Ömer Özkaya
Yazar
TT

Kitap nerede ya da Neomogollar?

Apollon yönünü Batı'ya Yunanistan'a dönerek tanrılar konseyine katılmaya karar vermişti. Evrenin ve Yaratıcının sırlarının araştırıldığı ve tanrılığın öğrenildiği mega yoruma katılmalı ve Tanrılığını da kayda geçirtmeliydi.
Zeus: Fakat sen Doğu'dan geliyorsun, aramızda yerin olamaz.
Apollon: Tanrılar her yerden gelirler. Tanrılar tanrısının ve evrenin sırlarının araştırıldığı ve tanrılar tanrısı gibi vasıflara sahip olmak ve mega yoruma katılmak için illa Batı'nın bu Yunan bölgesinden olmak mı gereklidir?
Zeus: Bizim geleneğimiz Batı kökenlidir. Sen ise Doğu kökenlisin.
Apollon: Tanrılar tanrısı, bu ayrımlar nedeniyle dört yönü yerle-yeksan etti ama ders alınmaması ne kadar acı?
Zeus: Tanrılar tanrısı gibi olmak için mega temsiller ile mega tefsir sürecine katılmak için Doğu'dan gelmen bizleri kuşkulandırdı.
Apollon: Bu sürece katılmak için Güneş'in, Ay'ın ve karanlığın yani ışığın tanrısı olmam ve evrenin ritminin (müziğin) de tanrısı olmam yeterli değil mi? Üstelik kehanetlerin de tanrısıyım. Kabul edilmeyeceğimi kehanet etseydim burada olur muydum?
Zeus: Tanrılar tanrısı seni yeterince kendi nitelikleri ile donatmış durumdadır. Burada bulunman zorunlu mu?
Apollon: Seni de kendi vasıflarından bir hayli vasıfla vasıflandırmış ve hatta hepimizden fazla kendine benzetmiş. Mega yorum ve tefsir parkuruna insanlığı aydınlatacak ve evrenin ritmini yere indirecek, kehanetler ile geleceği öngörülür kılacak katkılar yapmak istiyorum. Sonuçta amaç, tanrılar tanrısı gibi olmak ve ölümlülerin zaaflarından kurtulmak değil midir? Üstelik Doğu'dan Batı'yı istila etmek için gelecekte birçok millet ortaya çıkacaktır. Bu yüzden Doğulu bir tanrı sizler için de bir kazançtır.
Zeus: Seni kolayca kabul etmeyeceğiz. Tanrısal yeteneklerin ve bilgeliğin konusunda sınavlardan geçeceksin.
Apollon: Sınavdan kaçmam fakat ben sizler tarafından sınava tabi tutulurken, sizlerin de düzeyini görme ve sizleri de sınav etme olanağına kavuşmuş olacağım.
Zeus: Bu bizi korkutmaz.
Apollon: Fakat düzeyiniz ortaya çıkar. Bu ise tanrısal vasıflarınızı tartışmaya açar.
Zeus: Tanrılar tanrısının ve evrenin sırlarını keşfetmek için kutsal kitabın mega yorumunu ve tefsirini yapıyoruz.
Apollon: Kutsal kitap nerede peki?
Zeus: Her yerde.
Apollon: Bana bu yüzden ihtiyacınız var, çünkü ışığın tanrısı olarak ben de her yerdeyim ve kehanetler tanrısı olarak her yerden bilgi veririm!
...
Kadim Yunan'daki tanrılar tartelası, bir nevi günümüz süper güçlerinin öyküsüne yönelik ipuçları vermektedir.
Her devlet ve birey, geleceği isabetli bir şekilde öngörmek, doğru tarafta olmak için inanılmaz çabalar göstermektedir.
Batı'dan Doğu'ya gelip Ege'de Aydın'da Zeus mağarasında tanrısal vasıflarını edinen ve Muğla-Milas'ta tanrısal kimliğini ve vasıflarını ilk defa test eden Batılı Zeus ile yine büyük olasılıkla Doğu'dan Aydın'dan Yunanistan'a gidip orada Tanrısal vasıflarını tekrar kazanan ve test eden Apollon, Doğu-Batı kutuplaşmasının tipik bir antik göstergesi gibi durmaktadır.
Moğolların, Asya ve Avrupa'yı istilaları irdelenecek olursa, ilk saldırılarının Doğu Asya ve Güney Doğu Asya'ya olduğu görülecektir. Moğolları, Asya ve Avrupa'ya doğru hangi sebeplerin harekete geçirdiği konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak Moğolları önce Çin'e sonra tüm Asya ve Avrupa'ya iten ve çeken aklın Batı kökenli olması olasılığı da hayli yüksektir.
Bugün Çin ve ABD arasındaki gerilimi irdelerken Moğolların askeri ve siyasi hareketleri ile Roma İmparatorluğu'nun askeri ve siyasi hareketleri arasındaki korelasyon, hayli dikkat çekicidir.
Büyük satranç tahtası, Akdeniz, Orta Doğu, Asya, Rusya, Çin ve Avrupa'dır. Önemli değişiklik ise ABD’nin de satranç tahtasına eklenme olasılığıdır.
