Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

Özel sektör ne kadar bağımsızdır?

Özel sektörün hükümetten bağımsızlığı belki de Komünist ekonomik sistem ile kapitalist muadili arasındaki en büyük farklardan biridir. Kapitalist sistem bireysel mülkiyeti teşvik eder (Şu anki en önemli örneği ABD'dir) özel sektörün hükümetten bağımsız olmasını savunur. Komünist rejim ise kamu mülkiyetini ön plana çıkarır, hükümet tüm ticari hareketin temel ortağıdır. (Çin yönetimi bunun en çağdaş örneğidir) Dünyadaki diğer sistemler ise bu iki uç örnek arasında farklı seviyelerde yer alır.
Sovyetler Birliği'nin geçen yüzyılın doksanlı yıllarında çöküşüyle birlikte, komünist ya da sosyalist rejimler istisna haline geldi. Eski Sovyet cumhuriyetleri dahi kapitalist sisteme geçiş yaptı. Dünyada hâkim görüş; devletin ve hükümetin rolünün, özel sektörü düzenleyen mevzuatı ve altyapıyı sağlamakla sınırlı olması gerektiği yönündeydi. Devletin hiçbir şart altında özel sektöre müdahil olmamasının, ticaretin gelişimi için zorunluluk olduğu görüşü de popülerlik kazanmıştı. Bununla birlikte, son yirmi yılda, hükümetin ticari harekete müdahalesinin önemi görüldü, özel sektörün mutlak bağımsızlığının (tabi bu mümkünse) ekonominin çıkarına olmadığı anlaşıldı.  
Nitekim özel sektör, her ekonomik kriz yaşandığında, çöküşten kurtulmak için hükümete başvurmaktaydı. Tabi tüm krizlerin sorumlusu özel sektör olmayabilir, 11 Eylül 2001 saldırılarının hava taşımacılığına verdiği zararda özel sektör suçlu değildi. Aynı şekilde 2002'deki SARS salgını da sermaye sahiplerinin suçu değildi. Şimdi de korona salgını ekonomiyi vurmuş görünüyor. Bununla birlikte ekonomik krizlerin çoğu, 2007'deki mali kriz, 2000'deki Dot-com krizi ve benzerleri, özel sektörün davranışından kaynaklanıyordu. Buna rağmen hükümetler özel sektörü kurtarmak için müdahil oldular. Hükümetler her krizden sonra mevzuatlarını geliştirmeye çalışsa da, koşullar her zaman varsayılamayan yeni krizler doğurdu.
Bu son kriz özel sektörün bağımsızlığı tartışmasını yeniden canlandırdı. Devletin özel sektörü koruma amaçlı müdahalesini kınayacak değiliz, aksine ekonomik istikrarı korumak için bu önemlidir. Ancak bazı krizler bazı sektörlerin hükümet müdahalesi olmadan ayakta kalamayacağını doğrulamaktadır. İç güvenlik ve savunma gibi stratejik sektörler buna örnek gösterilebilir. Korona salgını, sağlık sektörünün de stratejik bir sektör olduğunu ve özel sektöre bağımlılığının sınırlandırılması gerektiğini gösterdi. Böylelikle sağlık sektörünün özelleştirilmesinin yanlış olduğu tartışması bir kez daha yaşandı. Hükümetler bu salgın sürecinde, daha önce tamamen bağımsız olan bazı özel sektör alanlarına müdahale etti. Bu durum, salgın sonrasında söz konusu sektörlerin tekrar mutlak bağımsızlık kazanmasının zor olduğunu gösteriyor.
Şu anda küresel ekonomi için devletlerin desteği 7 trilyon doları aşmış durumdadır (Kriz daha da uzarsa bu meblağda artış olacaktır) Korona salgını sonrası için sıkı planlamalar yapmak gerekiyor, zira devletlerin özel sektöre kritik desteği, ileride daha çok söz sahibi olması anlamına gelecektir. Nitekim bu destek olmasaydı özel sektörün ayakta kalma şansı oldukça düşük olacaktı. Kriz sonrasındaki aşama son derece hassastır. Daha önceki büyük ekonomik krizleri inceleyenler, sermaye sahiplerinin ABD’den çıkarak, Brezilya, Çin, Hindistan gibi gelişmekte olan ekonomilere yatırım yaptıklarını görecektir. Bu ülkeler, küresel ekonomik krizden dolaylı olarak faydalanmış oldular, zira kriz olmasaydı yatırımlar gelmeyebilirdi.
Şu anda sermaye sahipleri ve yatırımcılar küresel ekonominin durumunu yakından takip ediyor, salgın sona erdikten sonra yeniden yatırım yapmaya başlayacaklar. Kesin olan; bu süreci daha az zararla atlatan ekonomilerin, sermayeyi kendine çekecek olmasıdır. Yani salgın sona erdikten sonra ekonomik güçler dengesinde dalgalanma yaşanması muhtemeldir.
Hükümetler ekonomiyi kurtarmak için, özel sektörü canlandırmakla yetinmemeli, kriz sonrası döneme da hazırlamalıdır. Çin hükümetinin yerel sanayileri destekleme hususunda attığı adımları eleştiren batılı ülkelerin, önümüzdeki süreçte özel sektörde faaliyet gösteren şirketlerin istikrarını sağlamak için benzer yollara başvuracağını öngörebiliriz.