gelen ülkelerin elinde olduğu bir dünyaydı. Burada bu ülkeler ile özellikle ABD ve kapitalist blok adı verilen blokta yer alan bazı ülkeleri, Sovyetler Birliği’ni ve çöküşünden sonra Vladimir Putin’in başına geçtiği ve son olarak 2036 yılına kadar başında kalmayı garantilediği Rusya’yı kastediyoruz.  Bu gerçekten de temel bir sorun ancak ciddi bir şekilde ele alınması ve üzerinde durulması gereken bir sorun daha var. O da Trump’ın bu lanetli virüsü Çin virüsü olarak adlandırmakta ısrar etmesi, G20 ülkelerinin konumları ve küresel rollerinin kabul edilemez bir şekilde küçümsenmesidir. Tüm G20 ülkelerinin, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya gibi koronavirüsünün istila ettiği ve geçici olarak kontrolü altına aldığı Avrupa ülkeleri ile aynı durumda olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesidir.
G20 zirvesinden sonra herkesin yine bildiğini okuması mümkün değildir. Zira gereklilik, çalışmaların her yönden merkezileşmesini yani kolektif olmasını ve ABD’nin tüm bu yaşananlardan sonra dünyadaki tek süper güç olduğu düşüncesinden vazgeçmesini zorunlu kılmaktadır. Bu noktada Washington, bu lanetli virüse karşı verilen küresel savaştan sonra dünyanın yani İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyasının değişeceğini anlamalıdır. Sözgelimi, bir zamanlar toprakların üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk (bu topraklar arasında Amerika kıtasının kuzey bölümünün tamamı dahildi) olarak tanımlanan İngiltere de daha sonra gücünü kaybedip küçülmüştü. Öyle ki bugün, hala kendisine bağlı olan birkaç oluşum arasında bile bağımsızlık (gerçekte zaten bağımsızlarmış gibi hareket ediyorlar) talep edenler var.
Burada şunu sormalıyız: ABD Başkanı bir gün bu virüsü Çin virüsü olarak tanımlarken ertesi gün nasıl Çin’den, ülkesine bu kadar büyük zararlar veren bu yıkıcı salgını ortadan kaldırmak için  yardım etmesini talep ediyor?
Aslında bu, özellikle koronavirüs salgının ABD’de neden olduğu stratejik zararlardan sonra ABD Başkanının yardımını talep ederken Çin’e karşı daha mütevazi olması gerektiği anlamına geliyor. Büyük devletler ve G20 üyeleri arasındaki ilişkiler artık eşitliğe, saygı ve takdire dayalıdır. Koronavirüsünün ülkesinde yaptıklarına rağmen Trump’ın hala sıkı sıkıya bağlı olduğu üstünlük eğiliminden uzak hale gelmiştir.
Dolayısıyla, G20 ülkeleri bu yeni dünyaya uyum sağlamalı ve her alanda birbirlerini eşit görmelidirler. Bilhassa Çin’in ABD’ye ihtiyacı olmadığı açıkça görülürken Çin ve diğer G20 ülkelerine muhtaç olduğu net bir şekilde görülen ABD, bunu iyice anlamalıdır. Şu ana kadar bahsettiklerimizi şu iki mısra ile özetleyebiliriz:
Devletlerin hayatı değişkendir
Bir gün iyi iken bir gün kötüdür
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğunu, imparatorluklar ile büyük devletleri devre dışı bırakan yeni bir denklem kuruldu Yine İkinci Dünya Savaşı sonrasında   sonuçlara göre kurulan ve Sovyetler Birliği ile girdiği geçici bir rekabetin ardından ABD’nin bir numarası haline geldiği bir denklem tesis edildi. Günümüzde ise, koronavirüsüne karşı yürütülen bu küresel savaşın benzer bir biçimde, Çin’in başını çekeceği yeni bir denklem ile sonuçlanacağı tahminleri kesinlik derecesinde katidir.