Sevsen Ebtah
Gazeteci ve yazar. Lübnan Üniversitesi'nde Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü Profesörü
TT

Bırak fakirler ölsünler!

Dünya meşgul. Çatışmalarla, Trump ile Biden arasındaki seçim yarışıyla, Doğu Akdeniz’deki gazı elde etmekle, sosyal medya üzerinden gereksiz tartışmalarla ve gelecek savaşlar için kanlı planlarla meşgul.
Dünya Sağlık Örgütü'nün ‘korona salgınının, ilkinden daha büyük bir açgözlülükle can almaya başlayan ikinci dalgasının tehlikesi’ konusundaki çağrılarını kimse dinlemiyor. Nitekim hastalık ve ölüm korkusu ‘ekonomik çöküşler, borsada birbirini takip eden kayıplar ve protestocuların öfkeli sesleriyle’ unutuldu. Salgın savaşı kazansa bile dünya çapındaki yasaklar bir daha tekrarlanmayacak. Beklentiler önümüzdeki iki ayın Avrupa, Hindistan ve Arap bölgesi için ölümcül olacağı yönünde.
Ölü sayısı artacak ve durum yazın olduğu gibi olmayacak. Kış ayı, kapalı mekanlarda bir araya gelmenin zorluğunu ve okulların risklerini de beraberinde getirecek. Bu salgın şu anda günde yaklaşık 5 bin kişiyi harcıyor. Sağlık Örgütü'nden bir yetkili, korona salgınından kurtulmanın bir piyango bileti kazanmaktan daha zor olacağını ve dünya nüfusunun yüzde 70'inin enfekte olacağını düşünüyor. Bunun sebebi salgının geri döndürülemez veya engel olunamaz bir kader oluşu değil; bilakis çatışmadan kaynaklanan kaos, hükümetlerin kafa karışıklığı ve gerekliliklerinin hafif görülmesi.
İnsanoğlu aptalca bencilliği dolayısıyla, büyük belalar ve felaketler karşısında dar ufuklu olduğunu bir kez daha gösteriyor. Salgın sadece zayıflara değil, güçlülere de merhamet etmeyecektir. Karar mercileri ödenen maliyetin ardından işsizliğin önüne geçmek için ‘yaşlıları evlere hapsetmek, gençleri kaderlerine bırakmak ve karantina süresini sadece 7 güne indirmek’ gibi öncekinden daha ilkel bir çözüm buldular.
Avrupa'da 6 ay boyunca sürdürülen prosedürlerin ve izolasyonun ardından herkes sıfır noktasına, belki de daha da altına indi. Schengen Bölgesi ülkeleri, daha önce eşi görülmemiş bir açık sebebiyle bir yerde kaldırılan diğer tarafta devam edilen prosedürlere tabidir. En gelişmiş ülkeler arasında olması beklenen Hindistan, hazinesinin boşluğundan, kayıplarını telafi etmede büyük ülkelere ayak uyduramamaktan ve enflasyonun 7’yi görmesinden şikâyet ediyor. Brezilya da en kötüler arasında. Amerika batmış durumda ve halklar yoksulluğa sürükleniyor.
Arap bölgesinde sahnenin daha karanlık olmasından korkuluyor. Korona salgınının eklendiği varoluşsal krizler nedeniyle nüfusunun dörtte birinin yoksulluk sınırına ulaşması bekleniyor. Yarısı mülteci olmak üzere 55 milyon Arap'ın yardıma ihtiyacı var. Bu kişilerden 16 milyonu açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.
Can simidi olacağı düşünülen aşılar etrafında dönen savaşlar meseleyi gülünç bir hale getirdi. Bu aşıların hepsi henüz deney aşamasında. Aklı başında olan hiç kimse ruhunu canı gönülden teslim etmez. Kimse “Korona aşısı olmayana kadar ölmedi” sözünü doğrulamak istemez. Dünya yoksullarının başına gelecek en iyi şey, onların kobay haline getirilmesinin yasaklanmasıdır. Şu ana dek 32'den fazla ülke Rus aşısını satın aldı. Gezegenin nüfusunun yalnızca yüzde 13'ünü oluşturan zengin ülkeler, yoksulların yaşamı hak etmediği düşüncesiyle üzerinde çalışılan aşıların yarısına el koydu. İnsanın korunmasına ilişkin her ne kadar birtakım yasalar olsa da salgın hastalıkların kendine has özellikleri vardır. Güçlü ülkeler bir dizi kaynaktan aldılar ve aşılardan birinin başarısız olması halinde bozma ve değiştirme lüksüne sahipler.
Dünya üzerindeki korona kurbanlarının sayısı bir milyona yakın. Zaman ilerledikçe bu salgının Ortaçağ vebalarından farklı olmadığını daha açık bir şekilde görüyoruz. Düşünürlerin, tarihçilerin, romancıların ve filozofların yanı sıra sağlık ve haklarla ilgilenen kuruluşların tüm tavsiyelerine ve çağrılarına Ortaçağ döneminden kalma cevaplar veriliyor. Görünen o ki kara ölümün Avrupa'yı vurmasından bu yana hiçbir şey değişmedi. Salgın Irak’ı vurduğunda benzer bir durum yaşandı. İslami literatür, bulaşıcı hastalıklar, bunların politik etkileri ve var olan dengeleri altüst etmeleriyle dolu.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, iyimser olmasını gerektiren diplomatik üslubuna rağmen, kuruluşun organlarının toplantılarının devamı konusundaki korkularını uzaktan yönetiyor. Bu, diyalogun hayati vasfını yavaş yavaş öldürüyor ve tek görüşün hükümranlığını güçlendiriyor.
Dünya iyi bir durumda değil ve hiçbir zaman da olmadı. Korona sadece bardağın etrafında dolaşan ekstra dozdur. Çatışmalar gün geçtikçe daha da tırmanıyor. Bu, ölü sayısı on milyonlara ulaşsa da yoğun bakım merkezlerinde sessizce ölenlerin dünyanın ilgisini çekmeyeceği anlamına geliyor.