Sevsen Şair
TT

Avrupa'da İslam'a değil, radikal cemaatlere karşı bir savaş var

Fransız tarih öğretmeninin kafasının kesilmesi hadisesi, Fransız toplumunda dini gruplara hoşgörüyü savunan solcularla muhalif sağ arasında yeni bir savaş başlattı. Özellikle de katilin İhvancı gruplar ile ilişkisinin ortaya çıkmasının ardından medya, sağın siyasi savaşında istismar ettiği ‘dini gruplara’ yönelik saldırıya geçti.
Son olaylar, sol partileri ‘İslami dini grupları destekleme’ stratejilerini yeniden gözden geçirmeye itebilir. Avrupa’da bir sonraki savaş İslam'a karşı değil ‘cemaatlere’ karşı olacaktır.
İran ve İhvancı basın, Avrupa’nın radikal dini gruplara karşı olan savaşını, İslam'a karşı bir savaş olarak tasvir ediyor. Bu kişiler bizimle ilgili olmayan kendi savaşlarına bizi çekmeye çalışıyorlar. Çünkü ittifaklarının aleyhinde olacak bir duruma engel olmak amacıyla sola baskı yapmak için Avrupa'daki ve bölgemizdeki Müslümanları seferber etmek için uğraşıyorlar. Bu, farkında olmamız gereken bir tuzaktır.
Avrupalı ​​Müslümanlar, ister Sünni ister Şii olsun, dini gruplar tarafından maruz bırakıldıkları zulümden ve hatta Avrupa solunun bu grupları desteklemesinden şikayet ediyorlar. Sol, dini cemaatlerin aleyhinde bir bakış açısına sahip olmalarına rağmen Müslüman aydın ve yazarlara yönelik zulme katkıda bulundu.
Terörle Mücadele Merkezi’nin Şarku’l Avsat tarafından yayınlanan bir çalışmasında Les Observateurs Gazetesi, 31 Ocak 2020'de Avrupa'daki Müslüman Kardeşler'in ‘dünyadaki en tehlikeli grup’ olduğunu teyit etti. Gazeteye göre birçok araştırma, Avrupa'daki Müslümanların yüzde 10'undan azının Müslüman Kardeşler tarafından temsil edildiğini hissettiğini gösteriyor. Ayrıca bu azınlık, Avrupa'daki çoğunluğa siyasal İslam'ı dayatmak için çalışıyor. Bu gruplara destek verilmemiş olsaydı, Avrupa’nın kendileri için neredeyse bir kuluçka merkezi olmasını sağlayacak kadar rahat bir şekilde faaliyet yürütemezlerdi.
Peki, son yaşanan hadiseler Batı solunu uyandırdı mı? Bir yandan İran ve milisleriyle olan ittifakının ve diğer taraftan Müslüman Kardeşler ve milislerine verdiği desteğin Avrupa için bela olacağının farkında mı? Avrupa sağı, sola darbe vurmak için bu fırsatı değerlendirmeyi başardı mı? Avrupa solu, Müslüman Kardeşler ve Dava Partisi’nin İslami ılımlılıkla hiçbir ilgisi olmadığını ve bu grupların hem Sünni hem Şii terörizminin dayandığı birer referans noktası olduklarını fark etti mi? Avrupa, siyasi grupların Sünni ve Şii terörist milislerle olan birliktelikleri gerçeği karşısındaki gafletinden uyandı mı?
Fransız tarih öğretmeninin başının kesilmesi ile Fransa'daki İhvancı Ahmed Yasin Derneği arasında bir ilişki olduğu yönünde çıkan haberler, Avrupa Terörle Mücadele ve İstihbarat Çalışmaları Merkezi'nin yayınladığı çalışmayla aynı zamana denk geldi. Alman istihbaratı, Şii cami ve merkezleri içindeki büyük İran ağlarını kapsamlı bir şekilde izlemeye başladı. Bu ağların, rejimin nüfuzunun uzantısı düşünülüyor.
Sol ile müttefik olan Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, İran destekli grupların tehlikesinin yalnızca onlar üzerindeki Amerikan baskısından değil; İran anayasası doktrininden kaynaklandığını fark etti mi? Maas, Bild am Sonntag’a verdiği demeçte, ABD-İran çatışmasının yalnızca bölgenin değil Avrupa’nın güvenliği için de bir tehdit unsuru olduğu konusunda uyarıda bulundu.
İran'ın Avrupa'da ve başka yerlerde meydana gelen bir dizi suikastta yer aldığına dair tüm kanıtlar ortada iken ona karşı olan bu naif görüşün kabul edilebilecek hiçbir tutarlı tarafı yok. Nitekim suikastların İran-ABD çatışmasıyla ilgisi yok. Son olarak muhalif Mehdi Emin'in iki gün önce Kanada'da öldürülmesi de dahil olmak üzere İran, muhaliflerini hedef alıyor.
Almanya'nın en önemli siyasi gazetesi olan Süddeutsche Zeitung, Avrupalıların şu andaki endişelerinin en büyük iki sebebinin ‘İran ve devlet terörü’ olduğunu söyledi ve İran rejiminin muhaliflerine suikast düzenlemek için dünyanın farklı bölgelerine ölüm mangaları gönderdiğini belirtti. Ayrıca CIA’nın, 1979 ile 1994 yılları arasında, İran rejimine muhalif olan kimselere karşı ve çoğu Avrupa'da olmak üzere tam 60 suikastın gerçekleştirildiğini tespit ettiğini ortaya koydu. İngiliz istihbaratı geçtiğimiz yıl İran destekli terör hücrelerinin ‘İngiltere ve Avrupa'da terör operasyonları düzenleyebilecekleri’ konusunda uyardı. Aynı zamanda terörle mücadele polisi, 2015 yılında terör operasyonlarında kullanılmak üzere tonlarca patlayıcının depolandığı bir Hizbullah hücresini çökertti.
Avrupa’da, sol partilerin desteklediği bu radikal gruplarla bağlantılı şiddet olaylarının bir sonucu olarak dini gruplara karşı bir ayaklanma var. Müslüman Kardeşler'in bu savaşı, ‘İslam'a karşı bir savaş’ olarak tasvir eden medyası karşısında uyanık olmamız lazım. Artık balayının sonuna gelindiğini sanıyorum.