Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

Hassan Diyab’ın Lübnanlıları kandırma çabası

Lübnan’da Hizbullah’a karşı olan güçlerin uyardığı gibi “Lübnan’ın özgür ekonomik yüzünün değiştirilmesi” hakkındaki büyük sözler, sert bir dille eleştirilen, sahibinin politik ve medyatik hayal gücünün eksikliğini ifade eden söylemler haline geldi. Politik bir araçtan başka bir şey olmayan paniği körükleme ve korkutma söylemi tembelliğe dayalı sözlere dönüştü.
Bunları dile getiren hiç kimse Lübnan’ın yüzünü değiştirmekle neyi kastettiğini açıkça belirtmiyor. Lübnan hangi yönde, hangi değerler sistem ve iş kurallarına göre değişecek?
Bu soruların bir cevabının olmaması tesadüf değil. Çünkü bizzat kendisi soruların yanlış doğasının mantıksal sonucudur. Başbakan Hassan Diyab hükümetinin sunduğu ekonomik belgeye baktığında insan, içindeki her şeyin hükümetin serbest ekonomiye bağlı olduğunu doğruladığını görecektir. Belge bu anlamda politik Haririzmin nesnel bir uzantısıdır. Borçlanarak ekonomiyi finanse etme, altyapıda istihdam, iş fırsatları yaratma ve yatırımcı sermaye çekme fikrine dayalı bir ekonomik yaklaşımdır. Buna son olarak, özel ve kamu sektörleri arasında ortaklık yasası da eklendi. Bu belgede, hükümetin ekonomik politikalarının uygulamalı ve pratik referansları olarak tanımlanan IMF ve CEDAR (Sedir) Konferansından onlarca kez bahsedildi.
Peki, “Lübnan’ın serbest ekonomik yüzünün değiştirme” komplosuna karşı uyarıda bulunanlar, buna tam olarak belgenin neresinde rastladılar?
Bu çirkin suçlamadan daha tehlikeli olan, Hizbullah ile Cumhurbaşkanı Mişel Avn akımının ortak olduğu ve Parlamento Başkanı Nebih Berri ile Bakan Süleyman Frenciye ve bazı saygın bağımsız kişilerin isteksizce kendilerine katıldıkları hükümetin başkanı olan Hassan Diyab’ın Lübnan’ın yüzü olduğu sıfatını kendisine mal etmesidir. Bu yüzün olması gerektiği şekli temsil ettiğini öne sürmesidir. 
Diyab en başından beri Lübnanlıları kandırmaya çalıştı. Bağımsız uzmanlardan oluşan ve Lübnan’ın gerçek özelliklerini değiştirmeye değil geri kazanmaya çalışan bir hükümet kuruyormuş gibi davrandı. Ancak hükümet en başından beri, Hizbullah’ın yönettiği kampta yer alan aynı siyasi güçlerin şapkasından çıkmış gibi görünüyordu. Nitekim Bakan Süleyman Frenciye, düzenlediği basın toplantısında hükümeti Cumhurbaşkanı’nın damadı Cibran Basil’in kuracağını dile getirerek bu gerçeği büyük bir şeffaflıkla deşifre etmişti.
Hükümet içerisindeki bağımsızların, hükümetin performansında ciddi bir farklılık yaratabileceklerine duyulan güven bile çok geçmeden yıkıldı. Bunu görmek için kamu meselelerini ele almakta olumlu bir gelişme göstergesi olabilecek yargı oluşumlarına bakmak yeterlidir. Bu oluşumlar cumhurbaşkanlığının çekmecelerinde kilitli bulunuyor ve genelde olduğu gibi kota kuralları ve yargının siyasi iktidarın hakimiyetini takip etmesi temelinde gün yüzüne çıkmayı bekliyorlar.
Buna rağmen Başbakan Hassan Diyab tehlikeli kandırmacasını sürdürüyor. Kendisini, yolsuzlukla savaşan ve uluslararası sistem ile uyumlu bir ekonomi inşa etmeyi hedefleyen Lübnan’ın 17 Ekim Devrimi neslinin hayal ettiği Lübnan’ın parlak yüzü olarak sunmaya devam ediyor.    
