Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Uzak bir otelde acil bir toplantı

Uzak otelde ortam birden elektriklendi. Yüzlerdeki kaygı çizgileri artarken taze bir hüzün kokusu yükseldi. Ekranların naklettikleri görüntüler korkunçtu. Deprem büyüklüğünde bir patlama şehri kuşatmıştı. İnsanları ve taşları gafil avlamış, yayaları, duvarları, balkonları ve pencereleri öldürmüştü. Şehir daha önce hiç böyle bir katil tarafından hedef alınmamıştı. Sanki tek bir darbede bir savaşlar dizisi bir araya gelmişti. Nefret dağları yaşayanların üzerine çökmüş, ölüm, yok oluş ve yıkım mevsimi gelmiş gibiydi.
Otelin konukları, onun içinde ve onun için şehit oldukları ülke adına korktular. Onları öldüren ülke için korkuya kapıldılar. Son kimlik belgelerinin de kaybolmasından korktular. Bir kale büyüklüğünde olan adamların himayesinde iken bir kale olan o mekana ait olduklarına dair belgelerin kaybolmasından.
Denizcilerin boğulmamak için birbirlerine tutunmaya çalışması gibi resmi davet gelmeden önce birbirlerine toplanma çağrısında bulundular. Salona akın eden isimler arasında: Maruf Saad, Kemal Canbolat, Tony Frenciye, Beşir Cemayel, Nazem Kadri, Raşid Kerami, Dani Şemun, Elias Hobeyka vardı. Onları: Refik Hariri, Basil Fleihan, Antoine Ganem, Pierre Cemayel, Cibran Tuveyni, Samir Kassir, George Havi, Muhammed Şath, Fransuva el-Hac, Visam Eid, Visam el-Hasan takip ettiler.
Oturum başlamadan önce Raşid Kerami, Röne Muavvad’a kısık sesle Lübnan’ın halihazırdaki başbakanının adını sordu. Muavvad kendisine adının, Hassan Diyab diye yanıt verdi. Ardından Kerami, başbakanlar kulübünün üyelerinin artmasına ve kendisine taze kan pompalanmasına hiçbir biçimde karşı olmadığı ama bu makamın amatörler için bir kulüp ya da onlar için bir eğitim enstitüsü olmadığını belirtti. Lübnan'ın, yetki paylaşımı ve kararlara katılım hakkını güvence altına alan bir denklem ikamet etmek için ağır bir bedel ödediğine, tarihsiz ya da geleceği olmayan başkanlar üretmeye dönüşün, yalnızlaşma zamanına dönüş olduğuna dikkat çekti. Hariricilikten intikam alma isteği arkasına gizlenmenin hiçbir biçimde başbakanlık makamını zayıflatmayı haklı çıkarmayacağını, çünkü bunun sonuç olarak devlet ve kurumlar mantığını zayıflatmak olduğunun altını çizdi.
Muavvad, katılımcılardan Beyrut limanı patlamasında şehit olanlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunmalarını istedi. Saygı duruşunun ardından oturumu başlatarak, Lübnan başkentinin yaşadığı felaketten, yüksek insani kayıplar ve muazzam mali kayıplardan bahsetti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ziyaretine değindi ve konuk cumhurbaşkanının Lübnanlı yetkililerden yolsuzlukla mücadele etmeleri, dünyanın ülkelerine yardım edebilmesi için önce onların kendilerine yardımcı olmaları gerektiğini bir kez daha rica ettiğini duyduğunda utanç hissettiğini itiraf etti. Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın uluslararası soruşturma çağrısını zaman kaybı sayan açıklaması üzerinde durdu. Kendisini hedef alan suikastla ilgili soruşturmanın bir adım bile ilerlemediğini ve üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen suikast dosyasının boş kaldığını açıkladı.
Cibran Tuveyni bu sözlerle heyecana kapılarak, Avn’ın bu pozisyonunun, 2005 yılında Lübnan’ı vuran suikastlar dalgasına karşı benimsediği belirsiz pozisyonun devamı olduğunu dile getirdi. O zaman da Avn’ın sanki park yeri için çıkan bir kavga sonucunda gerçekleşmişler gibi suikastların siyasallaştırılmamasını talep eden bir pozisyon benimsediğine değindi. Avn’ın bu belirsiz pozisyonunun aslında cumhurbaşkanlığına ulaşmak için yaptığı hesapların bir parçası olduğunu ekledi. Bu noktada Dani Şamun söze alarak, Lübnan’ın Amman büyükelçisi görevini yürüten kızı Tracy Şamun’u görevinden istifa ederek devrime katıldığı için kutladığını belirtti. Kendisinin de General’in yarattığı dalgaya kapılmakla büyük bir hata yaptığını itiraf etti.
