Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Egemenlik ve korsanlık arasındaki çatışma

Spor yayınları hakları, hava koridorları, medya organları, sosyal medya ve dünyayı meşgul ettiği diğer konularda Katar, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ICAO,  Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği FIFA, ASEAN Futbol Federasyonu, Espoo Yayın Birliği cephelerinde savaşıyor. Yaptığı itirazların başarısız olmasından sonra OPEC örgütünden bile çekildi.
Katar, 2018 yılından bu yana da spor yayınları ile ilgili olarak Dünya Ticaret Örgütü’ne Suudi Arabistan hakkında yapmış olduğu şikâyetin peşinde koşuyor. Son olarak mahkeme heyeti, toplamda 125 sayfadan oluşan bir rapor yayınlayarak kararını açıkladı. Katarlı bakan da söz konusu kararı, bu uzun dava sürecinden sonra alınmış büyük bir zafer olarak niteledi.
Bakanın bahsettiği büyük zaferi bulmak için raporu uzun uzun inceledim. Raporda yer alan en önemli husus, Katar ile ilişkilerini kesmesinden sonra Suudi Arabistan’ın güvenlik ve politik yaklaşımları dahilinde Katarlı televizyonun (BeIn) yayınlarını yasaklama hakkına sahip olduğunun belirtilmesiydi. Bu, rapordaki en önemli husustu. Bunun yanı sıra rapor, Katar’ın Suudi Arabistan’a yöneltmiş olduğu korsanlık suçlamasını da reddetti. Korsan faaliyetlerde bulunanların kovuşturulmadığı ve haklarında dava açılmadığı gibi diğer suçlamalara gelince, bunlar ikincil öneme sahip suçlamalardır.
Katar’ın elde ettiğini söylediği zafer, raporun Suudi Arabistan’ın korsan yayınlarla yeterince mücadele etmediğine değinen bölümüdür. Buna gösterilen kanıtlar da Twitter’dan yapılan bazı paylaşımlar, Cidde’de bulunan 7 kafede müşterilerin, korsan içerik sunan “beoutQ Sports” kanalını izlediğine dair görüntülerden ibarettir. Londra ve Paris, şifreli yayınlardan çalınmış içerikler sunan kafelerle doluyken, bu, ne kadar da tehlikeli bir suç! Bu noktada, mahkeme heyeti, korsan içeriklerle mücadele yasasının uygulanmasını talep etti. Doğrusu bu yasanın uygulanması hepimizin işine gelir çünkü sadece Real Madrid ve Barcelona maçları değil, yayınlanan yazılarımızın, çalışmalarımızın ve filmlerimizin birçoğu çalınarak bölge ülkelerinde ücretsiz okunup yayınlanıyor. Dolayısıyla, korsanla mücadele yasasını uygulamak için bütün bu ülkelerde yasayı ihlal edenleri takip edip haklarında soruşturma başlatacak polis ordularına ihtiyacımız var.
Her halükârda bahsedilen büyük zafer aslında Dünya Ticaret Örgütü komisyonu hakimlerinin, Suudi Arabistan’ın güvenliğini tehdit ettiğini düşündüğü şeyleri yasaklama hakkına sahip olduğu ve bunun bir egemenlik hakkı olduğu yönünde karar bildirmeleridir. Bu, tarihi bir karardır çünkü Facebook, Instagram ve Netflix gibi sosyal ve medya platformları hakkında tartışan birçok ülkeyi ilgilendirmektedir. Katar için en kötüsü ise tazminat olarak talep ettiği 1 milyar dolardan bir dolar bile alamayacak olmasıdır.
BeIn Sports kanalı öyküsünün ikinci yarısı birçokları için meçhuldür. Kanalın içeriğinin çalınıp korsan bir şekilde yayınlandığından şikayetçi olduğu biliniyor ama kanalın kendisinin yayın yaptığı ülkelerin haklarını gasp etmiş olduğu birçokları tarafından bilinmiyor. Katar BeIn Sports şirketini satın alıp kötü bir üne sahip Al-Jazeera Sport isminden kurtulduğunda pratik olarak 18 Arap ülkesi yönetimlerinin haklarını gasp etmiş oldu. Çünkü onların iznini almadan toprakları içinde yayın haklarını satın aldı. Avrupa spor federasyonları ile hedef ülkelerden lisans izni almadan yayın abonelikleri için anlaşma imzaladı. Belirli bir ücret karşılığında karşılaşmaların yeniden yayınlanması konusunda bir şirket ile anlaşmış olduğu Mısır dışında Atlantik Okyanusu'ndan Basra Körfezi'ne kadar geniş bir alanı kontrolü altına aldı. Yayın haklarını satan İngiliz, İspanyol ve diğer ülkelerin spor federasyonları buna sessiz kaldı çünkü kendilerine beklediklerinden çok daha fazla bir bedel ödendi. Oysa Avrupa’da, Katarlı BeIn Sports kanalı bunu istese de yapamaz. Sözgelimi Fransa’ya komşu olmalarına rağmen Almanya ve İspanya’da yayın yapamaz çünkü bu ülkelerde yayın haklarına sahip başka şirketler de var. Örneğin İngiltere’de Sky Sports ve BT Sports vb. kanallar bulunuyor.
18 Arap ülkesindeki devlet ve spor yetkilileri, gerek yayın hakları gerekse de reklam hakları ile ilgili olarak Katar’a kendi adlarına anlaşma imzalama yetkisi vermedi. Yasaları ihlal edenler yukarıda bahsi geçen kafeler değil, Katar’dır. Asıl sorgulanması ve soruşturulması gereken hırsızlık budur.
Katar, bu ülkelerin haklarını gasp etmek için federasyonlar ile astronomik rakamlara ulaşan anlaşmalar imzaladı. Bu sektördeki rekabete zarar verdi ve diğer Arap spor kurumlarını rekabetten mahrum etti. Ödenen paraların, Arap pazarında reklam ve abonelik gelirlerine oranla çok yüksek olması bunun kanıtıdır. Bu, söz konusu anlaşmaların spor ile hiçbir ilgisi olmayan siyasi faaliyetlerin bir parçası olduğu yönündeki şüpheleri güçlendirmektedir.