Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

Suudi Arabistan küresel ticaretin liderlerindendir

Ülkeler, görev süresi önümüzdeki ağustos ayının sonunda bitecek olan Dünya Ticaret Örgütü başkanına alternatif olarak adaylarını sundular. Suudi Arabistan, Mısır, Kenya, İngiltere, Moldova, Nijerya, Güney Kore ve Meksika örgüt başkanlığı için aday gösterdiler.
Örgüt son zamanlarda acınası bir durumda görünüyor. Büyük dünya ekonomileri arasındaki anlaşmazlık devam ediyor ve uzun süren müzakereler ekonomik bir sorun haline geldi. Bununla birlikte örgütün aynı ekonomik sistemlerle güncel ekonomik sorunlarla başa çıkabileceği yönünde şüpheler dile getiriliyor.
Dünya Ticaret Örgütü'ne verilen rol çeşitli nedenlerden ötürü oldukça kritiktir. Bunların başında örgütün geçtiğimiz dönemde dünyanın birçok ülkesinden gelen eleştirilerle karşı karşıya kalması yer almaktadır. Avrupa Birliği, Japonya ve ABD ‘Çin’in ticari taşkınlıkları’ olarak nitelendirdikleri bir durum karşısında örgüt düzenlenmelerine yönelik sert eleştirilerde ve kınamalarda bulundular. Hatta bu yılın başlarında örgütün yönetmeliklerini değiştirmek için bir teklif sundular. Aslında yasal olarak değerlendirildiğinde ülkelerin bahsettiği gibi bir ihlal durumundan söz edemeyiz. Nitekim Dünya Ticaret Örgütü, Çin’i hala gelişmekte olan bir ülke olarak görüyor. Bunun nedeni, Batı ülkeleri tarafından uzun zamandır eleştirilen bir sistemdir. Zira bu sistem her bir ülkeye kendisini gelişmekte olan bir ülke olarak sınıflandırma hakkı vermektedir. Çin 2001 yılında örgüte katıldığından bu yana bunda bir değişiklik yapılmadı.
Uluslararası ticaret anlaşmazlıklar son iki yıl içerisinde daha etkili bir hale geldi. Bu anlaşmazlıklardan sonra pek çok müzakere durma noktasına geldi. Her ülke, ‘devletlerin ekonomik anlamda izolasyonuna benzer bir adımla’ yalnızca kendisine dayanmaya meyletti. Her ülke, yerel ürünlerini desteklemek için ithal ürünlerin vergilerini artırmaya başladı. Dünya Ticaret Örgütü uygulamalar karşısında etkili bir rol oynayamadı. Ayrıca dünya, serbest ticaret yerine ekonomik olarak kendi içine kapanmayı tercih ediyor gibi görünüyor. Bunu yapan ülkeler ticaretin açıklığından faydalanmayan kapalı ülkeler değil; ABD gibi büyük ülkeler!
Dünya Ticaret Örgütü korona salgınının ardından ciddi bir zorlukla karşı karşıya kaldı ve örgütün yükü daha da arttı. Küresel ekonomi, hem sistem hem de tedarik zinciri düzeylerinde salgının dayattığı köklü değişimlere maruz kaldı. Bu değişiklikler ve salgın sırasında meydana gelen hadiseler, ülkelerin diğer ülkelerin ürünleri karşısındaki müstağni tutumunu daha da teyit etti. Bu dalgayla yüzleşebilecek kadar iyi bir durumda bulunmayan örgütün daha önceki çabaları yok olma riskiyle karşı karşıya bulunuyor.
Dünya Ticaret Örgütü, ABD ile Çin arasındaki ekonomik savaşta ve NAFTA müzakerelerinde aktif bir rol oynayamadı. Ekonomide kendi içine kapanma dalgası dolayısıyla yabancı yatırımlar son zamanlarda düşüşe geçti. Dünya Ticaret Örgütü başkanlığı için 8 ülke aday gösterdi. Suudi Arabistan, birçok açıdan örgütü yönetecek bir aday olarak öne çıkıyor. Suudi Arabistan’ın dünya üzerindeki ekonomik güçlerden biri olması ve üye ülkelerinin dünyanın gayri safi milli hasılasının yüzde 85'ini oluşturduğu G-20 içinde yer alması ön plana çıkmasının başlıca nedenlerindendir. Ayrıca Suudi Arabistan herhangi bir ekonomik gücün karşısında değildir. Çin ile uyumludur ve ABD'nin stratejik bir müttefikidir. OPEC Plus'ta Rusya ile olan ilişkisi petrol piyasalarının istikrarının temel bir faktörüdür. Aynı zamanda 50 milyar doları aşan ticareti ve 350 milyon dolardan fazla olmayan açığı ile Avrupa Birliği'nin önemli bir ekonomik ortağıdır. Bu gerçekler, Krallığın büyük küresel ekonomilere ortak olduğunu göstermektedir. Bütün bu hususlarla birlikte Suudi Arabistan’ın Dünya Ticaret Örgütü başkanlığını üstlenmesi mantıklı görünmektedir. Zira diğer gelişmiş ülkeler onun sahip olduğu bu avantajlardan yoksudur. Krallık dünyadaki en büyük petrol üreticilerinden biri olarak mevcut ekonomik sorunların farkındadır. Ayrıca aday olarak gösterdiği eski Ekonomik Bakanı Muhammed bin Mezid et-Tuveyciri, örgütün güncel sorunlarının ve dünya ülkeleri arasındaki güvenini geri kazanması için acil bir yeniden yapılanmaya ihtiyaç duyduğunun farkındadır. Bu rol Krallığa, diğer ülkelerden daha fazla ve her zamankinden daha uygun görünüyor.