Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Yakın gelecekte hangi ülkeler yaşanılamaz olacak!?

Uzak olmayan  bir gelecekte artık doğal olarak yaşama uygun olmayacak ülkeler olacağını hayal edebiliyor musunuz?
Ne yazık ki, bilim adamlarından bu tür uyarılar geliyor. Nedeni de sıcaklığın alışılmadık oranlarda yükselmesi ve bunun da insanların yaşamlarını ve iş yapma performanslarını etkilemesi.
Koronavirüs salgını ve etkileri ile meşgul olduğumuz bir dönemde yayınlanan ve bu nedenle birçoklarının dikkatini çekmeyen bilimsel bir araştırmaya göre, 2070 yılında 3 milyardan fazla insan, aşırı ısınma nedeniyle yaşanması neredeyse imkansız hale gelecek bölgelerde yaşayacak.
İngiliz Exeter Üniversitesi’nin ABD, Avrupa ve Çin’den bilim adamlarının katılımı ile yürüttüğü araştırma, BM’nin ülkelerin 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşmasındaki yükümlülüklerini yerine getirseler bile küresel ısınmanın dünyanın 3 derece ısınmasına yol açacağı tahminine dayandı. Karada sıcaklık okyanuslardan daha hızlı arttığı için de bu 3 derecelik sıcaklık, çok sayıda insanın 7 derecelik bir sıcaklık yükselişi ile karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor.
Dünyanın sıcaklığının 1,5 derece yükselmesinin, dünya nüfusunun yüzde 14’nün en az beş yılda bir rekor düzeyde sıcaklık dalgalarına maruz kalacağı anlamına geldiğini hatırlatalım. Sıcaklık oranının 2 derece artması durumunda ise sıcaklık dalgalarına maruz kalacakların oranı yüzde 37’e yükselecek.
BBC’nin geçen hafta yayınlanan raporunda uzmanlar, yaz aylarında yüksek sıcaklıklara maruz kalma sonucunda ortaya çıkan ve insan vücudundaki hayati organların çalışmasının durmasına yol açan “sıcak yorgunluğu” olgusundan bahsettiler. Buna en fazla maruz kalan insan grupları ise, tarlalarda, şantiyelerde veya insanların uzun süre açıkta, güneş altında çalışmasını gerektiren herhangi bir iş kolunda çalışanlardır.
Sıcak yorgunluğunun nedeni, bazı bölgelerde ısı ve nem karışımının, vücudun soğuma yöntemi olan terin buharlaşmasını engellemesidir. Bu durumda vücut ısısı tehlikeli seviyeye ulaşana kadar yükselişini sürdürüyor. Baş dönmesi ve mide bulantısı hissedilmeye başlanıyor. Güneş altında kalmaya devam edildiğinde ise “sıcak yorgunluğu” ve bazı organlarının durması tehlikesi ile karşı karşıya kalınıyor.
Bu yılın başında yayınlanan bir araştırma, ısınmanın aynı hızda yükselmeyi sürdürmesi durumunda, yüzyılın sonunda yaklaşık 1 milyar 200 bin insanın “sıcak yorgunluğu” olgusuna maruz kalacağını belirtmişti. Nitekim birçok ülke, küresel ısınma nedeniyle yaz aylarında rekor düzeyde sıcaklıklara tanık oluyor.
Dünya, her yıl sıcaklık artışlarında yeni rekorlar kaydediyor. 2000 yılından bugüne en sıcak 11 yıl kaydedildi. Örneğin geçen yıl, Avrupa’daki en sıcak, küresel ölçekte ise ikinci en sıcak yıldı. 2019 yılının temmuz ayında İngiltere’de söz konusu ayda görülen en yüksek sıcaklık kaydedildi: 38.7 derece.
ABD’nin doğu kıyı bölgeleri de yaz aylarında önemli bir sıcaklık artışına tanık oldu. Özellikle New York, Washington ve Boston’da sıcaklık 38 derecenin üstüne çıktı. Ancak bütün bunlar Körfez ülkeleri ile karşılaştırılamaz. Bu ülkelerde insanlar, yaz aylarında 50 derece ve daha yüksek sıcaklıklardan şikayet ediyorlar.
Ancak en şaşırtıcısı, insanların zihinlerinde soğuk ve kar ile bağdaşlaştırılan Sibirya’da, ocak ve mayıs ayları arasındaki dönemde normalden 5 derece daha fazla bir artış kaydedilmesiydi. Hatta haziran ayında bu oran 10 dereceye ulaştı. Sözgelimi Verhoyansk şehrinde termometreler 38 dereceyi gösterdi. İnsanlar bu beklenmedik güzel havanın tadını çıkarmak ve yüzmek için sahillere akın ederken bilim adamları ve uzmanlar, dünyanın hızla ısındığına dair bir başka kanıt olarak gördükleri bu olguya karşı uyardılar. Kuzey Kutbu dünya ortalamasından iki kat daha hızlı ısınıyor.  Bu, daha fazla buz kütlesinin kopmasına ve buz dağlarının erimesine neden olabileceği için uzmanları kaygılandırıyor. Çünkü bunun küresel iklime önemli etkileri olacak.
İklimsel değişiklikler sadece insanları etkilemiyor, bitki ve hayvanlar dünyası dahil yaşamın tüm yönlerini etkiliyor. BM’nin geçen yıl yayınlanan ve 50 ülkeden 145 uzmanın katılımı ile hazırladığı raporuna göre, kirlilik, iklim değişikliği, geniş orman alanlarının yok edilmesi, yeni zararlı türlerin ve hastalıkların ortaya çıkması nedeniyle yaklaşık 1 milyon hayvan, bitki, kuş, balık ve böcek türü, soyunun tükenmesi tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Örneğin kutup ayılarının soyu bu yüzyılın sonunda tükenebilir. Başka deniz ve kara hayvan türlerinin de sayısı kaygı verici oranlarda azalıyor. Aynı şekilde arılar da, çevrenin değişmesi, yeni zararlıların ortaya çıkması veya çiftliklerde böcek ilacı kullanılması nedeniyle sayılarının hızla azalması krizi ile karşı karşıya bulunuyorlar. ABD’de arıların sayısı yüzde 25 oranında azalırken, İngiltere’de son 25 yılda bal arılarının oranı yüzde 50 oranında azaldı. Bu, bilim adamlarını çok endişelendiriyor çünkü arılar, bitkilerin döllenmesinde (tozlaşma) önemli, hayati bir rol oynuyorlar.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Dünya Günü’nde dünya liderlerini, koronavirüs salgınına karşı gösterdikleri kararlılığı, insanlığın geleceği için daha tehlikeli olan iklim krizi ile mücadelede de göstermeye davet etmişti. Kovid-19 pandemisi insanları korkutsa ve yıl başından beri bütün dünyayı meşgul etse de beklentiler, dünyanın yakın zamanda salgın ve virüsü kontrol altına almanın bir çaresini ve yolunu bulacağı yönünde.
Halbuki devam eden hatta artan iklim krizi insanlığın geleceği için daha büyük bir tehlike teşkil ediyor. Bütün bilimsel araştırmalar ve tanık olduğumuz olgular, bizim için alarm zilini çalıyor ve dünyanın yavaş yavaş geri dönülemeyecek noktaya yaklaştığı konusunda uyarıyor.