Hasan Ebu Talib
TT

Nahda Barajı müzakereleri ve sosyal medya baskısı

Uluslararası müzakereleri yönetmek en az savaşları yönetmek kadar zor ve çetrefillidir. Özellikle de müzakere konusu, halkların kaderlerin ve varlıklarını etkiliyor, devletin büyük ödünler vermeden en büyük kazancı elde etme yeteneğinin boyutunu yansıtıyorsa.
Bugünün dünyasında müzakereler, devletin tüm yumuşak güç kozlarını diğer tarafa iradesini dayatmak amacıyla kullanıldığı kapsamlı bir çatışmaya daha yakındır. Genellikle de kendisine, fiziksel olarak mümkün ya da ulusal duyguları harekete geçirmek ve resmi müzakere pozisyonu için destek toplamak amacıyla olsun güç ve şiddete başvurma imaları eşlik eder.
İnternet, sosyal medya, bireylerin resmi düzeyi destekleyen ya da karşı çıkan sanal kamuoyu teşkil etme gücü, müzakere edilen hak ve tutumları sağlam bir kişisel bakış açısıyla açıklayan nesnel ve bilimsel temelli düşünceler ile tehditvari ve karşı tarafa yönelik düşmanca duyguları ifade etme, iradesini zayıflatmak amacıyla onu değersiz gösteren bir zihinsel imaj yaratma olanakları sayesinde müzakereler, resmi olduğu kadar tam anlamıyla bir halk meselesi haline de geldi. Bu ikisi arasındaki fark, uzman olmayan halkın, belirli durumlar dışında çoğu kez, müzakere konusu meseleye ilişkin doğru bilginin eksik olduğu pozisyon ve açıklamalardan yola çıkmasıdır. Öncelikli olarak karşı tarafı şeytanlaştırmayı, bütün kazanımları elde etme gücüne sahip olduğunu kanıtlamayı ve karşı tarafın haklarını reddetmek için genel açıklamaların propagandasını yapmayı hedeflemesidir.
Resmi pozisyona gelince, genellikle iki yol takip eder: Birincisi, sosyal medyaya hakim olana özdeş bir eğilimle talepleri en yüksek çıtaya kadar yükseltme, karşı tarafı kasten kötüleme ve bunun müzakereleri aşıp değersiz hale getiren bir gerçeklik yaratacağını düşünme yoludur. İkincisi, yalan ve kötüleyen ifadeleri reddetme, ödün verilmesi mümkün olmayan ve doğal görülen hakları açıklamaya çalışma yoludur. Genellikle birincisi saldırgan, ikincisi savunmacıdır.
Nahda Barajı ile bağlantılı müzakerelerde, sakin ile yüksek sesli söylemler, söylentiler ile taviz vermeden ya da karşı tarafın haklarını göz önünde bulundurmadan kendi pozisyonunda diretmekte aşırıya kaçmadan oluşan bir karışıma tanık olduk. Nitekim Etiyopyalı yetkililer ile sanal alemdeki aktivistleri ikincisini yani kendi pozisyonunda diretmeyi benimsediler. Buna karşılık Mısır’ın resmi pozisyonu ile Sudan tarafında özellikle son 4 ay içinde görülmeye başlanan bazı pozisyonlar, ortak kazanımlar ve her tarafın hesaplı ödünler vermesi ilkesine, işbirliği ile kazanımların paylaşımını sağlayacak dengeli tekliflere dikkat çekme çabası içinde oldu. Bu arada, temelde ulusal çıkarlardan yola çıksa da bunu, görüşüne katılmayanları kötülemek için bir gerekçe olarak görmeyen sağlam analizler, doğru bilgiler, halkların bugün ve gelecekteki ilişkilerini göz önünde bulunduran yapıcı çıkarımlar sunan sınırlı akıllı sesleri ender de olsa gözlemleyebildik.
Nahda Barajı müzakereleri, “elektronik sinekler” adıyla bilinen şeyin olumsuz rolünü somutlaştırdı. Keza, belirli bir tarafın pozisyonunu karalamak hedefiyle bölük pörçük bilgilere ve yalan yanlış yorumlara atıfta bulunan, popüler ve tarihsel ilişkileri göz ardı edip karşı tarafı sistematik olarak kötüleyen, haksız bir biçimde diğer tarafların desteğini almaya çalışan organize komiteler devrede olur. Etiyopyalı veya Mısır’a karşı nefrette ortak elektronik sinekler işi, Mısır’ın Afrikalı kimliğini sorgulama, kıta ülkeleri ile ilişkilerini karalama, onun hakkında Afrika halklarının kalkınmasını umursamayan sömürgeci eğilimlere sahip bir ülkeymiş gibi yakışmayan tanımlar kullanma derecesine vardırdılar. Aynı şekilde, Mısır’ı Nil nehrinin sularını diğer ülkelerin hesabına sömürmeye devam etmeye çalışan bir ülkeymiş gibi gösterme kertesine vardılar. Bu, Mısır’ın Avrupa sömürgeciliğine karşı Afrikalı bağımsız hareketleri ile Afrika Birliği içinde bütün kıta halklarının kalkınmasını desteklediği kanıtlanmış tarihi ile açıkça çelişmektedir. Mısır Dışişleri Bakanlığına bağlı özel bir Mısır fonu aracılığıyla özellikle sulama, tarım, elektrik ve halk sağlığı alanlarında her Afrika ülkesine olanakları dahilinde teknik yardımları sunduğu gerçeği ile bir tezat oluşturmaktadır.