Güney ve Kuzey Amerika'ların İnka, Aztek ve Maya gibi medeniyetleri için Dünya, kendi coğrafyalarından ibaret idi. Bu körlük ve vizyonsuzluk onları Doğu için, yani Avrupa için, kolay bir av haline getirmiştir.
ABD'nin bugün izlediği küresel askeri, ekonomik, siyasal ve kültürel vs operasyonları, Maya, İnka ve Aztek medeniyetlerinin hatalarının tekrarlanmayacağını göstermektedir.
Fakat başta Platon olmak üzere, Zeus'un da işaret ettiği Batı'nın tarihsel izdüşümü, bugünkü Güney ve Kuzey Amerika'ları göstermektedir. Nitekim Hollywood ta bu noktayı baz alarak bir çok film üretmiştir.
Bu tarihsel geniş ve bugün için biraz fantastik çerçeve, ilerleyen süreçte fantastik olmaktan çıkma potansiyeli taşımaktadır.
Tarihin bu noktası, akılların kesişme noktası olduğu kadar başkalaşma noktasıdır da.
Tarihi değiştiren ve devrimleri gerçekleştiren tüm süreçler, aklın farklı çalışabilmesi ile mümkün olmuştur.
Roma, Moğollar ve Osmanlı İmparatorluğu ve diğer imparatorlukların gücünün sınıra ulaştığı andan itibaren ilk doğduğu merkeze doğru çekilmesi, tarihsel bir gerçeklik olarak ortada durmaktadır.
Çin ile ABD arasındaki  ilişkilerin seyrinin bu açıdan da analiz edildiği ve ABD'yi Çin'e karşı dinamik tutan temel değerlendirmenin bu tarihi olgular olduğu da açıktır.
1850'lerde Tokyo Körfezi'ne demir atan ABD'nin yaklaşık yüzyıl sonra Japonya ile savaşması da tarihsel açıdan bir başka ilginç olgudur.
ABD'nin demir attığı her körfez ile ilerleyen süreçte çatışmalar içine girmesi de askeri, diplomatik, ekonomik, siyasal ve kültürel açıdan incelenmeyi hak etmektedir.
Orhun Yazıtları'ndaki Çin profilinin ABD tarafından incelenmemiş olması mümkün değildir.
İpek ve Baharat Yolları'nın kaynağı olan coğrafyanın tüm insanlık tarihi boyunca Ademoğlu'nu meşgul etmesi ve bugün İpek ve Baharat Yolları'nın jeostratejik içeriğinin Çin ve bileşenleri için büyük fırsatlar ve tehlikeler, ABD ve bileşenleri için de büyük tehlikeler ve fırsatlar tablosu vermesi, siyasal, askeri ve ekonomik temkinlilik ve aynı nitelikli jeostratejik hücumu paradoksal bir biçimde oluşturmuştur.
Bu küresel düğümün çözümüne odaklanan süper güçlerin Zeus ve Apollon'un diyalogunun bir benzerini günümüzde yaşamaları, tarihin Hollywoodvari işleyişini de göstermesi açısından ilginçtir.
Aklın İngiltere'de, gücün ABD'de olduğu saptamaları ilginç çıkarımlar yapılmasına sebep olmaktadır.
Tarihin en spekülatif ve manipülatif dönemlerinden birini yaşadığımız şüphesizdir.
Gerçeğin kaybolduğu bu ortam ve süreçte, tanrıların mevcut statülerini korumak ve mümkünse lig atlamak için yaptıkları mücadeleler, Dünya mitolojilerinin görkemli geçidine dönüşmüştür.
Futbol maçlarında hakemlerin kart göstermesi gibi, tarih; arşivinden birçok askeri, siyasal, dinsel, ekonomik, kültürel, psikolojik ve fantastik tabloyu sihirli bir el aracılığıyla periyodik olarak göstermekte ve olacaklar hakkında bilgi vermektedir.
Çin'in, ABD'nin ve İngiltere'nin ne yaptığı ve yapacağı aşırı derecede merak edilmektedir. Bu üç büyük güç merkezinin modern imparatorluklar olması nedeniyle domine güç niteliğini de elde etmiş olmaları onları birer cazibe merkezi yapmaktadır.
Böyle süreçlerde gücün, aklın, fikrin, tarihsel birikimin nasıl kullanılacağı, yani jeostratejik vizyon, kurgu ve yönetim öne çıkmaktadır.
Savaşın güçsüz için her zaman erken, güçlü için her zaman geç kabul edildiği tarihte, savaşların oluşturduğu yıkımlar yukarıdaki türden aforizmaların çekiciliğinin pek de iyi olmadığını vurgulamaktadır.
Kabil-Habil kıssası, benliğindeki canavarlarla mücadele etmeyen Ademoğlu'nun ne kadar vahşileşebileceğini de apaçık etmesi nedeniyle değeri muazzamdır.
Çin'in ABD tarafından bir nevi Neomoğollar olarak görülmesi, ABD'nin ve bileşenlerinin de Çin ve bileşenleri tarafından Neomoğollar gibi görülmesi ilginç stratejik hamlelere sebep olmaktadır.
Dünya yeniden dizayn edilirken hiç öngörülmemiş olaylar serisi ile karşılaşmak, yeni küresel gerçeklik olacaktır.