Ömer Özkaya
Yazar
TT

Trump ile Sezar arasındaki fark

Baba Bush, Roma, Pers, Osmanlı, Mısır, Arap, Hint ve Çin tarihinden oluşan kitap yığınının ardından doğrulup bahsi geçen tarihler konusundaki uzmanları ve akademisyenleri dinlemek için yer değiştirir. Herkesi dinler ve onlarca soru sorar, CIA geçmişi işlerini kolaylaştırmaktadır. Akademisyenler ve uzmanlar, stratejiler önerecekleri anda baba Bush, "Bu kadar yeterli, tarihi ve bu bölgeleri bilmek başka, strateji başka" der, toplantıyı bitirir.

Hangi bilgilerden hangi stratejilerin üretileceği, uygulamanın içindekileri ilgilendirirdi.
Bu toplantıdan bir süre sonra Çin, Hint, İran, Arap, Mısır, Türk, Rus, Roma ve Yunan edebiyatı araştırmacıları, baba Bush’un karşısındaydı, "Yukarıdaki ülkelerin ve bölgelerin bana tatlı su yazarı olmayan şairlerinin, yazarlarının ve fikir adamlarının listesi ve eserleri hakkında bilgi ve brifing vermek için burada olduğunuzu bir defa daha hatırlatmak isterim. Tırnaklarını hayata geçirerek, ezile ezile yaşamış ve birçok alanda çalışmış, çok değişik hikâyeler ve insanlar dinleyip bir de bunları gözlemlemiş şair ve yazarlar ile onların biyografilerini de bilmek istiyorum" dedi.
Brifing ve bilgilendirme süreci bitince bir edebiyat araştırmacısı "Başkan ne yapmak istiyor acaba?" diye sordu ve "Hayata, insanlara dokunan ve hayatın ve insanların sillesini yemiş yazarlar, şairler ve fikir adamlarının verdikleri eserler, bitkinin distile edilmiş suyu gibidir, öz oradadır" diye ekledi.
Bir diğer araştırmacı "İyi de başkan bu ortaya koyduğu kriterleri kendisi taşımıyor ki" deyince "Aşağıda ne varsa yukarıda da o vardır aforizması çok önemli” dedi bir başka araştırmacı.
“Önemli olan metot ve genel stratejinin içindeki bir-iki söz, bahsi geçen toplumların tüm DNA’larını sarsacak nitelik taşıyabilir, bence çok akıllıca bir yönelim” diyerek tartışmayı sonlandırdı grup mihmandarı.
Bir süre sonra Türk başbakanı, Baba Bush ile “yakın arkadaş” olduğunu beyan ediyordu. Bununla birlikte tüm hedef bölgelerde baba Bush ve ABD’lilerle ilgili anı ve anekdotlar siyasal, askeri, diplomatik, dinsel çevrelerle medya ve edebiyat dünyasında hızla dolaşıma girmişti. ABD’nin ülkesel, bölgesel ve küresel stratejilerinin derinliği ve etkisi, hazırlıkları ile paralel gidiyordu.
Batı'nın yerden yere vurulacak tonlarca özelliği olduğu gibi göklere çıkarılacak yine çok sayıda bilimsel, teknolojik, askeri, diplomatik, istihbari ve stratejik "icatları" da vardır.
“Çin ve bileşenleri ile ABD ve bileşenleri arasında ki ticaret savaşları bağlamında baba Bush’un yukarıdaki metotları, hala ABD tarafından uygulanıyor mudur?” diye sormanın gereksizliği de ortadadır.
Vizyonerlik ve olanaklar, akıl ile birleşince ortaya ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya, Japonya, Güney Kore ve Çin gibi ülkeler çıkmaktadır. Hollanda, İsveç, Norveç ve Finlandiya, İsviçre, İtalya gibileri de eklemek kaçınılmaz zorunluluktur.
Çin, Hindistan, Japonya ve Kore gibi devletleri de bu bağlamda incelemek ve ABD ile ilişkilerinde uyguladıkları stratejileri ve metotları analiz etmek de zaruridir.
Bu açıdan bakınca Trump’ı hafife almak mümkün değildir. Çin, Hint, Japon, Arap ve Kore liderlerini de bu bağlamda değerlendirmek yerinde olacaktır.
Türkiye’nin, İran’ın, Mısır’ın, İsrail'in, Libya'nın, Rusya’nın, Doğu Akdeniz ve diğer alanlardaki başarısı, Batı'nın bu devletler oyununa çıkmadan önceki hazırlığı ile bağlantılıdır.
Ayasofya’nın duvarına dayadığı vücudunu yürümek için hazır hale getirirken, “Padişahların mezarlarını da ziyaret edelim” dedi üstad ve ekledi:
Gördüğün gibi muazzam bir tarih, İstanbul’da sürekli göz önünde. Dünya tarihinin neredeyse yarısından fazlasını inşa edenlerin mekânı burasıdır. Fatih’in mezarının önündeyiz, tarihten yararlanmak için gerçek tarihi, toplumları motive etmek için de kurgu tarihi kullanmak eski bir gelenektir.