Sosyal medyadaki duygusal tepkilerin yoğunluğunu, şahıslara yöneltilen kasıtlı karalamalar ile yaralayıcı sözleri göz önüne alan bazı aktivistler, özellikle de Afrika meseleleri ile ilgilenen Mısırlı araştırmacılar, Arap ve Afrikalı yüzlerce takipçisinin katılım ve yorumlarını engelledi. Bunun nedeni, söz konusu takipçilerin, aktivist ya da araştırmacıların yaptığı paylaşımı eğitimli ve yüksek bir mantıkla tartışmak yerine nefret dolu ırkçı ve popülist yorumlar yapmalarıydı.
Sudanlı aktivistlerin özellikle son altı aydaki paylaşımlarına bakıldığında, Nahda Barajı’nın olası tehlikelerini ele alanlar yanında Mısır’a karşı Etiyopya’nın müzakere pozisyonunu destekleyen ve bunun için geçmişte de kullanılan barajın yararlarına dair gerekçeleri öne süren paylaşımlar da görülür. Bazıları sulama ve baraj konularında uzman kişiler tarafından yapılan bu paylaşımlar, sadece açıklanmış niyetler ile sözlü vaatlere dayanmayıp Etiyopya için bağlayıcı ve yasal temellere dayalı bir anlaşmayla belgelenmesi şartıyla barajın Sudan’a olumlu etkilerinin sınırları hakkında bilgilere de yer verdi. Ne var ki, Etiyopya ordusu tarafından desteklenen milislerin, Sudan’ın verimli topraklarını ele geçirme emeliyle Atbarah nehrinin doğusundaki el-Kafşa bölgesini hedef alan ve Sudanlı askerlerin ölümüne yol açan saldırıları, bazı aktivistlerin geçmişte oldukça yaygın olan Etiyopya’nın Sudan ve çıkarlarını gözeteceği, kendisine bazı özel avantajlar sunacağı  tezinden nispeten kurtulmalarında önemli bir rol oynadı.
Bu saldırıdan sonra genel eğilim değişti. Nahda Barajı’nın Sudan açısından sulama ve elektrik meselelerinde makul faydaları olsa da risklerinin kesin olduğu, ancak barajı işletme ve gölünü doldurma konularında açıklanmış ve üzerinde uzlaşıya varılmış bir sistem ile bu risklerin önlenebileceği eğilimi hakim oldu. Oysa kesin bir şekilde bilindiği gibi, iki ülke (Mısır ve Sudan) barajın güvenlik sistemi hakkında tam ve net bir bilgiye sahip değildir. Bu sesler muhtemelen Sudan hükümetine baskı yapan bir kamuoyunun oluşmasında önemli bir rol oynadı. Bu kamuoyu baskısı, hükümetin, Addis Ababa tarafından herhangi bir tek taraflı eylemi reddettiğinin, bağlayıcı bir üçlü anlaşmaya varmak için müzakerelere bağlı kalmanın, gerilimi ve bölünmeyi tırmandıran diğer yollara karşı çıkmanın altını çizen bir açıklama yapmasıyla cisim buldu.
Müzakereler somut, güvenilir ve bağlayıcı bir sonuca, açık ve net bir uluslararası, yasal boyuta ulaşıncaya kadar ilgili üç tarafın pozisyonlarının anlamları ile yıllar içinde her birinin pozisyonunun nasıl geliştiğini araştırmak, dikkat ve takip edilmeye değer bir mesele olacaktır. Bilhassa, sosyal medyada gerçekleşen düşünsel ve popülist tartışma ve diyalogların resmi müzakere pozisyonlarını etkilemesi açısından. Halklar arasında gerilimi yükselten propagandalar yürüten, üstünlük taslayan görüşlere bağlı kalan ve nefreti körükleyen herkes, müzakereci taraflara yönelik uluslararası ve Afrikalı baskıların ışığında, yakında varılması beklenen, belirli yasal ve teknik boyutları ile bağlayıcı ve dengeli, küresel ve bölgesel tarafların güvencelerine dayanan anlaşmaya ulaşıldığında kişisel ve genel düzeyde büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Her halükarda, çeşitli virajları ile Nahda Barajı müzakereleri ileride, her zaman sıcak geçen sanal ve siber savaşlar ışığında halklar için yaşamsal öneme sahip karmaşık ve çetrefilli bir krizin nasıl yönetileceğine dair kapsamlı bir çalışma modeli haline gelecektir.