Kemal Canbolat, oğlu Velid’in Baabda Sarayı’nın Yarzeh generalleri için bir emeklilik merkezine dönüşmesine karşı çıkmasından duyduğu memnuniyeti dillendirdi. Bunun, sistemin doğasını değiştirdiğini ve katılımcıların hepsinin girmeye karşı çıktıkları için bedel ödedikleri bir tür ”büyük bir cezaevine” dönüştürdüğünü belirtti. Hakkında suikast kararının alınmasına yol açan pozisyonlarından pişman olmadığını itiraf etti ve bir sarayda  sanık olarak uyumaktansa mezarda şerefli bir şekilde uyumayı tercih ettiğini söyledi.
Ondan sonra Beşir Cemayel söz aldı ve biraz gergin bir biçimde konuştu. Şu anki Lübnan cumhurbaşkanını yakından ve uzaktan tanımadığını çünkü aynı adı taşıyan ve tanıdığı subay ile bu cumhurbaşkanı arasında hiçbir benzerlik olmadığını söyledi. Uzun bir süre cumhurbaşkanını hedef almaktan kaçınsa da mevcut duruma yol açan korkunç dezenformasyon süreci hakkında bilgi sahibi olduğuna dikkat çekti. Cumhurbaşkanlığı sarayının efendisinin, bu makam ve saraya ulaşmak için ödediği bedelin, görevini cumhuriyetin ve kendisini koruması gereken kurumların dar çizgileri içinde yerine getirmeyi kabul etmesinin, saraydaki ikametini cumhuriyet için bir yüke dönüştürdüğünü dile getirdi. Ardından sesini yükselterek şöyle konuştu: Bir yetkili, sakinlerinin öfkesinden korktuğu için yaralı el-Eşrefiyye bölgesini ziyaret etmeye cesaret edemiyorsa nasıl onları temsil etmeye devam ettiğini, beklenti ve çıkarlarını temsil ettiğini öne sürebilir? Cumhurbaşkanı, parlamentodaki grubunun daha büyük olması ya da ek bir bakanlık için Lübnan’ın gerek Arap gerekse küresel geleneksel dostluklarını dinamitleme yetkisini nereden aldı? Bir başkan, var olmayan bir güç ve sadece hayalinde olan başarıların yanılsamasına kapılarak nasıl Lübnanlıların ömürlerinden yıllar harcama hakkına sahip olabilir? Bir başkan, kendi döneminde ülkesinin adının, dünyanın evsizlere sağlayacağı battaniye ve çocuklara vereceği sütü bile emanet edemeyecek kadar yolsuzluk, izolasyon ve başarısızlık ile eş anlamlı hale gelmesini nasıl kabul edebilir?
Beşir Cemayel Hobeyka’ya dönerek şunu sordu: Hatıratında, Mişel Avn’ın 3 milis grubu arasında Suriye’nin gözetiminde gerçekleşen “Üçlü Anlaşma”da ortağın olduğuna dair verdiğin bilgiler doğru mu? Hobeyka, “Aslında, Avn ile aramızdaki gizli görüşmeler kimi zaman onun beldesinde kimi zaman da evinde gerçekleşiyordu. İkimiz de birbirimize yakındık. Anlaşmanın askeri konularla ilgili bölümü Avn tarafından hazırlandı ve belgeyi bize, Avn’ın güvenlik sorumlusu, kendisine en yakın kişi ve belgeyi yazan Fuad Aşkar teslim etti. Kendisi aramızdaki koordinasyonu sağlıyordu” diye karşılık verdi. Ardından şunu ekledi: Emin Cemayel Şam’ı ziyarete ettiğinde birtakım sorunlar çıkarma konusunda da kendi aramızda anlaşmıştık… Daha sonra kendisine Eşrefiyye’de konuşlanmış bulunan Samir Caca’a saldıracağım haberini gönderdiğimde, Lübnan ordusu kuvvetlerinin konuşlandırılmamış olduğu bir yerden girmemi önermişti.”
Oturum sırasında Samir Kassir “Buteflika: el-Kıssa es-Sirriye” (Buteflika: Gizli Hikaye) adlı bir kitabı okuyordu George Havi, kitabın kardeşi Said’in Cumhurbaşkanı Buteflika’ya verdiği zarardan ve Buteflika’nın kendisinin “saraydan ancak mezara gideceği zaman ayrılmakta” diretmesinden bahseden satırlarının Kassir tarafından altının çizilmiş olduğunu fark etti.
Refik Hariri söz aldığında kısa konuştu. Katillerinden nefret etmediğini ama anavatanı  öldürmekte direttikleri için onlara kızgın olduğunu belirtti. Avn’ın politikalarının ülkeyi, devleti, özellikle de Marunileri tehlikeye attığı için üzgün olduğunu ifade etti. Yıkılanı yeniden inşa etme çabalarının başlaması çağrısında bulundu.
Bu tür konuşmalar uzarken Beyrut’tan gelen haberler de gittikçe daha karamsar olmaya başlamıştı. Muavvad, oturumu askıya aldı ve Cumhurbaşkanı Sarayı’nın şu anki efendisinin, eski ve yeni şehitler mahkemesinde ifade vermeye çağrıldığını deklare etti.