Hüseyin Şubukşi
TT

Kartal, ejderha ve fil

Çin'in ABD ile ilişkisi çok eskidir. Qing hanedanlığı yönetiminden ve ABD'nin doğuşundan beri, ABD’nin kurucu babaları arasında Çin'in bazı başarılarına hayran kalanlar vardı. Benjamin Franklin, Çin’in cezaevi sistemi ve ipek endüstrisinin hayranıydı. Thomas Paine, büyük Çinli filozof Konfüçyüs'ün öğretilerini ve sözlerini Hz.İsa'nın öğretileriyle karşılaştırmıştı. James Madison ve Thomas Jefferson, Çin'in kendi kendine yetme ve kendisini dünyadan izole etme yeteneğine hayran kalmışlardı. İki ülke arasındaki ilişkiler, Çin’in dünyadan tamamen soyutlanmasına yol açan totaliter, son derece kapalı ve aşırılıkçı bir komünist rejime dönüştüğü Kültür Devrimi'ne kadar genel, siyasi ve ekonomik olarak iyi seyretti. Çin, Sovyetler Birliği ile stratejik ittifakıyla komünist yörüngenin bir parçası oldu.
ABD-Çin çatışması, birbirlerinin rakibini destekledikleri için Kore ve Vietnam'daki savaşlarda da açıkça görüldü. Eski ABD başkanı Richard Nixon dönemine gelindiğinde dışişleri bakanı Henry Kissinger, Çin’i komünist kamptan çıkarıp sessizce kapitalist kampa çekme düşüncesini ortaya attı. Kissinger, Çin’in yönetici sistemi içindeki üçüncü adamda aradığını bulmuştu. Bu, kendi vizyonu ile tamamen uyumlu Deng Şiaoping’di. ABD’de en az Kissinger kadar önemli veya güçlü hatta belki de üstün başka bir stratejik düşünür tarafından benimsenen başka bir görüş olduğunu da unutmayalım. Bahsedilen kişi, daha önce hiçbir resmi pozisyonda görev almayıp sadece karar verme çevrelerinde çalışırken başkan Jimmy Carter idaresinde ulusal güvenlik danışmanı görevine getirilen Zbigniew Brzezinski’dir. Sovyetler Birliği’nin her an devrilebilecek kartondan bir kaplan gibi olduğuna inandığı için, bizzat kendisini ayartıp kapitalist sisteme geçmesini sağlama düşüncesinin destekçilerindendi ve nitekim öyle de oldu.
Çin'de, ABD aradığını buldu. Malları ve hizmetleri için muazzam bir pazar, tüm bunları üretmek için ucuz emek ve ABD hükümet kredilerini karşılamak için ABD Hazine bonolarına yatırılan Çin gelirleri. Her iki tarafı da tatmin eden mükemmel bir çözüm. Mao Zedong’dan sonra en etkili ve aktif Çin başkanlarından biri olduğunu kanıtlayan mevcut Çin Devlet Başkanı Şi iktidara gelene kadar işler mükemmel gidiyordu. Daha sonra ortaya çıkacağı gibi Şi’nin önemli ve büyük emelleri vardı: Çin nüfuzunu mümkün olan en uzak coğrafi sınırlara kadar genişletmek. Bir Yol Bir Kuşak Girişimi sloganı altında Çin’in dev mali gelirleri, Afrika, Asya ve Latin Amerika'daki mali açıdan zor durumdaki ülkelere karşı "kısıtlayıcı" yatırımlarda kullanıldı.
Çin, Avrupa kıtasına bile uzandı. Çinli şirketler tam anlamıyla ve gerçekten Amerikan şirketlerinin rakibi oldular. İki ülke arasındaki rekabet, açık ve aleni bir ticaret savaşına dönüştü. Bugün Çin, "Kovid-19" salgını nedeniyle ABD’de olup bitenleri hızlı ve etkili yatırımlar elde etmek için altın bir fırsat olarak görüyor. Zira salgın, Çin'e benzersiz bir rekabet fırsatı verebilecek şiddetli ekonomik yansımalara neden oldu.
Çinli liderler, Doğu Avrupa, Güney Afrika, Avustralya, İngiltere, Brezilya, Arjantin ve Kolombiya'da enerji, teknoloji, iletişim ve ulaşım alanlarındaki fırsatlara güveniyorlar. Çin'de, salgın nedeniyle ABD’nin kendisiyle, ekonomisiyle ve sağlık sistemiyle meşgul olacağına ve geleneksel ekonomik coğrafyasına dikkat etmeyeceğine dair güçlü bir inanç var. Ancak ABD’li Pfizer İlaç Şirketi’nin beklenen aşısının yüzde 90 etkin olduğunu duyurmasına piyasalar olumlu tepki verdi. Beklenen aşı haberleriyle iyimser bir psikolojik etkileşim içinde dünya borsaları yükseldi, altın fiyatları düşerken petrol fiyatları yükseldi. Oysa bu aşıdan önce bir Çin aşısı ile Rus aşısı vardı ama ABD ürünü hala tüm dünya için daha güvenilir. Çin ekonomisinin açıkça anlamadığı şey budur; ürünün fiyatı düşük olsa da bu mutlaka kaliteli olduğu anlamına gelmiyor. Çin henüz hedefine ulaşmadı, ancak burada ünlü askeri komutan ve Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart'ın Çin hakkında söylediği “Bırakın Çin uyusun. Uyanırsa bütün dünyayı sarsar” sözünü hatırlatarak Çin ejderhasının artık uyandığını da belirtelim.
Çin ve ABD arasında bir medeniyetler çatışması yaşanıyor, zira aralarındaki savaş, ekonomik görünse de kültürel, politik ve askeri yönleri göz ardı edilemez. Amerikan kartalı ile Çin ejderhası arasındaki çılgınca mücadelede beklenen sahneyi çok güzel tanımlayan bir Hint atasözü var, o da: “Filler tepişir çimenler ezilir”. Atasözü, dünya ülkelerini bekleyenleri çok güzel özetliyor.