Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Başkasının ırkçılığını kınama konforu

Tüm ırkçılarla konuşma imkanımız olsa emin olun hemen hemen hepsi ırkçı olmadıklarını hatta vatansever olduklarını, ülkelerini koruduklarını hatta bu amaç için kendilerini feda ettiklerini falan söylerler.
Hitler için yaptığı vahşi ırkçılığın savunması Almanya için yapılması gereken olduğu yönündedir.
İsrail, Filistin’i işgal ederkenki suçlarını “burası bana vaat edilmiş yurt, özgür bir vatan için yaptım” diyerek savunur.
ABD’de sivil bir Müslümanı öldüren ırkçıya neden yaptığı sorulduğunda, “Amerika’yı korumak için yaptım” demiştir.
Beşşar Esed, kendi halkını 9 yıldır kimyasal silahlarda da dahil her tür insanlık dışı yöntemle katlettiği bu kıyımı “Suriye’yi korumak için yaptım” diyerek savunur.
Bu örnekleri sayfalarca çoğaltabiliriz…
Irkçılık bireysel olarak kişilerin tercih ettiği bir durum olduğu kadar bir ideoloji olarak da kendisine çok sayıda taraftar bulabilen bir illet. Bu illetin çekiciliği, ilahi olarak açıklayacak olursam; şeytanın “Ben insandan üstünüm” ırkçılığı ile Allah’a isyanıyla ilintili, kulları saptırma misyonunun parçasıdır, tabi sapmak isteyenleri. Psikolojik olarak açıklayacak olursam; insanın kendisini fıtraten kendi gibi olmayandan üstün görmesiyle alakalıdır. Ancak şahsi kanaatim ırkçılığın en fazla siyasi elitler eliyle kullanıldığı yönündedir.
Siyasi elitler, devlet yöneticileri, bunlar bazen ordu gibi kurumlar da olabilir, halklarını kendilerine bağlamak, mecbur bırakmak, kendi hatalarını örtmek, yönetimlerini devam ettirmek için sürekli “milliyetçilik” adı altında ırkçılığı kullanırlar. Bu yaparken de, başka ırktan, başka dinden, başka renkten, başka mezhepten kişilerin “tehlike” olduğunu, o tehlikelerin ortadan kaldırılması gerektiğini, kendi ırklarının/soylarının devamı için bunu yapmak zorunda olduklarını iddia ederler. Ve bu siyasi söylem sonucunda da gerçekten öteki olanın kendisini yok edeceğini düşünen, bu nedenle ötekine karşı düşmanlık besleyen kitleler oluştururlar. Bu tarz ırkçı, aşırı milliyetçi söylemler de kişiler üzerinde çokça tesirli olduğu için ırkçılığın pragmatik siyasi amaçlar için araçsallaştırılması sıkça tercih edilen bir siyasi yöntemdir.
Irkçılık bir kusur ve bir ayıp ve hatta bir suç sayıldığı için kimse üzerine almasa da gerçekten yaygın bir durumdur. Emin olun her anlamda ırkçı olan bir kesim bile ırkçı tutumları kınar, hatta lanetler. Ama kendi yapınca değil, başkası yapınca!
Mesela Suriyeli göçmenleri kovmanın gayet normal olduğunu düşünenler için kendi soydaşının kendi ülkesi dışında ayrımcılıkla karşılaşması bir ırkçılık örneğidir.
Mesela bazıları için kendi ırkının üstün olduğunu daha yumuşak ifadelerle dağa taşa yazmak gayet normaldir, ırkçılık değildir ancak WAP (beyaz, Anglosakson, Protestan) üstünlüğüne inanan ABD’li beyazların siyahilere yaptığı ırkçılıktır.
Mesela bazıları için bir kilisenin haçının sökülmesi münferit bir olaydır ancak Avrupa’da bir camiye yapılan saldırı çok kötü ve yaygın bir ırkçılık örneğidir.
Mesela, İsrail karşıtlığına siyaseten ihtiyaç duyulduğunda Filistin konusu, İsrail ırkçılığı üzerinden yere göğe anlatılır ancak ekonomik nedenler araya girdiği için Çin’in Doğu Türkistanlılara karşı yaptığı kıyım soruşturulmaz, kınanmaz. Aynı şekilde bazı ülkelerin kongrelerinde Doğu Türkistan’a Çin’in yaptığı kıyım Çin’le mücadele amacıyla Çin’e yaptırıma dönüşebilir ancak Batı Şeria’nın İsrail tarafından işgali, Kudüs’ün İsrail başkenti sayılması ekonomik, siyasi nedenlerle izlenebilir ve hatta teşvik edilebilir.
Bu örnekleri de sayfalarca çoğaltabiliriz…
Geçtiğimiz günlerde ABD’de bir polis, nefes almasını engelleyerek göz göre göre bir siyahiyi öldürdü. Geçen haftaki yazımda da ifade ettiğim gibi bu tarz olaylar münferit olaylar olsa bu konuyu ele almazdım ancak ABD polisinin siyahilere yönelik şiddeti ve cinayetleri artık bir gelenek haline geldiği için ve çoğu kez polisler ceza almadığı için bu ırkçılığı bir yazar olarak kınama yazısıyla gündemime almam şart oldu.
Ama burada önemli bir noktayı da vurgulamam gerekiyor; ABD’deki polis şiddetini kınayanlar, kendi ülkelerinde buram buram ırkçılık yapıyor. Siyasi amaçlar için aşırı milliyetçi vurguların dozu toplumu rahatsız edecek kadar yükseltiliyor, utanıp sıkılması gereken ne kadar ırkçı varsa bu atmosferden yüz bularak ırkçılığını her platformda kusmaktan, insanları öldürmekten, tehdit mektubu yazmaktan çekinmiyor. Dahası bu utanılacak tavrının, alkışlanacak bir kahramanlık sayılacağı düşüncesine kapılıyor. Sonra tüm dünyadaki siyasiler, yönetici elitler sanki bu duruma kendilerinin söylemleri sebep olmamış gibi yarattıkları bu canavarları yargı önüne çıkaracaklarını söyleyerek, toplumlardan alkış bekliyor. O canavarları kendilerinin yarattığını unutmamızı istiyor.
ABD’deki siyahilere yönelik polis şiddetinin facia bir duruma geldiği ortada, bu çok uzun yıllardır böyle, bu yazıyla “ırkçılık her yerde” diyerek siyahilerin yaşadıkları dramı küçültmüyorum sadece farkında olunması için bu ırkçılık zehrinin dünyanın her yerinde yayılma hızının arttığına dikkat çekmeye çalışıyorum. Irkçılığın, sadece ABD gibi “uzak” diyarlarda değil yarın yanı başımızda belirmeyeceğinin garantisi yok demeye çalışıyorum. Başkasının ırkçılığını eleştirmek kolay ama insanın önce kapısının önünü temizlemesi gerekiyor.