Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Arap Birliği.. Bu kadar yeter!

Şarku’l Avsat’ın, eski Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa'nın yakında Mısır merkezli Daru’ş-Şuruk yayın evi tarafından yayımlanacak olan  ‘Senevatu’l-Camiati’l-Arabiyye’ (Arap Birliği Yılları) adlı kitabının bazı bölümlerinde, ünlü Mısırlı diplomat tarafından dile getirilen oldukça dikkat çekici anılar vardı.
Ayrıca eski Arap Birliği Genel Sekreteri Mısırlı diplomat İsmet Abdulmecid’in, görev süresinin 11 Eylül 2001 fırtınasından neredeyse bir yıl önce sona ererken Arap ülkelerinin, yerine yeni bir isim sunma konusunda yaşadığı fikir ayrılığını fırsat bilip, görev süresinin uzatılmasını istediğini aktaran Musa kitabında, Abdulmecid’in bu arzusunu dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’e ilettiğini ve Mübarek’in bunun üzerine “Ona bu kadar sürenin yeterli olduğunu söyle. Yahu adam, bana Arap Birliği’nin komada ve ölmek üzere olduğunu söyleyen önemli ülkeler var. Bu kadar yeter. Görev süresi uzatılmayacak” dediğini belirtiyor. 
Bu olay, Arap Birliği’nin işlevsiz, rolünün faydasız ve etkisiz olduğuna dair sık sık gündeme gelen konunun sadece bugüne özgü bir durum olmadığını gösteriyor.
Bunun sorumlusu bir dereceye kadar Arap Birliği yönetimi olsa da aynı zamanda bazı üye devletlerin, İran ve Türkiye gibi Arap olmayan eksenler ve güçlerle olan ilişkileri nedeniyle, Arapların bu büyük hedefine ulaşmayı reddetmeleri de söz konusu durumun başlıca nedenlerindendir.
Bu harap haldeki kurumun hataları hakkında uzun uzadıya acı veren konuşmalar yapabiliriz. Ne var ki bunu yapmak doğru olacaktır. Şurada burada kurum içindeki mali ve idari yolsuzluklardan bahsedebiliriz. Ancak tüm bunlar, bu kurumun hayatta kalmasının siyasi düzeyde Pan-Arabizm hissinin bir kalıntısı olduğu gerçeğine ters düşmeyecektir. Arap Birliği’nin ayrıca spor müsabakaları ve Arap işçi kurumları gibi Arap halkları arasında iş birliğini ve ortak kimlik duygusunu geliştiren başka yönleri de bulunuyor.
Üzerinden bir ömür geçtikten sonra şimdi ortak Arap duygusunun temel bir zemini olmasının, çalkantılı ellili ve altmışlı yıllardan ve Araplar adına diğer Arap ülkelerine yönelik Arap işgallerinden uzakta kınanacak bir his değil, iyi bir his olduğu anlaşılıyor!
Tüm bunların dışında bu temel duygu, Arapların onlarla iyilik istemeyenlere karşı bir araya gelmeleri için gerekli bir kuluçka aracı olmaya devam ediyor.
Tüm bunların dışında bu temel duygu, Arapların kendilerinin iyiliğini istemeyenlere, İran ve Türkiye gibi Arapların ülkelerini, bölgelerini, halklarını ve evlerini çalışma ve istihdam için sadece boş birer alan yapmayı umanlara karşı bir araya gelmeleri için gerekli bir araç olmaya devam ediyor. Belki de bu yüzden Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin çoğu, en zor günlerde bile Arap Birliği’ni destekleme konusunda bu kadar istekliydiler.
Amr Musa, genel sekreterlik görevine geldiğinde Arap Birliği’nin kötü yönetildiğini, bina ve ofislerinin eskidiğini, personelinin zayıf olduğunu ve mali olarak iflas etmiş halde olması karşısında dehşete kapıldığını, bu nedenle başta Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri olmak üzere Arapların yardımına başvurduğunu söylüyor.
Amr Musa kitabında bu konuda, “Prens Suud ile Arap Birliği’nin iflasın eşiğindeki mali durumunu gündeme getirdiğimizi hatırlıyorum. Prens Suud, dönemin Veliaht Prensi Abdullah bin Abdulaziz’e bu talebi desteği ile birlikte sunacağına söz verdi” ifadelerine yer veriyor.
Musa’nın hatıralarına göre merhum Kral Abdullah bin Abdülaziz liderliğindeki Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri, Arap Birliği’ne cömert yardımlarda bulundular.