Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Hilalin Generali ve değişen koşullar

İran, Donald Trump'ın Beyaz Saray'dan ayrılacağı tarih için gün sayıyor. Ayrılmaya hazırlanan yönetim uyarılar yağdırıyor ve İran’ı ABD’den gelecek sürprizlere karşı ikaz ediyor. İran, hem meydan okuma çıtasını hem de uranyum zenginleştirme oranı ile tehditlerini yükseltiyor. Ancak Beyaz Saray’ın efendisine kendisine karşı bir askeri harekat başlatma gerekçesi vermekten kaçınıyor.
İran, General Kasım Süleymani suikastının birinci yıl dönümünde dünyaya Ortadoğu’nun bir bölümünü sıcak bir zeminde tutma yeteneğini hatırlatıyor. Irak, Yemen, Suriye, Lübnan ve Gazze’de füzeleri ve insansız hava araçları bulunuyor. Bu bölgelerde koruduğu milis güçleri, topraklarında füzelerin uyuduğu bu ülkelerin yaşadıkları zor koşullara karşın İran’ın daha ileri gitmeyi seçmesi halinde kendisine katılmaya hazır görünüyorlar. Bilhassa koronavirüs pandemisinin kayıpları ve yükleri iki katına çıkarmasından sonra, Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen'de insanların ekonomik gerilemeden dolayı çektiği acı ve sıkıntıları hatırlatmak için sayılar gerekmiyor.
İran’ın birçok başkent ve haritada kartlara sahip olduğu açık ve net. Ancak Süleymani'nin öldürülmesinin kendisi için oluşturduğu kaybın büyüklüğü boyutunda bir karşılık veremediği de ortada. Ortadoğu'da bir ABD hedefini taciz etmek, İran'a karşı güç kullanımını destekleyen Amerikalı şahinlerin argümanlarını güçlendirmek demek. Böyle bir çatışma sadece Trump yönetimiyle değil, aynı zamanda Joe Biden yönetimiyle de ilişkiyi etkileyeceği için basit değil. Buna ilaveten ekonomik yaptırımların devam etmesine yol açacak herhangi bir karşılık, özellikle Trump'ın yaptırımlarının, dünya ülkelerinin İran ile ABD arasında bir seçim yapmaları gerektiğinde Washington ile ilişkileri seçeceklerini gösterdi. Bu, İran için bir gerileme olacaktır.
İran başka bir yönde de ilerleyebilir: İsrail ile sınırlı bir savaş. Ama bu seçenek de zor görünüyor. Böyle bir savaş, bilhassa mevcut koşullar altında Lübnan’ın dayanma gücünden daha büyük olabilir. Sadece Suriye ordusunun mevcut koşulları değil, aynı zamanda bu ülkedeki Rus rolü nedeniyle de İran’ın Suriye topraklarından füze saldırıları düzenleme konusunda eli kolu bağlı. Irak’taki durum da aynı. Irak, sahasının aşırı kullanımını teşvik edici bir durumda değil.
İran büyük olasılıkla bunu deklare etmese de sonunda ABD’nin bazı bölge ülkeleri ile ilişkilerini zayıflatmaya yönelik politikasını sürdürmeyi seçecek. Bu, ABD’den Irak'tan tamamen geri çekilmesini talep etme, Lübnan'ın karar mekanizmaları üzerinde daha fazla hakimiyet ve Kızıldeniz'de Husi vekilinin daha geniş bir şekilde kullanılması şeklinde olabilir.
Donald Trump bir yıl önce hiç kimsenin bir ABD başkanının alabileceğini düşünmediği bir karar aldı. Bu, General Kasım Süleymani’nin öldürülmesi kararıydı.
