Sevsen Şair
TT

İki model arasında iyi yönetişim

Twitter hesabımdan yaptığım son paylaşımımda iki Arap ülkesinden iki ayrı kadının videosu vardı.
Biri Lübnan’dan diğeri Birleşik Arap Emirlikleri’ndendi (BAE) ve aralarındaki uçurum farkedilmeyecek gibi değildi.
İlk videoda Lübnanlı bir kadın caddede insanları cesaretlendirmeye çalışarak seslerini yükseltmeleri ve Lokman Selim’in katilinin Hizbullah olduğunu korkmadan söylemeleri için bağırırken diğer videoda Mars’a ulaşan “Umut” uzay aracı projesindeki rolünden sakin bir şekilde bahseden Sarah el-Emiri vardı.
Lübnan açısından çok çok acı bir paradoks. Hatta özel olarak BAE ve genel olarak da Arap dünyası açısından da acı verici. Zira Lübnan dünyanın her yerinde seviliyor ve hepimizin kalbinde saygın bir devlet. Bu yüzden onu böyle acı içinde görmek içimizi parçalıyor.
Başkalarının acısından zevk alma maksadıyla asla kıyaslama yapmıyoruz. Aksine bilindik “iyi yönetişim” kavramı ve Lübnan’da BAE’ye kıyasla akademik tanımlara göre temel unsurların daha çok olmasına ilişkin garip paradoks cihetinden bu kıyaslamayı yapıyoruz. Akademik tanımlara göre Lübnan BAE’ye göre böyle bir konumda olsa da bugün güzellikler ülkesi, kültür ülkesi, bilim feneri ülkesi ve turizm ve bankacılık hizmetleri ülkesi için üzülüyoruz. Sanat ülkesi, refah ülkesi, moda ülkesi, düzen ve tertip ülkesi, elinin altında sayılamayacak kadar çok meyvesi olan nimetler ülkesi, yeşillik ülkesi, Arap mutfağının rekabet edemeyeceği sofrası olan bir ülke, yıldızlar ülkesi, öncelikler ülkesi ve Fenike kökleri M.Ö. 7000’li yıllardan daha eskilere dayanan bir halka sahip olan bu ülke için üzülüyoruz. Bu hatırladığımız Lübnan mı?
BAE ve Lübnan modelleri, toprağı altına dönüştürebilen “iyi yönetişimi” ve altını zayi edip halkını toprak yemeye mecbur bırakan “kötü yönetişimi” yeniden tanımlıyor.
İyi yönetişim “insan haklarının işleyişini sağlamak için kamu kurumlarının nasıl davrandıklarını ve halkın kaynaklarını yönetirken kamu işlerini nasıl yürüttüklerini tanımlamak için uluslararası kalkınma literatüründe kullanılan açıkça tanımlanmamış bir terimdir.”
Literatürün çoğu iyi yönetişimin ölçütlerini ve göstergelerini katılma, seçme ve oy verme hakkı, hukukun üstünlüğü, şeffaflık, yanıt verme, eşitlik, etkinlik, hesap sorabilirlik, hesap verebilirlik, şeffaflık ve stratejik vizyon gibi kavramlarla özetlemiştir.
Bu kriterlere göre Lübnan en eski Arap demokrasilerinden biri sayılıyor. Anayasası ve seçim sistemi 100 yılı geçkin… Düşünebiliyor musunuz?!
Anayasası ve seçim sistemi 1920 yılında belirlendi. Özgürlükler cenneti ve basın, medya ve siyasi partiler için bir fener sayılıyordu. Ülkenin yaşı anayasasının yaşı kadar. Halkının üstünlüğünden ve ticaret ile el sanatlarındaki becerilerinden bahsetmeye gerek bile yok.
Şimdi yönetim ve pazarlamada ya da diğer sektörlerde ne zaman bir başarı görseniz arkasında bir Lübnanlı bulursunuz. Hem doğa hem de beşeri olarak Lübnan’ın kaynakları muazzam.
Tanrı Lübnan’a, halkına yetecek ve oluk oluk taşacak kadar çok sayıda kaynak bahşetmiştir. Ayrıca Tanrı bu topraklara doğal rezervlerinin yanı sıra yeterli miktarda 40’tan fazla akan nehir, kaynak ve yer altı suyu da ihsan etmiştir. Coğrafi yapısı onu Orta Doğu’nun en önemli turizm ülkesi yapabilecek seviyede.
Ancak Lübnan’daki geri kalan halk neredeyse sadece hayata tutunuyor ve zaman zaman onu da bırakıyor. Göçe zorlananların sayısı nüfusun sayısından fazla. Devlet temel unsurları açısından çökmüş ve parçalanmış durumda.
Ülke, 1920’lerden beri iyi yönetişim unsurları olmasına rağmen savaşlar ve çatışmalar yüzünden bitkin düştükten sonra “İran” tarafından işgal edildi.
Geride kalmış ütopik bir sisteme dayanan işgalci İran ülkesi, Lübnan’ı “Hizbullah” silahı ile kontrol altında tutuyor. Bu dünyanın kaderi. Lübnan her zaman patlama ya da suikast sonucu bir ölüm haberiyle güne başlıyor.
Lübnan ekonomik olarak iflas etmiş bir ülke. Öyle ki kaynaklarının hacmi, bolluğu ve sayısı ne olursa olsun bir faydasının olmadığının canlı bir örneği. En önemlisi de bilindik iyi yönetişim unsurlarını bir kez daha gözden geçirmemizi sağlıyor.
Siyasi sistemine, eski ölçütlerine ve işaretlerine, başkanlık, monarşi ve cumhuriyet olarak yönetim şekline, daha önceki ölçütlerin bileşenlerine sahip olup olmadığına bakılmaksızın en nihayetinde insanlar için önemli olan şey, hükümetin kaynaklarını kendi refahı için kullanabilmesi ve bu refahı sürdürmek için çalışabilmesidir. Yukarıda bahsi geçen kriterler hedefi olmayan bir yöntemden başka bir şey değildir. Hedefe başka bir yolla ulaşılırsa, o zaman iyi bir yönetişim ve liyakat sistemi ile karşı karşıya kalabiliriz.
Bu bizi BAE modeline götürüyor. Zira BAE bize farklı bir model sunuyor. Tereddüt etmeden bir birliğe girmeyi kabul etmenin ağır başlılığını ve prestijini taşıyan yedi yöneticinin emirliklerinin yönetimini devralan bir başkanlık sistemi. Yöneticiler 50 yaşında genç bir ülke kurdular. İnsanlarını dünyadaki en mutlu halklardan biri yapmayı başardılar. Ülkelerini yüzbinlerce Lübnanlı’nın yaşadığı ve kendi vatanlarında hasretini çektikleri şeyleri buldukları bir fenere dönüştürdüler. Bu başkanlık “yönetimi” diğer halklar için bile bir sığınak oldu. BAE’de refah, açılım, hoşgörü ve net bir gelecek vizyonunun yanı sıra güvenlik, fırsat eşitliği ve hukukun üstünlüğünü buluyorsunuz.