Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

​Korona: Dünya değişti mi?

Dünya hala bir uçtan diğerine insanlığın sınırlarını kaplayan, istediği gibi değiştirmediği bir insani faaliyet ve hayati bir alan bırakmayan yeni tip koronavirüs krizinin ortasında bulunuyor. İnsanlar, birkaç ay önce restoranlarda yemek yemek, kutlama için bir araya gelmek, pazarları doldurmak gibi insani faaliyetler ile ilgili fotoğraflar paylaşıp altına fotoğrafın çok eski 2019 yılına ait olduğuna işaret eden esprili yorumlar yapıyorlar.
Bu, tehlikeli virüsün neden olduğu değişimin büyüklüğünü güçlü bir şekilde gösteren popüler bir ifade biçimidir. Zira insanların bildiği modern dünya, virüsün ülkelerin, toplumların ve bireylerin önceliklerini yeniden şekillendirerek herkese dayattıkları ile birkaç ay içerisinde tamamen başka bir dünyaya dönüştü. Değişim neredeyse her şeye uzandı.
Geriye şu soru kalıyor: Bu değişimler tarihte geçici ve istisnai bir an mı yoksa basit görünse de zaman geçtikçe artacak bir değişimin başlangıcı mıdır? Diğer bir deyişle bu husus ve bu değişimler söz konusu virüse ilaç ya da aşı bulunması ile sona erecek ve her şey değişmeden olduğu gibi mi kalacak?
Bu sorulara cevap vermek kolay değil. Fakat, tüm bu değişimlere bakıldığında (şimdi bir kriz durumunu ifade etse de gelecekte önemli sonuçları olacak bir krizdir) kendisine tanık olan dünyanın yeni sorular üretmek ve kendisine yanıtlar yaratmak zorunda kalacağı olasılığı daha yakındır. Dünyanın her yerinde mümkün olan tüm boyutlarda kültür, ekonomi, politika ve sosyal alanların tamamında on yıllarca insan hareketlerini kontrol eden felsefeler, ilkeler ve düşünceler bütününün yeniden incelemeye tabi olacağı ve üzerinde düşünüleceği daha yakın bir ihtimaldir.
Tarih, büyük krizlerin kendisi ile birlikte dünyanın yüzünü değiştiren büyük savaşlar, ülke ve ulusların medeniyet sıralamasını değiştiren etkili ekonomik başarılar, dünyanın ondan sonra eskisi gibi olmadığı büyük salgın ve pandemiler gibi değişen derecelerde tarihi değiştiren büyük değişiklikler getirdiğini söyler.
Bu soruyu en ünlü iki çağdaş düşünür Jürgen Habermas ve Noam Chomsky de yanıtlamaya çalıştı. Her biri bu tehlikeli virüse karşı tutumunu kendi entelektüel yönelimi aracılığıyla yorumladı. Ancak, aralarındaki düşünsel farklılıklara rağmen her ikisi de, önemli bir tarihi an, gelecekte yaşanacak büyük değişiklikler ile karşı karşıya olduğumuz konusunda anlaştı. Birçok kişi de bu hususun, dünya genelinde yakın ve uzak vadede gerçekleşeceğini düşünüyor.
Modern dünya ve birbiri ile bağlantılı küçük köyü temsil eden, arasındaki iletişim ve bağlantının insanlık tarihinde eşi olmayan düzeye ulaştığı küreselleşmiş dünya, bugün yeni tip koronavirüs ile yaşadığımız dünya değildir. Karantina, evlerde izolasyon ve sokağa çıkmanın yasaklandığı, güvenlik güçleri ve silahlı güçlerle güç kullanılarak uygulandığı, ulaşım araçlarının tamamen ya da neredeyse durduğu, havalimanları ve şehirlerin kapatıldığı, herkesin yakınlar, dostlar ve arkadaşlar arasında sosyal mesafenin korunmasını dikte ettiği ve teşvik ettiği dünya ile aynı değildir.
