Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Yusuf İdris’in hikayeciliği

Bugün alışılmadık bir şekilde erken uyandım. Güne gazete okuyarak başlamam sonrasında bünyem, bu yorucu alışkanlığa dayanamadı. Yusuf İdris, daha az kasvetli bir karar değildi, ancak bu kısa hikâye ustası, her durumda büyüleyicidir. Kendisiyle ilgili sorun, ruh halinizi belirleyen kişinin yine kendisi olmasıydı. Tek bir hareketle, sizi bir paragrafta üzüntüden neşeye taşır, bugüne kadar onları nasıl sınıflandıracağınızı bilmediğiniz başka bir duygu durumuna.
Nobel Edebiyat Ödülü kendisine değil Necib Mahfuz’a verildiği gün, çocuklar kadar öfkelendiğinde haklıydı. Bu öfke, ödülü Mahfuz’dan daha çok hak ettiğinden değildi, zira ondan daha gerçekçi bir romancı yok. Ama İdris de bunu hak etti. Belki bir dahaki sefere veya sonraki bir sefere. Her halükârda bunlardan biri, ama sorunu, ne kadar güzel ve lezzetli olursa olsun, renklerinin solması ve kahramanlarının daha aşağı bir dünyadan olmasıydı. Çok çeşitli durumları tanımlamak için ‘lezzetli’ terimini kullandığını fark etmiş olabilirsiniz. Başka bir eş anlamlısını aramak için ise bir zamanı yok.
Başka bir hikâyeye, diğer kahramanlara ve diğer tuhaf hayatlara geçmek istiyor. Bu durum belki size tuhaf gelebilir. Onun ulaştığı dünyaya siz ulaşamayabilirsiniz. Eğer ulaşırsanız bile evlerde, yollarda, otobüste, bakkalda, berberde gördüklerini görmeniz ve yaptığı sohbetleri duymanız imkânsız. Salonda aynı anda üç arkadaşı ile 3 ayrı tartışmaya girmişti, biri bamya hakkında kafiyeli, diğeri safra kesesi hakkındaki yeni bir tedaviyle ilgili, üçüncü arkadaşı ise diğer iki kişiye gülüyordu.
Necip Mahfuz’un karakterleri, hikayeleri arasında hareket ediyorlar. Eğer bir karakter için bir hikâye yeterli gelmezse, onun hakkında ikinci veya üçüncü bir hikâye kaleme alabiliyor.  Amcamız Dr. İdris, bu karakterlere Dr. Anton Çehov’dan öğrendiklerini uyguluyor. Karakterlerini hızlıca açığa çıkarır ve onları kabalıklarından, edepsizliklerinden ve cehaletlerinden kurtarır. Onur ve saygı için vakitleri olmayan insanlar. Bu durumu, kliniğinde esrar ve kadın ticaretine nasıl girdiğini anlatan bir tüberküloz hastasında görüyoruz, “Cevabını, açık ve ölü bir kahkaha seliyle takip etti.” Ancak kızı hakkında konuşurken bir başka insana dönüşüyor: “Okula gidiyor, birinci sıraya yükseliyor. Doktora görünmesini istiyorum.”
Yusuf İdris, kahramanlarına yakın olmak için argo kelimelere başvurur. Öyleki bir hikayesinde, bir oğul, arkadaşlarıyla sinemaya gitmek için babasının cüzdanında 5 kuruş arar, babasının fakir olduğunu düşünen cimri bir adam olduğuna inanır. Cüzdanı didik didik eder ve yalnızca eski bir 10 kuruş bulur. Parayı eski yerine koyor. Cüzdanı kapatır ve ağlayarak uyur.
Yusuf İdris, Mısırlıların evlerine yazar olarak değil okuyucu olarak girer. Şair değil bir ressam yaratır. Hüzünlü dünyayı kısa bir hikâyede özetledi.