Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Petrol savaşından dersler

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC’in anlaşmalarını reddedenler de dâhil olmak üzere, dünya üreticilerinin çoğunun ilk kez içinde yer aldığı ‘petrol üretimin kısılması’ anlaşmasına dair çelişkili görüşler işitiyoruz.
Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) üretimi kısmayı reddetmesi üzerine, Suudi Arabistan, günlük üretimini üç milyon varil arttırarak, söz konusu anlaşmanın gerçekleşmesini sağlamıştı.
Tarihte ‘petrol ve siyasete’ dair bazı önemli günler vardır,  OPEC’in fiyat yükseltme kararı ve Arapların 1973’te, bugüne kadar petrol haritasını değiştiren boykot kararı bu duruma örnek gösterilebilir. O zamanlar ABD, en büyük petrol ithalatçısıydı, bugün ise en büyük petrol üreticisi oldu. OPEC üretimi kısıp, fiyatları yükselttiğinde ABD bu duruma itiraz ediyordu, bugün ise tam tersine üretimin arttırılması ve fiyatların düşmesine itiraz ediyor. 1973’ten bu yana 47 yıl geçti, petrol hala stratejik bir emtia olma özelliğini koruyor. Bu son kriz, Suudi Arabistan veliahdı, ABD ve Rusya başkanları tarafından yönetildi.
Bu yılın başlarında tarihi bir ‘petrol katliamı’ gerçekleşti; ham petrolün varil fiyatı 20 dolara kadar düştü. Riyad yönetimi kendi hissesinden daha düşük üretim gerçekleştirerek, petrol fiyatlarında bir denge sağlamaya çalışıyordu, ancak artık bunun sürdürülebilir olmadığını gördü. Zira OPEC dışındaki üreticiler fırsattan istifade üretimlerini arttırma yoluna gitmişti. Rusya’da OPEC’le olan anlaşmasından çekilerek petrol üretimini arttırma niyeti olduğunu ilan etti. Bu gelişmeler üzerine Suudi Arabistan hissesinin tümünü üretme kararı almak zorunda kaldı. Rusya kararından dönmeyeceğini, ABD’de üretimi kısma niyeti olmadığını açıkladı. Korona salgınının küresel boyutlara ulaşması ise meseleyi daha da karmaşık hale getirdi. Otomobiller, fabrikalar ve uçaklar durunca, petrole olan talep düştü ve petrol varil fiyatları 20 dolar seviyesine geriledi. Hatta bazıları petrolün varil fiyatının 10 dolar seviyesini görebileceği tahmininde bulundu. Sonuç olarak, borsa hisse senetlerinde büyük bir deprem yaşandı, bazı petrol şirketleri iflasın eşiğine geldi. ABD Başkanı Donald Trump ‘’Petrol sektörü yıkıma maruz kalıyor’’ diye açıklama yaptı ve Suudi Arabistan ile Rusya’ya anlaşma çağrısında bulundu.
Petrol piyasasını istikrara kavuşturmak için işbirliği emareleri yokken, ABD ve Rusya, Suudi Arabistan’ın önerisi kabul ederek, günlük üretimde 10 milyon varil kesintiye gitmeyi kabul ettiler. OPEC dışı diğer ülkelerin de katılımıyla, 10 milyon varil daha kısıtlanma ihtimali belirdi. Aylar sonra, yani son çeyrekte petrol fiyatlarında bir iyileşmeye şahit olabiliriz. Unutulmamalıdır ki bu anlaşma herkes için ‘kurtuluş’ mesabesindedir.
Petrol mücadelesinin politik yönü de daha az önemli değildir, çünkü petrol ülkelerin çıkarlarıyla bağlantılı stratejik bir üründür. Son yıllarda çokça yazılıp çizildi, ABD petrol konusunda artık Ortadoğu’ya bağımlı değildir denildi. Ancak bu düşünce tam olarak gerçekçi değildir, ayrıca Rusya’nın petrol piyasasındaki dalgalanmalara karşı bağışıklığı olduğu iddiası da gerçeği yansıtmamaktadır. Nitekim petrol fiyatlarındaki düşüş, Rubleyi vurmuş, Kovid-19 salgınıyla birlikte Rus ekonomisi zorlu bir sürece girmiştir. Bu son ‘petrol savaşı’ Riyad hükümetine, petrolden bağımsız bir ekonomi kurmak için 2030 Vizyonunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmış oldu.