Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Manzaranın hüznü

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron liman patlamasının ardından halkını teselli etmek üzere Beyrut’a gitti. Lübnan Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi içine saplandığı ‘cehennem’ durumunu hafifletmek için bir hükümet kurmasına yardım etmeye çalışıyor. Macron, Beyrut’ta tahammülü imkansız bir insani durum ve çözülemeyecek siyasi sorunlarla karşılaştı. Ardından Bağdat’a doğru dönüş yoluna geçti. Orada ise Bermekîler döneminden beri insanların ölümüne neden olan ve ülkeyi felç eden bir çatışmayla karşılaştı.
Frenk topraklarının hükümdarı gördüğü korkunç manzara karşısında umutsuzluk ve depresyon hissetti. Kendi kendine: “21. yüzyıl Paris’te de Beyrut ve Bağdat’ta geçtiği gibi olmamalı” dedi. Peki, bu nasıl mümkün olabilir? Bir hoşgörü örneği oluşturup Fransa’yı gerçekten özgürlük ve kardeşliğin annesi haline dönüştürerek. Çeçenistan'dan bir sığınmacı geldiğinde kapılarını ona açarak.
Yıllar önce, Paris'te orta sınıf bir kafede oturuyordum, gözüme garip bir şey çarptı. Kadın- erkek karışık bir grup genç vardı. Aralarında siyahi olup ancak Asya özellikleri taşıyanlar vardı. Aileler Fransa’da bir araya geldi. Ve bu grup, üyeleri çeşitli uyruklara sahip üniversitede tanışıp bir kafede tek bir kültürde birleşiyor.
Fransızların korktuğu şey de buydu: Bir Çeçen mülteci öğretmeni dava etmek yerine öldürdüğü bir zamana denk gelmeleri ve Cumhurbaşkanlarının kendisini, Bağdat ve Beyrut’ta ardında bıraktığı cenazelerin karşısında bulması… Buradaki insanlar patlamalara ve özellikle de Çeçenistan gibi dilleri, yaşamları ve gelenekleri hakkında hiçbir şey bilinmeyen insanlara sınırları açık ülkelere alıştı.
Macron’un üç aydır yaşadıkları kıskanılacak konular değil. Adam kendi hükümetlerini kurmaları için Fransa’nın tüm ağırlığını Lübnanlıların tasarrufuna bırakıyor. Lübnanlılarınsa Cumhurbaşkanı, geçici Başbakan’a: “Peki, seni görevlendiriyorum ancak hükümeti kurman konusunda sana meydan okuyorum” diyor. Damadı ise Lübnan anayasasının çürümüş ve kokmuş olduğunu söylüyor. Macron ve Dışişleri Bakanı, çöküş, çürüme ve yıkıma bir son vermeye çalışarak büyük Lübnan halkına Said Akl’ın başında olduğu bir hükümet kurmaları için yalvarmaya devam etmeli.
Dünya ekranında Mösyö Macron’u bir cenazeden bir diğerine giderken görmek üzücü bir manzaraydı. Beyrut’taki toplu ölüm nedeniyle yapılan cenaze törenleri, ardından Bağdat’taki Arap egemenliğinin toplu cenazesi ve en son da ülkesinin başkentinin kalbinde kafası kesik bir cenaze. Çeçenistan’dan gelen genç, konaklama, yeme-içme, eğitim ve özellikle de Fransız devletine dava açma hakkının da dahil olduğu bir sığınma başvurusunda bulunurken eski alışkanlıklarını dışarda bırakmayı unutmuştu.
Ancak merhum Abdullah el-Kasimi'nin dediği gibi ‘Dünya bir zihin değildir.’ Arapların sesli bir olgu olduğunu söyleyen de odur. Ancak büyük Lübnan halkına gelince, bu politikacılar uğruna ölen, savaşan ve öldürülen odur.