Görünüşe göre dünya genelinde bazı politikacı, entelektüel ve yazarlar bugün gerçekten meydana gelen değişimin yanı sıra gelecekte meydana gelecek değişimi kavrayamadılar. Yakında sona erecek, geleceğe hiçbir şekilde uzanmayacak geçici ve istisnai bir dönem olduğuna inanıyor gibi görünüyorlar. Bu doğru olsaydı akıl ve ruh için ne kadar rahatlatıcı olurdu ancak maalesef öyle görünmüyor. Bu, birçok çağdaş olgunun dönmeyeceği anlamına gelmiyor. Aksine özellikle ulaşım araçları, ticaret, ekonomiyi harekete geçirmek gibi, ki bunlar zorunlu olarak sınırlansa da aslında tamamen kesilmedi, çağdaş insanın onsuz yaşamayacağı olgular geri dönecek. Nitekim dünyanın tüm ülkeleri, gelecekte daha büyük felaketler yaşamak korkusu ile işleri normale döndürmek için ellerinden geleni yapmaya çalıştıklarının altını çiziyorlar.
Çin’in bu salgındaki rolü ve sorumluluğu hakkındaki tartışma devam ediyor ve gittikçe artıyor. Çin’in bu gelişmiş virüsü Çinli laboratuarlarda ürettiğine dair haberler çoğalıyor. Bazı Batılı istihbarat organlarının –özellikle de ABD’li ve İngiliz- raporları, dünyayı komplo teorileri aracılığıyla yorumlamayı sevenlere malzeme sağlıyor. Çin’in bu hususu gizleyip açıklamamasının, bu tehlikeli virüse karşı dünyayı yeterince erken uyarmamasının yayılmasında önemli bir rol oynadığına dair söylemler de buna katkıda bulunuyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın birçok kez dile getirdiği gibi Dünya Sağlık Örgütü’ne yönelik Çin’in suç ortağı olduğu suçlamaları artıyor.
Bugün yaşanan boğucu kriz nedeniyle sağlık araştırmaları, özel ve devlet laboratuarları dünyanın ilgi odağı haline geldi. G20 kapsamında başta Suudi Arabistan olmak üzere dünyanın büyük ülkeleri, bu alanda yapacakları büyük yatırımları ve bağışları açıklamaya başladılar. Nitekim Suudi Arabistan son olarak, son G20 zirvesinde verdiği taahhütler kapsamında virüsle mücadele çabalarını desteklemek için yarım milyar dolar bağışladığını açıkladı. Bu, gelecekte daha da artacak. Dünyada öncelik, ülkelerin en önemli görevlerinden ve yerine getirilmemesi tehlikeli sonuçlara yol açan insan hayatı ve sağlığı olacak.
Düşünce alanında düşüncelerini ifade eden bazı filozofların aksine dünyanın en zengin ve başarılıları işadamlarından biri olan Microsoft’un kurucusu ABD’li Bill Gates beş yıl önce, korkunç virüslerin insanlığa ve geleceğine yönelik bir tehdit olarak yükselişi ile yeni bir dünya savaşının insanlığa bir tehdit oluşturmasının zayıf bir ihtimal hale geldiğine bahsetmişti. Bugün öngörüsünün doğru çıkması ve korkularının gerçekleşmesi, bu virüs için bir ilaç ya da aşı bulmak konusunda zamanla yarışan dünyanın en önemli liderliklerinin korkularını temsil etmeye başladı.
Kişisel izolasyon ve inziva, tarih boyunca bazılarının çeşitli nedenlerle seçtikleri bir istisnadır. Ancak bu, kolektif bir seçenek değil bazı bireylerin kendi seçenekleriydi. Zira insan denildiği gibi “doğası gereği sosyal”, insanları, onlarla iletişim kurmayı ve aralarına karışmayı seven bir varlıktır. Bu, insanın doğasının bir parçasıdır. Bu nedenle bugün dünyada herkes karantina, izolasyon ve kapanmanın yaşamın doğasına aykırı olduğunu, geçici ve zorunlu bir aşamayı ifade ettiğini, uzun sürmesi mümkün olmadığını çünkü kaçınılmaz olarak en az virüsün kendisi kadar tehlikeli olabilecek farklı sorunlar yaratacağını kabul ediyor.
Son olarak; değişen soruların kalıcı yanıtları yoktur. Keza yeni krizlere de hazır çözümler sunulamaz. Kesin bilginin olduğu limanlara ulaşması doğal olarak zaman alacak sorulara ancak  farkındalık ve analiz, karşılaştırma, tümevarım ve öngörüler ile yanıt ve çözümler sunulabilir.