İskender ve Makedonya, Cengiz Han ve Moğollar, Fatih ve Türkler, Musa ve İsrail, geçmişteki İran ve bugünkü İran, ilginç korelasyonlar var tarihte. Bu mezarda yatan Fatih Sultan Mehmet ile bir röportaj yapmak mümkün olsa idi, acaba, tarih yazanlar ile tarih yapanlar arasındaki o görkemli akıl farkı, yeni bir zihinsel devrimi ne hızla yapardı?
İskender ve Sezar ile röportaj mümkün olsaydı, örneğin Doğu Akdeniz ve Ortadoğu ile ilgili vizyonlarının temelindeki motivasyonun bugünkü vizyonlar ile ortak kümesi ve farkı ne olurdu?
ABD’nin Kuzey Amerika’da Neo-Roma İmparatorluğu olarak vücut bulması, reenkarnasyona inanmayı zorunlu hale getirmeye yetecek gibi durmaktadır. Trump ile Sezar’ın arasındaki fark nedir? Ya da İngiltere Kraliçesi ile Kleopatra karşılaştırılsa ne gibi ilginçliklerle karşılaşırız?
Hasan Sabbah’la Humeyni ne kadar benzerler değil mi? Çin, modern bir Neo-Moğollar olarak Batı’ya doğru “Bir Kuşak, Bir Yol Projesi” ile ilerlerken, Moğollar bunun daha kaba bir versiyonu için mi Batı’daydı? Fatih’in Roma hayali ile Atilla’nın hayalinin kaynağı aynı doktrin midir?
Tarihin akışını Sezar mı yoksa kurgu da olsa Brütüs mü değiştirmiştir? Kennedy suikastının faili mi yoksa Kennedy mi çağımıza yön vermiştir? Hitler'in yıkıcılığı olmasaydı ABD’nin küresel bir güç olmak için zemin bulması hatta motive olması mümkün müydü?
Bütün bu tablo insanların çok hızlandığını ortaya koymuyor mu?
Atlantis ve Mu gibi tartışmalı uygarlıkları batıran, Dünya’yı ele geçirmek, aşırı hırs ve aşırı güç kullanımı olmadı mı? Tarih, gücünü göstermek isteyenlerin güce ihtiyacı olduğunu teyit etmez mi sürekli? O güç elde edildikçe, o gücü korumak için çok daha fazla güç harcanmaz mı? Bu döngü, sonunda insanları ve devletleri kendi Azrail’i yapmaz mı?
Emlak, altın, finans balonu olur da devletlerin balonu olmaz mı?
“Her şey aslına rücu eder” yasası, "aslın" sürekli değiştiğini göstermez mi?
Üstad, Fatih'in türbesinden ayrılırken, “Trump ile Sezar’ı kıyaslamanı istiyorum, bir de Kraliçe ile Kleopatra’yı? Trump nedense Sezar’ın reenkarnesi gibi durmuyor mu? Aralarındaki fark nedir?” dedi.
“Üstadım” dedi asistan, “Neden bu kadar tarihe vurgu yapıyoruz?”
Üstad: Ademoğlu’nun kolaycılığa kaçması olgusu, yasa haline gelmiştir. Oysa hedef, Dünya yüzündekiler olamaz. Hedefin uzay olması gerekir. Uzayı hedefleyip karada ısrarlı olmak, Havva’yı "ısıran" yılanın peşinden yeraltına gitmek demektir. Yani yokluğa, yani toprak olmaya yönelmek demektir. Aslımız toprak ise, her şey aslına rücu edecek ise, yolumuz doğrudur.
Yani Ademoğulları vizyonunu değiştirip geliştirmezse, Mu gibi, Atlantis gibi yerin derinliklerinde yerini alacaktır! Yani mezarlıklar, bizden önce, bizim gibi yaşamış, düşünmüş, savaşmış ve ölmüş insanlarla doludur? Oysa mezarlıklar vizyonunu değiştirmemiş insanların son adresidir? Vizyon değişmedikçe akıbet değişmez, örnek mezarlıklardır.
Tanrı’nın Dünya’yı veya Evren’i yaratımı esnasında Tanrı’nın eylemlerini not eden hangi varlıktır? Kutsal kitapların yeni bir dünyanın yaratımını anlatırken vurguladığı “yeni bir dünya tasarla ve yarat, yoksa sürekli birbirinizi yersiniz” ihtarıdır yaptıkları.
Bunun dünya siyaseti ile ilgisi nedir üstad?
Üstad: Yeni bir dünya, yeni bir akıl ve yeni bir vizyon tasarlayıp yaratmazsan, Habil-Kabil döngüsüne mahkum olursunuz, yaratırsanız da cennetinizi inşa etmiş olursunuz diye Tanrı insanları sürekli uyarır. Ne ki insanlar dar anlamda iktidar isteyip vizyonsuzluğa mahkum olurlar.

Öncü göstergeler ve öncü yemler sürekli, gerçeğe ulaşmayı ve gerçeği gölgeler. Ne yazık ki insanoğlu bugüne kadar hep öncü yemler ve öncü göstergelere takılıp kalmıştır.
İpek ve Baharat yollarının sırrı ile Lokman Hekim kıssası arasındaki ilişki anlaşılmadan, tarih doğru anlaşılmaz ve yapılmaz. Ademoğulları doğru bir "şey" ararken yanlışlıklar evreninde kaybolmuştur.
Yani Sezar, İskender niçin Doğu’yu hedeflemiştir, Trump neden? Yanıt, aradaki farkı açıklayacaktır.