Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Riyad Zirvesi ve salgın sonrası

Salgın, ölümcül salgınların geçmişin bir parçası haline geldiğini zanneden dünyayı tüketti. İnsanları tüketti, ölü sayısında korkunç, vaka sayısında endişe verici oranlar kaydetti. Devletleri  tüketti. Ekonomileri sarstı, felce uğrattı, zincirlerini söktü, fabrikalarını işlemez hale getirdi. Havalimanlarını sessizliğe mahkum etti, trenleri susturdu. Turizmi vurdu. Oteller, restoranlar, alışveriş merkezleri boşluk ve kasvete teslim oldu. On milyonlarca insanı işsizliğe ve çok sayıda şirketi iflasa sürükledi. Salgın insanları yoksullaştırdı. Onlara korku ve kaygı ekmeği dağıttı. Onları maskelerinin arkasında kalmaya ve bu seri katilin her gün kaydettiği yeni rekorları sorgulamaya zorladı. Salgın hastanelerin belini büktü ve sağlık ekiplerini hedef aldı. Tarıma ve eğitime ciddi zarar verdi.
Dünyayı ilk kez bir salgın vurmuyor. Fakat önceki büyük salgınlar, insanlığın kendisini güçlendiren, yaşam koşullarını iyileştiren bu bilimsel ilerlemeyle silahlanmasından önce yaşanmıştı. Güvenliğini tehdit eden düşmanları karşısında insanlığı güçlendiren, birbirini takip eden teknolojik devrimlerden önceydi. Belki de bu yüzden dünya bir tür panik yaşadı. Geçtiğimiz aylar boyunca insanların damarlarına depresyon dalgaları enjekte edildi. Dünya yakın zamanda kurtuluşa dair hiçbir vaat olmadan korona tuzağında sıkışıp kalmış gibiydi.
Dünyanın çaresizce bir umut ışığına ihtiyacı vardı. Aşının keşfedilip herkese ulaşacağı umuduna. Bir felaket karşısında dayanışma temelinde küresel ekonominin yaralarının iyileştirileceği, borç veya yoksulluk yükü altında ezilen ülkelere yardım edileceği ümidine ihtiyacı var. Ne mutlu ki, G20’nin Riyad Zirvesi tüm dünyaya bu umut mesajını gönderdi. Hadımul Haremeyn Şerifeyn Kral Selman bin Abdulaziz'in konuşmasından, Suudi Arabistan'ın aşıların adil ve erişilebilir bir şekilde dağıtılmasında ısrar ettiği, aynı zamanda, pandeminin neden olduğu ekonomik sorunları çözmek için katılımcı ülkelerin enerjilerini seferber edebiilmesinin altını çizdiği anlaşılıyor.
Doğrusu Riyad Zirvesinin başarısı, fiili olarak Osaka Zirvesinin ertesi günü başlayan Suudi çabalarının sonucudur. Sosyal mesafe, ulaşım ve seyahat zorlukları dahil salgının getirdiği kısıtlamalara rağmen, Suudi Arabistan geçtiğimiz aylar boyunca ve Mart ayında düzenlediği olağanüstü zirveden sonra, dünyanın karşı karşıya olduğu benzeri görülmemiş meydan okuma kadar büyük bir formata son şeklini vermek için amansızca çalışan bir atölye gibiydi. Enerjilerin seferber edilmesi, Suudi Arabistan’ın son yıllarda ilerleme, reform, modernizasyon, kadınların güçlendirilmesi, teknolojiye sahip olma ve ortaklıklar inşa etme savaşına ciddi bir şekilde katılmasını kolaylaştırdı. Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın uygulamaya çalıştığı ve genç enerjileri kendine çekmeyi, ilerleme ve etkileşimi engelleyen fikirlerin hegemonyasını yıkmayı başaran iddialı 2030 Vizyonu ile bu katılım kolaylaştı. Zirvenin başarısı, Suudi Arabistan'ın bölge ve dünya ile ilişkilerinde benimsediği uluslararası sorumluluk yaklaşımının önünü açtı.