Süleymani’nin öldürülmesi, Usame bin Ladin veya Ebu Bekir el Bağdadi’nin öldürülme hikayesinden farklı. Süleymani başka bir sözlükten geldi. Devrimin közlerinden ayrılıp normal ve doğal devlet kurumlarında ikamet etmeyi reddeden bir ülkeden. O, anayasasında “devrimi ihraç etmenin” silahlı kuvvetlerinin görevi olduğu ifadesinin yer aldığı bir ülkenin generaliydi. İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Tugayı’nın Komutanı sıfatıyla Süleymani, bölgedeki büyük hücuma komuta etmekle görevliydi. Rolünü icra ederken her zaman Dini Lider Ali Hamaney’in tam desteğine dayanıp birkaç ülke içinde gerçekleştirdiği ihlallerin kazanımlarıyla silahlanarak, yetkilerini ve resmi sıfatını aşan bir boyut kazandı. Böylelikle, cumhurbaşkanı kim olursa olsun Süleymani’nin Hamaney’den sonra rejimin ikinci adamına dönüştüğünden çokça bahsedilir oldu. Süleymani ile görüşmüş ve çalışmış bir Iraklı politikacıya Tahran'ın bakış açısından Süleymani’nin ne gibi başarılar gerçekleştirdiğini düşündüğünü sorduğumuzda adının gizli kalmasını talep ederek şu yanıtı verdi:
“ABD'nin Irak'ı işgali yaklaştığında, Tahran bunu olağanüstü bir armağan olarak gördü. Çünkü Saddam Hüseyin rejimi, abluka ve yaptırımlarla pençeleri sökülmüş olmasına rağmen İran’ın bölgeye yönelik politikalarının ve milislerinin akışının önünde bir engeldi. Tahran, ABD işgalini engelleyemezdi. Ancak Bağdat'ta istikrarlı ve ABD yanlısı bir hükümetin kurulmasını engelleme, bunu başarmak için de tüm yolları ve araçları kullanma kararı aldı. Bazı durumlarda İran'a karşı açıkça düşman olan gruplar içindeki kimi fay hatlarını harekete geçirerek tüm kırmızı çizgileri aşan Süleymani, ABD ordusunun Irak’taki ikametini cehenneme çevirmeye çalıştı. Yaklaşık iki yıl sonra Tahran, eski Lübnan başbakanı Refik Hariri suikastından sonra Beyrut’ta Batı ve ılımlı Arap eksenine dost, istikrarlı bir Lübnan hükümeti kurulmasına izin vermeme kararı aldı. 2006’daki İsrail savaşını, Tahran’ı Hariri suikastından önce ülkede bulunan Suriye nüfuzunun mirasçısı olarak meşrulaştıran 7 Mayıs 2008 olaylarını bu bağlamda anlamak mümkün.”
Iraklı politikacı sözlerine şöyle devam etti:
“Suriye’de devrim patlak verdiğinde Tahran, bedeli ne olursa olsun Beşşar Esed rejiminin ayakta kalmasını sağlama kararı aldı. Süleymani’nin görevi bu kararı uygulamaktı. Lübnanlı Hizbullah’ın Suriye müdahalesi, ardından Süleymani’nin çokuluslu milis gruplarını Suriye’ye nakletmesi bu bağlamda anlaşılabilir. Nitekim bu milisler olmasaydı sadece hava desteğine dayanan Rus müdahalesi rejimi kurtaramazdı. Bunlara, İran’ın bölgedeki ana ülkeleri kuşatma programının bir parçası olarak Yemen'deki müdahale de eklenebilir. Filistin arenasında Süleymani, Gazze’deki oluşumu ortaya çıkaran karşı çıkış ekseninin Filistinli tarafı ile ilişkinin mimarıydı.”
Bölgenin şu anda kaynamakta olduğuna şüphe yok. Trump döneminin son döneminin "ateşten haftalar" formatında olacağı bir sır değildi. Asıl soru şu; Biden yönetimi bu ateşten dosyaları devraldığında ne yapacak? Hiç şüphe yok ki Trump, ABD-İran çatışma dosyasına damgasını güçlü bir şekilde vurdu. Tıpkı nükleer anlaşmadan çekilmek ve yaptırımları artırmak gibi, Süleymani suikastı da kendi başına oyun değiştirici bir hamleydi. "Büyük Şeytan" sloganını yükseltmenin şeytanın ölümüne yol açacağını gösteren hiçbir şey yok. Başkentleri ateşli bir zeminde bir araya getirmenin, İran'ı "Büyük Şeytan"ın "en büyük ortağı" pozisyonuna yerleştireceğini gösteren hiçbir gösterge de bulunmuyor. İran Hilali, generalinin ölüm yıl dönümünün sıcak koşulların değişmesine yol açacağına dair kanıt mevcut değil. Koşulların değişmesinin, Tahran'ın uluslararası alanda kabul görmüş sınırlar içinde normal bir şekilde yaşamanın, İranlıların geleceği için sınırları ihlal etme yaklaşımından daha iyi olduğuna ikna olmasına bağlı olduğu artık bir sır değil.