Sevsen Şair
TT

Arar Limanı, Araplaştıran liman

Büyük güçler, kendileri ve çevrelerindekilerin güvenliği ve refahına sağladıkları katkı kadar stratejik prestij sahibi olurlar. Suudi Arabistan Krallığı’nın bunu Arap dünyası çevresinde güvenlik ve ekonomik düzeyde yapıyor oluşu da ona tartışmasız prestij sağlıyor.
Ancak Suudi Arabistan, bu prestiji elde edebilmek için yalnızca topraklarındaki doğal nimetler, coğrafi konumu, maddi imkanları, demografik hacmi, İslam dininin merkezi oluşu ile yetinmemiş; aksine sahip olduğu bu imkanları Arap güvenliğini askeri güce başvurmadan artırmak ve sağlamlaştırmak için aracı kılmıştır. Nitekim Suudi Arabistan’ın başvurduğu bu yumuşak güç, zaten şiddetin, kaosun ve yıkımın sağlayamadıklarını sağlar.
Mesele yalnızca ekonomik avantaj ve yatırım risklerinin değerlendirilmesi fizibiliteleri olsaydı, Suudi Arabistan Krallığı Irak'a bir riyal dahi yatırım yapma riskini almazdı. Zirâ ‘hayır’, ‘evet’ten çok daha fazlasıdır. Irak gibi güvenlik riskleriyle dolu görünen ve yoğun bir İran nüfuzunun bulunduğu bir ülkeye yatırım yapmaya ‘evet’ ile risk almamaya yönelten ‘hayır’ arasında ciddi bir kayıp farkı vardır.
Ancak Suudi Arabistan’ın stratejik düşüncesi, genelde Arap ulusal güvenliği, özelde ise ulusal güvenlik gerekliliklerine yönelik ileri görüşe sahiptir. Safi ekonomik fizibiliteleri bir kenara bırakıp siyasi yatırımlara da odaklanılmasını sağlayan da budur. Nitekim ticari yatırım, Irak’ın tarihi, coğrafi ve doğal haline dönmesini, İran genişlemesi ve nüfuzuyla yüzleşmesini sağlayacak söz konusu yumuşak güç aracı haline getirilmiştir. Böylece Suudi Arabistan Krallığı ise Irak derinliğini kendi güvenliğinden bir uzantı haline getirebilir. Bu temelde, kar ve zarar oranları bundan böyle değişmiş durumdadır. Nitekim Suudi Arabistan’ın yüzünü Irak’a dönüşü, ileri görüşlülüğü ve stratejik güvenlik vizyonuna, aynı zamanda her iki tarafın da sağlayacağı ekonomik faydalara delalet ediyor.
Irak, 30 yıllık bir aranın ve Güneydoğu Irak’taki Enbar’da bulunan Arar Limanı’nın ardından Suudi Arabistan Krallığı ile arasındaki ikinci limanı açmaya hazırlanıyor. Mutenna ilindeki Cumeymi Limanı, önümüzdeki günlerde açılmaya hazırlanıyor. Uluslararası terör listesinde aranan Kays Kazali ise bu konuda sesini yükselterek iki ülke arasındaki bu yaklaşıma karşı çıkıyor; hatta bu yaklaşımı provoke edip tehditler savuruyor. Nitekim, Suudi Arabistan Ticaret Bakanı ve Enformasyon Bakanı Vekili Dr. Macid el-Kasabi başkanlığındaki bir heyetin geçen hafta çeşitli alanlarda iş birliği görüşmeleri yapmak üzere Irak'ın başkenti Bağdat'a gelişi sonrasında konuyla ilgili açıklamasında, “aşiret şeyhleri, saygın kişiler, ulusal siyasi güç ve şahsiyetler başta olmak üzere çeşitli alanlardaki tüm akademisyen seçkinleri, öğrencilerini ve sosyal aktörleri bu zararlı projeye karşı çıkmaya ve gerçekleştirilmesine izin vermemeye” çağırmıştı.
Suudi Arabistan heyetinde, Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bender el-Harif, Suudi Standartlar, Metroloji ve Kalite Teşkilatı (SASO) Başkanı Dr. Saad bin Osman, Genel Yatırım Otoritesi (SAGIA) yetkilisi Ayed Utaybi, çeşitli bakanlıklar, kurumlar ve kamu sektöründen temsilciler de yer aldı. Aynı zamanda birkaç farklı ticari, ekonomik ve yatırım şirketini içeren ticari ve ekonomik bir heyet de hazır bulundu.
Suudi Arabistan, Arap bölgesi ve dünyanın ihtiyaçlarını karşılayabilecek su kaynaklarına, verimli topraklara ve deneyimlere sahip olan Irak'ta 100 farklı şirket kaydettirme yönünde bir girişim kaydetti. Suudi Odalar Konseyi'ndeki Suudi-Irak İş Konseyi Başkanı Muhammed el-Harif, Suudi medyasında yer alan açıklamasında, iş insanlarının iş bağlarını güçlendirmeye ve iki ülkenin ilgili ayrıcalıklarına, aynı zamanda Suudi Arabistan’ın hidrokarbon endüstrileri, madencilik, enerji, ilaç ve gıda endüstrileri, inşaat ve inşaat malzemeleri endüstrileri ve sağlık hizmetleri gibi ekonomi potansiyellerine yatırım yapmaya istekli olduğunu aktardı.
Ayrıca Suudi Arabistan, İran'ın fırsat bildiği Arap boşluğuna sebep olan ve yıllardır süregelen kopukluğu telafi etmek için de Irak’a gelmiştir. Nitekim 17 yıldır hiçbir kısıtlama olmaksızın tek başına ilerleyen yıkım çabasına eşdeğer derin bir nefes almak ve inşa çabasına girmek gerekiyor. Zirâ Irak, bu yıllar boyunca doğal halinden kopmuştu. Ancak bu çabaya girmek kolay olmayacak; Kays Kazali gibi yaygın nüfuzlu kişilerin teşebbüsleri tehditle sınırlı kalmayacak. Zaten Irak, ona boyun eğdirmek için oldukça uğraşan İran’ın onu kendi illerinden biri olarak görmesi sebebiyle yarı işgal altında sayılıyor. İran, kaynaklarını tükettiği Irak’ı şimdi ise doğuya geçişinde koridor olarak kullanıyor. Nitekim İranlılar, Suudi Arabistan’ın sarf ettiği çabaların başarıya ulaşmasını engellemek için çok şey yapacak.
Suudi Arabistan ise 17 yıl boyunca terk edilmiş bir yolun yeniden inşası ile Irak'ın Araplaşmasına yatırım yapıyor. Bu; sabır ve deneyim, aynı zamanda her iki taraftan da korunma sağlanmasını gerektiriyor.