Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni
TT

Uzun dillerin tartışması

ABD Başkanı Donald Trump ve Demokrat rakibi Joe Biden’a yönelik saldırgan dil, karşılıklı suçlamalar ve devam eden boykotlar tartışılmaya devam ediliyor. Bir yazar, durumu çocukların birbirleriyle alay ederek tartıştıkları bir yöntem olan ‘uzun dillerin tartışması’ olarak nitelendirdi. Yazarlar, üst düzey başkanlık tartışmaları çağrısı yaptılar. Ancak bu klasik tartışmalar vaktini doldurdu. İki adam da farklı zamanlarda, bu tür şiddetli çatışmaların farklı medya kuruluşlarında gerçekleştiğini biliyor. Dahası Trump ve Demokrat hasmının tarafları arasındaki çatışma derin ve acıdır. Trump’ı Rusya ve Ukrayna ile ihanet içine girmek suçlamasıyla iki kez Beyaz Saray’dan kovmaya çalıştılar. Adamlarını takip ettiler, onları hapse tıktılar, medya da onu ve ailesini taciz etmeyi bırakmayan sırtlanlara dönüştü. Bedeli ne olursa olsun onu alaşağı etmenin ulusal ve ahlaki bir görev olduğuna inanılıyordu.
Diğer yandan Trump ise bunlara sert bir dille yanıt verdi. Onları sahte, uyuyan, yolsuz, casus ve uzun bir aşağılayıcı terimlerle dolu listeyle niteledi. İki taraf arasındaki bu gergin ve düşmanca atmosferin arka planında takipçilerin alçak ve kibar seslerle sağlam tartışmalar yürütmesi beklenmiyor.
Ancak bölgemiz için önemli olan bu tartışmalar değildir. Trump ve Biden’ın akıllarında dış politikaya dair bir dizi inanç mevcut. Bu, herhangi bir ABD başkanının tüm uluslararası arenadaki etkisi için önemlidir. George W. Bush, dünyanın demokratikleşeceğine inanarak başta sorunlu bölgeler olmak üzere Irak’ı işgal etme kararı aldı. Bu işgal, yoksulluk, terörizm ve kaos sorunlarında ideal bir çözümdü ve tanıdığımız Ortadoğu’nun görüntüsünü de bugüne kadar değiştirdi. Ardından tamamen zıt bir inanç benimseyen Başkan Obama geldi. Çok kutuplu bir sisteme inanılarak, ABD’nin dünya liderliği ilkesinden azledildiği ve yabancılaştığı görüldü. Böylece ABD, dünyanın sorunlarını çözme sorumluluğunu yalnız başına üstlenmek zorunda kalmadı. Obama Ortadoğu’da  İranlılara açık bir sempati gösterdi. Bu da onlarla büyük bir anlaşma yapmasına neden oldu ve tüm bunların etkisini şu an Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de ve diğer ülkelerdeki milislerle görüyoruz. Bunlar yalnızca kanaatlerdir. Ancak bu kanaatlerin önemi, bunların tarih değiştiren politikalara dönüştürebilmesi dolayısıyla dünyanın en güçlü ülkesinin başkanının inançlarından kaynaklanıyor.
Aynı şeyi Barack Obama’nın politikalarını tamamen tersine çeviren Başkan Donald Trump ile de gördük. ABD’nin, dünyanın süper gücü ve lideri olduğu inancını yeniledi. Ancak Avrupa güçleriyle, özellikle de Fransa ile derin anlaşmazlıklar içine girdi. Öyle ki küresel liderliği hedefleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, NATO’nun gecikmiş harcamalarının geri kalanını ödemeleri istendiği bir dönemde kendilerine yöneltilen hakaretleri sonlandırmak için bir Avrupa ordusu kurulması çağrısı yaptı. Nükleer anlaşma parçalanıp çöpe atıldı ve İran rejimine benzeri görülmemiş yaptırımlar uygulandı. Trump’ın ekibi, dogmatik bir şekilde mollalar rejiminin Ortadoğu ve dünyayı sarsan kötülük kaynağı olduğuna inanıyor.
Trump’ın seçimleri kazanması halinde İran üzerindeki hakimiyetini gevşetmesi beklenmiyor. Ama belki yerel meselenin baskılarından daha özgür olabilir ve adını kaydettirmek için başka bir dış miras düşünebilir. Kendisi, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve İsrail arasında imzalanan tarihi barış anlaşmalarının ardından isminin üzerinde parlayan sonsuzluk ışıltısına dokundu. Trump, dört yılı daha tamamlarsa İran meselesinde bir adım daha atabilir. Siyasi İslam grupları, radikalizm yanlısı ve hasta inançlarla güdülenmiş faşist gruplardır ve bölgedeki en büyük kötülük kaynaklarından biridir. Bu bağlamda ABD’nin önde gelen liderlerinin Trump’a karşı düşmanlık kurduğuna, bu grupların terör örgütü olarak sınıflandırılması konusunda kasıtlı sızıntıların dolaştığına ve mevcut yönetimin yeni dönemde bunlara karşı daha katı bir tavır alabileceğine dikkat çekiliyor.
Diğer yandan Demokrat aday Joe Biden’ın aklına girmek ve düşünme şeklini öğrenmek artık zor değil. Kendisi izolasyoncu değil ancak büyük sorunları çözmek için ittifaklar ilkesine inanıyor. Bu nedenle Avrupalılarla ilişkileri yeniden canlandıracak, İran, (Avrupalı ​​müttefikleriyle açık çatışması nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı sert bir tavır takındığı için) Türkiye, Çin ve diğerlerinin meselelerine ilişkin Avrupalılarla hemfikir olacaktır. Demokratik düzenin adamı olan Başkan Biden farklı bir yaklaşıma sahip. Beyaz Saray, ABD yönetiminin Ortadoğu politikalarını şekillendirmede çok önemli bir rol oynayan Pompeo, Hook ve Kushner’dan farklı beyinleri tanıtacak.
Başkanlık münazaraları eğlence gösterileridir ve seyircilerini, bir zafer ve ezici bir yenilginin ilkel içgüdülerine götüren bir güreş müsabakası gibidir. Ancak önemli olan, rakiplerin oturduğumuz sorunlu mahalle hakkındaki vizyonları ve derin inançlarıdır.