Hüseyin Şubukşi
TT

Aşı yaptırılmasına karşı endişeler konusunda bir diyalog

2020 yılı net bir şekilde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) yılıyken görünen o ki dünya ihtiyatlı bir iyimserlikle 2021 yılını aşı yılı olarak kabul etmeye hazırlanıyor. Dünya çapında birden fazla aşının dağıtılmaya hazır olduğunun ilan edilmesiyle dünya ihtiyatlı bir iyimserlikle aşı dönemine hazırlanmaya başladı. Ancak bu iyimserlikle birlikte aşı ile ilgili bir panik, endişe ve korku hali oluştu. Bu da derinlemesine incelemeyi, doğru cevaplamayı ve aynı zamanda aşıyı alacak kişinin düşüncesine saygı duymayı gerektiren oldukça önemli bir dizi soruyu beraberinde getirdi. Mantıklı ve mantıksızlık arasında gidip gelen sorular...
Aşının kişiye herhangi bir itiraz hakkı ya da hatta kendisine uygun olduğunu düşündüğü aşıyı seçme hakkı tanınmadan zorla yaptırılmasına ilişkin endişeler var. Aynı şekilde gizemli ve yeni bir aşının olası yan etkileri, insanları genetik olarak değiştirme gücü olup olmadığı ve gelecekte insanları kontrol etmek için insan vücutlarına elektronik çip yerleştirme projesine açılan bir kapı olup olmadığı ile ilgili sorular da gündeme geliyor.
Son noktayı çürüterek başlayalım. Basitçe anlatırsak mRNA tarafından taşınan virüsün genetik kodunun kullanıldığı teknik ile geliştirilen aşılar, insanların DNA’sını yani genetik kodunu değiştiremez. Sadece, Kovid-19 virüsünün yüzeyindekine benzeyen bir protein oluşturmak için vücuda talimatlar ve yönergeler gönderir ve bu da bağışıklık sistemini güçlendirerek vücudun direncini artırır. Aynı zamanda aşının olası yan etkileri de endişe uyandırmaya devam ediyor. Ancak yapılan çeşitli klinik deneyler, ilgili bilim adamlarına şu ana kadar onaylanan aşıların tamamen güvenli olduğunu ve en fazla mevsimsel grip aşısı ile birlikte gelen yan etkilerin ortaya çıktığını ve bunların genellikle baş ağrıları, yüksek ateş ve en fazla üç gün süren lokal ağrılar arasında değişen hafif ve geçici yan etkiler olduğunu gösterdi.
En büyük endişe kaynağına gelirsek bu da aşıların daha önce eşi görülmemiş bir hızda geliştirilmesi. Bunun da geçerli ve önemli sebepleri var. İlk sebebin aşı geliştirmenin pratikte Çin’in Wuhan kentinde virüsün patlak vermesinden önce başlaması ile ilgili temel bir ilişkisi var. Zira SARS ve diğer karmaşık virüslere karşı bir aşı geliştirilmesine yönelik önemli ve bilimsel bir dizi araştırma esas alındı. En az bunun kadar önemli olan başka sebep de ilgili makamların yasalar, onay prosedürlerinin hızlandırılması ve gerekli izinlerin alınmasının önündeki engellerin aşılmasında olumlu ve hızlı etkileşime sahip olması. Tabiki bu, aşıları insanlara sunmaya hazırlanırken resmi onay ve akreditasyon aşamasına ulaşmak için farklı ve karmaşık deney aşamalarının arasındaki geçişi kolaylaştırdı. Daha önce saydığımız sebeplerin yanı sıra önemli bilimsel bir sebep daha var o da aşının geliştirilmesinde modern genetik tekniklerin kullanılması. Bu, insanlar tarafından beklenen aşının büyük miktarlarda rekor bir hızda üretilmesini sağladı. Tam ve ölü virüslere dayanan klasik eski teknikler kullanılmadı çünkü bu virüsün laboratuvar ortamında değiştirilmesi, zayıflatılması ve ardından güvenli ve hazır hale getirilmesi oldukça uzun zaman alan karmaşık bir süreç.
Dünya, insanları aşılanmış ve aşılanmamış olmak üzere iki grup halinde değerlendirecek ve ne yazık ki aşı yaptırmayanlara karşı zorlayıcı ve katı bir ayrımcılık söz konusu olacak. Modern teknoloji, insanları sıkıştırıp hareketlerini ve özgürlüklerini genel ve mutlak olarak kısıtlayarak, kontrol ederek ve gözetleyerek bunu gerçekleştirmek için kullanılacak.
Dünyanın dört bir yanındaki resmi örgütler, korkunç bir büyüklükteki yanlış, yanıltıcı ve asılsız bilgileri çürütmek için eşi görülmemiş bir şeffaflık ve detaylı bir açıklama yapılmasını talep ediyor. Aşı, büyük bir yıkıcı etkisi olan Kovid-19 salgınıyla mücadele etmek için en ideal yol olarak gözüküyor. Bu çıkış yolu en kusursuz yol olmayabilir ancak bilimlerin ve bilim adamlarının önümüzdeki dönemde daha önemli ve gelişmiş özellikleri olan yeni bir aşının ortaya çıkma ihtimalini göz ardı etmeden mümkün olan en kısa sürede ulaştıkları en iyi yol denebilir.
Bu sözleri çok sayıda bilimsel bilgileri inceledikten ve birden fazla uzman doktora sorular sorduktan sonra yazdım ancak çok saygı duyduğum birinden gelen soru kafamda dönüp duruyor: “MERS, SARS ve Ebola gibi önceki virüslerde aşı yaptırılması için kitlesel bir ısrar ve küresel bir zorlama yokken neden şimdi böyle bir şey var?”. Kovid-19 salgını insan sağlığını tehdit ediyor ve bu ne en büyük endişe kaynağı ne de en büyük tehlikeyi oluşturuyor. Asıl bireyin özgürlüğünü ve insan haklarını tehdit ediyor. Ne yazık ki bu tehlikeli ve etkili konu için ufukta şu anlık bir aşı görünmüyor.