G20 zirvelerinin diğer zirvelerde bulunmayan bir halesi vardır. Gözlemcilere göre o, şimdiki zamanın ve geleceğin anahtarlarını ellerinde tutanların büyük buluşmasıdır. Bu da kesinlikle ekonomi, kalkınma, sağlık, eğitim ve çevrenin yanı sıra politika ve güvenlik demektir. Dünya nüfusunun ve ticaretinin üçte ikisini, küresel üretimin net yüzde 90'ından fazlasını temsil edenleri bir araya getiren bir zirve, hiçbir şekilde basit bir olay olamaz.
G20 zirveleri, gelecek vaat eden, güçlü ve etkili güçlerin buluşmalarıdır. Bu zirvelere katılan ülkeler bu dünyadaki en önemli unsurlardan bazılarına sahiptir; en güçlü ekonomiler, en büyük servetler, en iyi laboratuarlar ve üniversiteler, en önemli teknolojik atılımlar ve dev şirketler, en büyük ordular, en tehlikeli cephaneler. Pratikte bu, katılımcıların gerçekten de istikrar ve refahın anahtarlarına sahip oldukları anlamına gelir. Ekonomisi, güvenliği veya beklenen çevre ve iklim tehlikeleri olsun, küresel köyün karşı karşıya olduğu zorluklarla yüzleşmek onların görevidir.
G20 katılımcılarının muazzam kapasitelere sahip olmaları, sihirli çözümlere sahip oldukları  anlamına gelmez. Grubun farklı kıtalardan, siyaset ve ekonomi alanında, krizleri okumak ve çözümler keşfetmekte farklı okullardan ülkeleri içerdiği unutulmamalıdır. Onlar, önemli konumları ele geçirmek ve üstünlük için yarışan, çıkarlarını şiddetle savunan ülkelerdir. Ancak, farklılıklara ve rekabetlere rağmen, malların, insanların ve fikirlerin akışının kat kat hızlandığı bir dünyada ekonomiler arasında giderek artan bağımlılık göz önüne alındığında, son birkaç yıldır bir tür kader ortaklığı ve birliğine olan inancın arttığı söylenebilir.
G20 zirveleri ne kadar önemliyse, düzenlenme koşulları da o kadar önemlidir. Dolayısıyla iki gündür devam eden zirvenin bu yılki koşulları, onun önemini artırmaktadır. Bu yılki zirvenin, geçen yıl Japonya'nın Osaka kentinin ev sahipliği yaptığı G20 zirvesinin yapıldığı dünyadan farklı bir dünyada yapıldığını söylemek abartı olmaz. Geçen yıl benim de aralarında olduğum gazeteciler, bu büyük hadise ile çalkalanan bir şehir hatırlıyorlar. Ünlü tokalaşmaları, öne çıkan sarılmaları, kulislerdeki görüşmeleri, küresel ekonominin sancılarını azaltacak reçeteleri sağlamakla ilgilenen bir doktorlar komitesi gibi aynı masanın etrafında toplanmış liderleri hatırlıyorlar.  Elbette zirve sorunsuz değildi ama bunlar doğal bir dünyadaki doğal sorunlardı. Osaka Zirvesi sırasında, çeşitli başkentlere ve kıtalara kendi acı yasa ve kısıtlamalarını dayatan gizemli ve ürkütücü salgının rüzgarları henüz esmemişti. Önceki zirvelerde de mutlaka krizler yaşanmıştı, ancak bankalar, para piyasaları, ticaret koşulları, ekonominin bir dönemden diğerine geçişi etrafında dönen türdendi. Dünya sakinleri katı ve rasyonel politikalar benimsemekte acele etmezlerse yaşanması beklenen çevresel felaketleri önlemek için, katılımcıların katkılarının artmasının gerekliliğiyle ilgili krizlerdi.
Osaka Zirvesinin ardından G20’nin tek Arap üyesi olan Suudi Arabistan, grubun başkanlığını ve mevcut zirveye hazırlanmanın sorumluluğunu üstlendi. Ne mutlu ki, Riyad'daki G20 Zirvesi, özellikle de aşıların artık haftalar içinde kullanılmaya başlanacağı haberleri ortasında, pandemi sonrası dünyanın rehabilitasyonu için bir başlangıç gibiydi. Zirve, tünelden çıkmaya hazırlanan dünyanın ihtiyacı olan umut ve dayanışma mesajını verdi.