İyad Ebu Şakra
Siyasi analist, tarih araştırmacısı
TT

ABD’de Trump’tan sonra Trumpizm ile yaşama zorluğu

Dün, “kurumlar devleti” kavramı, sokak çeteleri ve ayaktakımı zihniyetine karşı büyük bir savaş kazandı, ancak savaşın sonuçlandığını kesin olarak söylemek için henüz çok erken.
Savaş kazanıldı. Kazanılması da gerekiyordu, Çünkü her ne kadar  temelde çeşitliliğe dayanan bir göçmen toplumunda sorumlu özgürlük, kurumsal demokrasi ve çeşitliliğin kabulü fikirleriyle hiçbir ilgisi olmayan ilkel ve aşırılıkçı popülist sloganların etkisiyle Washington'a yürüyen on binlerce kişinin gözünden kaçmış olsa da, alternatifi korkutucu.
Tennesseeli bir kadının göz yaşları içinde bir muhabire saldırıya uğradığından şikayet ederken söyledikleri, Kongre baskını günündeki gerçeküstü sahnenin saçmalığını özetleyebilir. Muhabir olayın nasıl gerçekleştiğini soruyor ve kadın masumca, Capitol’e (Kongre Binası) ve koridora girmek için ayağını eşiğe koyması ile saldırıya uğradığını söylüyor. Muhabir ona “Neden binaya girmeye çalışıyordunuz?” diye sorunca da kadın “Capitol’ü istila etmeye geldik. Bu bir devrim!” yanıtını veriyor. Bu kadının düşünce biçimi, muhafazakar popülist akımların, Başkan Donald Trump'ın sözlerinin, her zaman devlete, kurumlarına, içindeki iktidar devir mekanizmalarına karşı olan Evanjelistler ve aşırı ırkçılar tarafından uydurulmuş komplo teorilerinin kışkırttığı on binlerce kişinin inancını ifade ediyor.
Zavallı kadın ABD’nin bozulduğuna, esasında göçmenlere dayanan sosyal dokusunun Amerikan vatandaşı olmayı hak etmeyen yabancı göçmenler tarafından tehdit edildiğine inanmış. Hatta şu ana kadar dünyanın en güçlü ve zengin ülkesi olmayı sürdürmesine rağmen “ABD’nin yeniden büyük yapılması” gerektiğini kabul etmiş.
Daha önce de söylediğimiz gibi dün bir çatışma sona erdi ama savaşın bittiğini söylemek için henüz çok erken. Donald Trump ve müesses nizamın dışından birisi olarak aday olduğunda kendisini Beyaz Saray’a taşıyan güçlerin yenildiği doğru, ancak bu güçler halen mevcut, aktif, iyi finanse edilmiş ve kendisine ya da hareketinin liderliğini üstlenecek halefine bahis oynamaya hazırlar. Başka bir deyişle, Trump 2020 seçimlerini kaybetmiş olabilir, fakat Trumpizm hala fenomen. Verilerin ve kanaatlerin her gün değiştiği zorlu bir dünyada, ABD'nin ilerleme yeteneğini tehdit eden etkili, tetikleyici ve tehdit edici bir ses olmaya devam edecek.
20 Ocak'taki iktidar devir teslim işlemlerinin barışçıl yollarla ilerleyeceği umutlarına rağmen, önümüzdeki günlerin ve haftaların birden fazla düzeyde dikkate alınmamış gelişmeler taşıması endişesi de var. Bu gelişmelerin en önemlileri:
- İstifa çağrıları, yargılanması talepleri hatta bazılarının azledilmesi istekleri arasında ve Kongre baskınındaki doğrudan azmettirici rolü ışığında Başkan Trump’a nasıl davranılmalı? Zira bu seçeneklerden her birinin siyasi bedelleri ve sonuçları var. Yasal engellerden bahsetmiyoruz bile.
- İlk turu kaybetmesinden sonra Cumhuriyetçi Parti liderleri Trumpizm’e karşı nasıl bir tavır takınacaklar? Bu yenilgi, dolduruşa getirilen gürültücü sokağın baskısından geçici olarak kurtulduğunu düşünen parti içindeki akıllı geleneksel liderler için örtülü bir olumlu gelişme mi yoksa ılımlılar ve geleneksel liderler yine korkup söz konusu sokak ile yüzleşmekten kaçınacaklar mı?
