Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Okyanus’un sahibi ve kanalın kaşifi

Son zamanlardaki ırkçılık karşıtı olaylar, ucu köle tacirlerinden biri olan Kristof Kolomb’a (Christopher Columbus) kadar uzanan tarihte ırkçılığı simgeleyen sembol isimlerin bazılarının heykellerinin devrildiği ve parçalandığı evrensel bir kampanyaya dönüştü. Bu gelişmeler, Mısır'daki bazı protestoculara, Süveyş Kanalı'nı inşa etmekle görevlendirilen Fransız diplomat Ferdinand De Lesseps'i hatırlattı. Onlar da De Lesseps'in bir mühendis değil, bir şarlatan olduğunu ve kanalın inşası sırasında 120 bin Mısırlı işçinin hayatını kaybetmesine yol açtığını söyleyerek heykelinin kaldırılmasını talep ettiler.
Dr. Abdulmenam Said, Al-Ahram gazetesinde Mısır'ın modernleşme sürecinde geçtiği aşamalar hakkında bir makale yayınladı. Dr. Said makalesine antika eserlerin keşfinden (ve çalınmasından) ve Arap alfabesi ile ilk matbaanın başlangıcı olarak bilinen rönesanstan yola çıkarak Muhammed Ali hanedanlığı ve Fransız veya diğer bir deyişle Napolyon’un Mısır seferinden başlıyor.
Ben genellikle Dr. Said’e yakın bir tarih okuması yapmayı tercih ediyorum. Bunun nedeni tarihin, ne bir fikir ne bir heykel ne de Kolomb karşıtı bir protestodan ibaret olmadığını düşünmemdir. Önemli olan bu İtalyan maceracı ve denizcinin ‘yeni dünya’ vatandaşlarıyla alay etmesi değil, dünyadaki keşiflerin tarihini değiştirmesidir. Altın çaldığı ve Toledo pazarlarında sattığı gibi bir takım gerçekler tarih sayfalarında yer aldı. Ancak Kolomb’un tarihin en önemli kâşiflerinden biri olduğu da su götürmez bir gerçektir. Her ne kadar Kolomb’un New York'taki heykeli, kırmızı boya ile saldırıya uğrasa da bu durum bugün onun kapılarını açtığı Amerika kıtasında 350 milyon insanın yaşadığı gerçeğini değiştirmiyor.
İki yönlü tarih vardır: Başlıca tarih ve detaylı tarih. Detaylı tarihte Ferdinand De Lesseps'in bir mühendis değil, bir propagandacı olduğunu okuduk. Fransa’nın çıkarlarını önceleyen De Lesseps, ardında Mısır için bir zenginlik kaynağı olan Süveyş Kanalı'nı bıraktı. Denizcilikte dünya haritasını değiştirdi. İnsanları büyük bir yükümlülükten kurtardı. Daha birkaç hafta önce, Güney Kore’ye ait 24 bin konteyner taşıyan, 465 metre uzunluğunda ve 65 metre genişliğindeki bir tanker geçti. 1956’taki Süveyş Krizi’nden bu yana geçiş için Fransa’ya değil, Mısır’a vergi ödeniyor. 
Fransızların, İngilizlerin, Bulgarların ve diğerlerinin Mısır'da keşfettikleri her şey Mısır'da kaldı. Napolyon’un Mısır seferine eşlik eden bin 400 bilim insanının, aşçıların, heykeltıraşların ve dansçıların isimlerini kimse hatırlamıyor. Kimse onları araştırmıyor. Fakat De Lesseps'i lanetlemek tarihin bir yazgısı değil.  Süveyş Kanalı, Piramitler, deniziyle, sahiliyle İskenderiye de yerinde duruyor.
Gerçek şu ki, De Lesseps'e olan öfkenin nedenini anlamadım. New York’taki günlük favori güzergâhımda yer alan Kolomb’un heykeline neden kırmızı boya atıldığını anlamadım. Bazen ABD’ye, George Washington’a ve Harlem'deki güvenlik durumuna kızıyorum, ama Kolomb’un sansürleneceği veya aşağılanacağı hiç aklıma gelmezdi. Ne var ki Kolomb’un bunlarla ilgisi olmadığından da eminim.