Hassan Diyab, devrimi kandırarak istediği hükümeti kurduğuna ve eski siyasi seçkinlerin yerine gelen kişi olduğuna inandırmaya çalışıyor. Ama net bir gerçeği, yani bu hükümetin Hizbullah-Mişel Avn hükümeti olduğu gerçeğini görmezden geliyor ve herkese de böyle yapma çağrısında bulunuyor. Hasan Nasrallah ve Cibran Basil’in gerektikçe gücünü pekiştirmeye çalıştıkları bir hükümet olduğu gerçeğini… Hizbullah’ın şarkıcılarının kendisinden öncekiler gibi Başbakan’a da şarkılar düzdükleri gerçeğini…
Hassan Diyab, açık bir gerçeği tamamen göz ardı edip herkese de böyle yapma çağrısında bulunarak bizleri kandırmaya çalışıyor. Bu gerçek, gümrük ve yasa dışı sınır geçiş noktalarından yapılan kaçakçılık, elektrik ve petrol meselesi gibi bazı yolsuzluk davalarına karışanların mevcut hükümetin üyesi, hatta büyük küçük tüm kararlarında etkili olan kişiler olduklarıdır.
Böylece yolsuzlukla mücadele söylemi, haksızlığın amaçlandığı haklı bir söylem veya Lübnanlıların fiili ve doğrudan çıkarları dikkate alınmadan yozlaşmış tarafların birbirleri ile siyasi hesaplarını tasfiye etmek için kullandıkları bir araç haline gelmektedir.
Hassan Diyab ekonomi konusunda çok zekiymiş gibi görünmeye çalışıyor, sağgörülü devlet ve dünyanın nasıl yönetildiğini bilen akıllı bir hükümet platformundan uluslararası topluma ve Arap dünyasına sesleniyor. Reformlarla IMF’ye, Lübnan lehine ekonomik müdahalesine güvenerek Arap ülkelerine yöneliyor. Lübnan’ın gerçekten de tarihinde açılan yeni bir sayfanın eşiğinde olduğuna inandırmak için CEDAR Konferansı aracılığıyla Avrupa’ya kur yapıyor. Benzer anlarda söylenecek her şeyi söylüyor. İfadelerini dikkatli seçiyor. İdeal eğilimleri ifade etmeye çalışıyor. Duymak isteyen herkese çekici sözler veriyor. Bütün bunları da Lübnan’ı uluslararası açıdan şüpheli bir konuma yerleştirmek için mümkün olan her yolu takip eden, Arap dünyası ile yıkılmadık duvar bırakmayan Hizbullah’a bağlı hükümetin başkanı iken yapıyor.        
Hassan Diyab bunu sadece bu komplonun içinde yer aldığı için görmezden gelmiyor. Aksine öyle şişkin bir egoya sahip ki reformcu ve kurtarıcı saydığı projesini hayata geçirmek için gerçekten de tüm karşıtlıklara oynama gücüne sahip olduğuna inanıyor.
Hedefine ulaşmak (Lübnan’ı sıkıntıdan kurtaran kurtarıcı başkan) için devrimi, Hizbullah’ı, IMF’yi, siyasi rakiplerini ve uluslararası toplumu kandırabileceğini sanıyor.
Diyab, hükümetinin herkes için bir ihtiyaç olduğu ve devrilmesinin öngörülebilir bir gelecekte  başka bir hükümet kurulamaması anlamına geldiği argümanını bir silah gibi kullanıyor. Bu ihtiyaç sayesinde karşıtlıklardan yararlanabileceğini düşünüyor. Zihninde, bazı eski seçkinlere (Berri- Hariri- Canbolat) darbe indirdiğini, istediğini yapmak ve Lübnan’ın siyasi geleceğinde kendisine yer ayırtmak için yeni seçkinleri (Avn-Hizbullah) kandırdığına inanıyor.
Hassan Diyab’ın gücü, düşündüğü ya da yapmaya hazırlandığı şeyin tehlikeleri üzerinde bir an düşünmeden, kendisini başbakan yapan, koruyan ve eşlik edenlerin kararları ile kendi kararları arasındaki sınıra dikkat etmeden kendisini, Lübnan’da siyaset hakkındaki geleneksel düşünce çerçevelerinin dışında düşünmeye zorlayan şişkin egosudur.
Bu kadar kandırmaca yeter.