- Seçilmiş Başkan Joe Biden’ın gücü, Demokrat saflarının bütünlüğünü koruma, rasyonel ve akıllı kanadın daha ağır basmasını sağlamaya ne kadar yetebilir? Kanımca, bu kanat Kasım ayında başkanlık seçimlerinde aldıkları zafer ile daha sonra Georgia eyaletindeki çifte zaferleriyle Senato’da yeniden çoğunluğu elde etmelerinin etkili ama ezici bir zafer olmadığını biliyorlar. Cumhuriyetçi Parti içinde Trump akımının yaptığı gibi tırmandırma ve yok sayma konusunda mutlak yetkiye de sahip değiller. Bu, Biden ve (Senato'da çoğunluğun ele geçirilmesinden sonra gücü artan) yardımcısı Kamala Harris’in, ilerici akımın dik başlı popülizmini kontrol etmeleri ve kendilerini parti disiplini içinde kalmaya ikna etmeleri gerektiği anlamına geliyor.
- Son 4 yılın ırkçı çatlağı derinleştiren, radikalleşme ve kutuplaşmayı artıran, devlete güveni azaltan, medyanın güvenirliğini sorgulayan ve yargının bağımsızlığını göz ardı eden       politikalarından sonra ortalığı mümkün olduğunca toparlamak gerekiyor. Elbette Kovid-19 pandemisi, sağlık, sosyal ve ekonomik yansımaları, ABD’nin sarsılan küresel konumu, Kongre’deki bu acı günden önce ve sonra ister dostları isterse düşmanları arasında olsun darbe alan güvenirliği de buna dahil.
Trump’ın kaderi ve Cumhuriyetçi liderlerin kendisine karşı nasıl bir tavır benimseyecekleriyle ilgili olarak öne sürülen çeşitli görüşlerin arkasında ciddi ve sağlam bir mantık var. Gerçekten de yaranın daha yeni ve sinirlerin gergin olduğu bu saatlerde, Trump'a karşı tırmandırmanın riskleri küçümsenmemeli. Cezalandırma ve aşağılama, Cumhuriyetçi ılımlıların partilerini son 4 yılda kendisini ele geçirenlerden kurtarma fırsatları dahil herkes için ters bir reaksiyona yol açabilir. Öte yandan, Cumhuriyetçi politikacıların da aralarında olduğu bazı kişiler, aşırılığın bu ılımlılığı yanlış yorumlayıp zayıflık olarak görebileceğini, dolayısıyla daha saldırgan ve agresif olacağını, böylece “demiri tavında dövme” fırsatının kaçırılabileceğini düşünüyorlar.
Demokratların işi Cumhuriyetçilerden daha kolay görünüyor, ama çok da değil. Başlangıç olarak, Biden’ın kişiliği partinin çeşitli kanatları için geçici olarak birleştirici olabilir, ancak ara seçimlerden önceki iki yıl içinde hızlı bir değişim sağlamayı başarmalı. Bu, Demokratların gerek Senato gerekse Temsilciler Meclisi’nde sahip oldukları çoğunluğun küçük ölçekli olması, Kovid-19 pandemesinin devam eden yankıları, aşırılık yanlısı siyasi kutuplaşmanın dizginlenememesi halinde güvenlik alanında yaşanabileceklerin gölgesinde son derece önemli bir aşama.
Bu nedenle gözlemciler, iki büyük partinin, kurumlar devletinden uzaklaşıp tehlikeli anlaşmazlıkları sokağa taşıma eğilimini dizginlemeleri, ülkenin kenarına kadar sürüklendiği uçurumun hala var olduğunu unutmamaları ve akıllı siyasi liderlerin ülkeyi bu uçurumdan uzaklaştırmaları gerektiğini düşünüyorlar.
Kurumsal akıllılar bu kez, Temsilciler Meclisi ve Senato’nun fırsatçı ve maceracı (seçimlerin güvenirliğini sorgulamanın kendi üyeliklerinin meşruiyetinin de sorgulanması anlamına geldiğini gözden kaçıran) üyelerini mağlup etmeyi başardılar. Fakat söz konusu kişiler hala oradalar ve eylemlerinden dolayı halk tarafından yargılanmayı bekliyorlar.
ABD’nin bugün, çoğulcu ve medeni bir toplumda liberal bir partiye karşı ABD ve kurumlarına gerçekten inanan muhafazakar bir partiye çok gereksinimi var. Zira kendisine inanların olmadığı yerde demokrasi de var olamaz.