Racih Huri
Lübnanlı yazar
TT

Ölüm sayaçları ve siyaset borsası

Birçok ülkenin korona salgını baskısı altında inlemesine rağmen, New York’ta ilk vakaların kaydedilmesinin ardından sokağa çıkma yasağı çağrılarına yaptığı “Ülkemiz kapatılması için inşa edilmedi” yorumu ile ABD Başkanı Donald Trump 24 Mart’ta, hala büyükleniyordu. Ancak bugün, sadece New York’tan doktor ve hemşirelerden, bir milyon hastanın solunum cihazına ihtiyaç olduğuna dair haykırışlar yükseliyor. Yeryüzü sanki boğuluyor. Hastanelerde birikenler için yeterli oksijen yok gibi. Sözgelimi Hindistan gibi bir ülkede vaka sayısının milyonlara ulaşabileceğini okuduğumuzda panik ve korku kaçınılmaz olarak dünyayı ele geçiriyor.
Bu küçük, acımasız ve öldürücü, dört milyar insanı yani insanlığın yarısını dışarı çıkmanın öldürücü bir macera olduğu mağaralarda yaşama dönemindeki gibi evlerinde izole etmeye iten virüse bir aşı ya da ilaç bulunmazsa, insanlık tepetaklak olabilir. Özellikle yoksul ülkeler ve aşırı kalabalık şehirler söz konusu olduğunda. İtalya, İspanya, Fransa ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerinin tanık olduğu korkunun ayrıntılarını her gün duyuyoruz. Bu ülkelerde durum, son derecede korkunç ve bir kâbus gibi. Çünkü şimdi, ilerlemede değil, hızla dönen vaka ve ölüm sayaçlarında yarışıyorlar.
ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Müdürü Anthony Fauci, Beyaz Saray’da Başkan Trump’ın yanında, “Salgının bu yıl sonbaharda başka bir dalga ile geri döneceğini tahmin ediyorum” açıklamasını yaptı. Buda, ABD ve diğer ülkelerin ilk aşama olarak haziranın sonuna kadar kendilerini izole etmeye devam etmeleri gerektiği anlamına geliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de “salgının özellikle Asya ve Hint Okyanusu bölgesinde sona ermekten çok uzak olduğu” uyarısında bulundu.
Dünyayı kapsayan ve tüm ülkeleri vuran bu savaşa karşı mücadelede en azından ölüm sayaçlarını durduracak bir ilaca ulaşma konusunda gerçek bir uluslararası bir işbirliği tesis edilmelidir ki, Dünya Sağlık Örgütü de sürekli bu çağrıda bulunuyor.
Araştırma laboratuarlarına 100 milyon dolar bağış yapan Bill Gates, salgınla mücadele için küresel bir kolektif işbirliğine gereksinim olduğunu, bu zor zamanlarda insanlığın dayanışması ve birbirinden izole edilmiş adalar politikası yürütülmemesi gerektiğini belirtti.
Ne acıdır ki, siyasi rekabet nedeniyle işler bu noktada durmuyor. Başlangıçta, yeni vakaların görüldüğü Vuhan şehri salgının merkez üssü iken dünya, bu salgının Çin’in hızlı ekonomik ve teknolojik ilerleyişini sınırlamayı amaçlayan bir ABD biyolojik silahı olduğundan bahsediyordu. Bugün ise işler tamamen aksi bir yöne döndü. İki gün önce ABD istihbaratının yayınladığı bir raporda, Çin’in koronavirüs hakkındaki birçok gerçeği gizleyerek dünyayı kasten yanılttığı ve bu nedenle büyüyüp küresel bir pandemiye dönüştüğü ifade edildi.
Birçok ülkede ölüm sayaçları durmadan dönüyor. Korku ve panik her şeye egemen olmuş durumda. İki hafta önce İtalya’nın kuzeyi korkunç bir mezarlığa dönüştüğünde, kendilerini görmezden gelen Avrupalı komşularına acı dolu sitemler eden İtalyan yazıları okuyup, kayıtları dinlemiştik. De Gaulle’nin zaten can çekişen -bilhassa İngiltere’nin ayrılmasından sonra- Avrupa Birliği hayali de koronavirüsüne yakalanmış görünüyordu. Ancak çok geçmen sıra İspanya’ya geldi. Bu ülkede korona ölüm sayaçları, İtalya’dakileri bile geçti. Sonra sıra bu ikisini de geçen Fransa’ya geldi. ABD’deki ölüm borsaları ise, Çin’in Vuhan şehrindeki ölü sayısını geçti.
Fakat yine de katil korona, siyasi düzeyde bencilliği ortadan kaldırmaktan aciz kaldı. Burada ABD’de silah satışlarında yaşanan % 800 oranındaki artıştan ki, bu şiddetli bencilliğe yönelimin açık bir kanıtıdır, bahsetmiyorum. İki hafta önce Almanya ve Donal Trump arasında Alman laboratuarlarının bulduğundan bahsedilen ilacı ele geçirmek için yaşanan ilginç çatışmadan bahsetmiyorum. Gittikçe büyüyen ve korkunç bir hale gelen küresel matem ortamında kötüleşen siyasi rekabetten bahsediyorum.
Trump, sokağa çıkma yasağı ilan etmemekte diretirken binlerce doktor, hemşire ve ilk yardım malzemelerini taşıyan Rus ordusuna ait araçlar, NATO üyesi İtalya’nın başkenti Roma’nın sokaklarında dolaşıyordu. Bu çok ilginç bir görüntüydü ama Küba’dan gelen binlerce doktor ve hemşire ile daha da ilginç bir hal aldı. Zira şu anda salgının pençesinde kıvranan New York, Küba’ya Roma’dan daha yakın. Ancak, küresel matem ortamında yaşanan siyasi boyutlu dövüşler burada sona ermiyor. ABD, NATO müttefikleri olan Avrupa ülkelerine sınırlarını kapatma kararını açıklarken Çin, İtalya ve salgının Avrupa’daki bazı merkez üslerine ulaşmak için Rusya ile yarışıyordu. Çin aynı zamanda, ABD politikalarına kan kaybettirmeye de çalışıyordu. Bunu da korona salgınının Büyük Şeytan’ın İslam Cumhuriyeti’ne yönelik bir komplosu olduğunu açıklayan İran’a sağlık ekipleri ve büyük miktarlarda tıbbi ekipman göndererek yapıyordu. İran her ne kadar  bunu açıklamayıp gizlese de kayıpları ile Vuhan ve İtalya ile yarışıyor.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping bununla da yetinmedi. Rusya, ABD hatta Avrupalıları geçerek Ukrayna’ya tıbbi ekipman ve sağlık ekipleri gönderdi. Bu salgının daha da yaygınlaşması ve şu ana kadar aşının bulunmaması durumunda Çinli sağlık ekiplerini, Washington ve New York’ta da görebiliriz. Dünya ülkeleri Bill Gates’in bahsettiği zihniyeti benimsemedikçe yani kimlikleri bir yana bırakarak insanlığı tehdit eden bu canavara karşı ortak bir savaş yürütmedikçe, bu ilginç görüntülere tanık olmaya devam edeceğiz.
Çarşamba günü tüm dünyada vaka sayısı bir milyonu aşmış olmasına, yoksul ve kalabalık ülkelerin geçici bir bombaya dönüşmesinden duyulan korkunun artmasına rağmen, işler hala siyasi rekabet kuralları temelinde dönüyor. ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden Deborah Birx, “Bence bu salgın çok tehlikeliydi çünkü çok sayıda veri kaybettik. Şimdi de Avrupa ülkelerinde bunun sonuçlarını görüyoruz” sözleri ile yanıltıcı Çin rakamlarının diğer ülkelerdeki sonuçları etkilediğini söylemeye devam etti. Aynı bağlamda casusluk ve tehditleri ile mücadele uzmanı Greg Barbacia, “Çinliler kurban rolü oynamaktansa şimdi kendilerini kahraman gibi göstermelerinin daha iyi olduğunu biliyorlar, bunun kanıtı da sağlık yardımları nedeniyle BM’nin bile Çin’i övmesidir” diye konuştu.
Öte yandan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da salgının baskısı altında inliyor. Çünkü Fransa’nın daha fazla oksijene ihtiyacı var. Dolayısıyla Macron’un, “Dünya haftalar önce değişti. Önümüzdeki günler geçmişe benzemeyecek” sözü bir abartı değil. Burada abartı yok çünkü dünya, bir maske aracılığıyla nefes alan ve korkudan titreyen bir mağaraya dönüştü. Hatta her an ulaşabilecek bir aşının (bu küçük canavarı yenmek için dünyada 50 laboratuar rekabet ediyor) yokluğunda akciğerleri çökertip boğularak ölüme neden olan koronavirüs, şu ana kadar politikadan ilerlemeye insani ilişkiler sistemini çökertmeyi başarmış durumda.
Aileler dağılmış ve acı içinde. Toplumlar çözülmüş ve inler bir halde. İnsanlığın ortak acıyı paylaşma kuralları bile yıkıldı. Ölümün kuralları ve temelleri çöktü. Hastaların nasıl ailelerinden uzakta öldüklerini, kendilerini uğurlayacak üzüntülü birini bulamadıklarını, kendilerinden kaçarcasına ve sanki bir kurban değil de bombalarmış gibi hemen defnedildiklerini okuduğumda gözyaşlarım taşıyor. Sanki korona nedeniyle ölmek bir suçmuş gibi insanın toprağa dönüşünün bile kurallarını, ritüellerini ve üzüntülerini kaybetmesi, gözyaşlarımın beni öldürmesi için yetiyor. Allah’ım senin merhametine sığınıyoruz!