Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Geriye kalan Trump mı Trumpçılık mı?

ABD Senatosu’ndaki Cumhuriyetçilerin lideri Mitch McConnell, eski Başkan Donald Trump’a 6 Ocak’ta destekçilerinin ABD Kongre Binası’nı basma davasına ilişkin sert eleştirilerde bulunsa da, bir başkanın görevden ayrıldıktan sonra azil duruşmasında yargılanmasının “anayasaya aykırı” olduğunu söyleyerek Trump’ın kışkırtma suçlamalarından aklanması yönünde oy kullandı.
Mesele kapandı. Trump’a ve Cumhuriyetçilerin kurallarına karşı “mücadele eden” ABD liberal medyası -Kongre baskı olayından yıllar önce-, haberlerin doğruluğu veya beklentilerin karşılanması konusunda başarılı olamadı.
Arap medyasının aktardıklarına göre ABD liberal medyası Trump’ın Senato’daki ikinci duruşmasını tasvir ederken bu duruşmanın Trump’ı ve siyasi akımını tamamen bitireceğini, Cumhuriyetçi Parti’nin Trump’tan elini çektiğini, ondan yüz çevirip kendisini bir kenara attığını ve bunun Cumhuriyetçi milletvekillerin oylamasının sonucunda görüleceğini söylüyordu.
Bu sözler inandırıcı değildi. Zira McConnell liderliğindeki Cumhuriyetçilerin büyük bir kısmı Trump’ın lehine oy kullandı. Çünkü olup bitenler siyasi bir aldatmaca ve Obama destekçileri, Kamala ve diğerlerinin standartlarına göre yapılmış parti duruşmasından başka bir şey değildi.
Geçtiğimiz haftalarda günlerini özel bir eğlence merkezinde dinlenerek geçiren Donald Trump’tan daha önemli olan şey Trumpçılık fikri, 70 milyon seçmeni, onların aileleri ve yakınları… Nerdeyse ABD halkının yarısı… Bu, Trump’la savaşan sol medyanın ve sosyal medyanın silmekte, gözardı etmekte ve reddetmekte ısrarcı olduğu bir kitle. Mesele, Trump’ın şahsından çok daha büyük... Kendisi yarın herhangi bir sebepten ötürü dünyadan ayrılabilir ancak başlattığı akım ölmeyecek.
Trump Senato’da aklandıktan sonra -bu arada bu ikinci aklanması!- yaptığı açıklamada “Amerika'yı yeniden harika bir hale getirmek için tarihi, vatansever ve güzel hareketimiz daha yeni başladı. Yakında ayağa kalkacağız” ifadelerini kullandı.
Büyük bir akım. Sadece ABD’nin içinde etkili değil, tüm dünyada mevcut. Obama ve Kamala destekçilerinin aile, cinsel özgürlükler ve eşcinsellik, iklim sorununun siyasileştirilmesi, göçmenlik, kimlik ve ekonomi gibi önemli konulardaki yaklaşımından farklı bir yol izleyen akım… Tek kelimeyle anlatırsak: Benlik ve mevcudiyete tamamen zıt bir bakış açısı.
Medya, interaktif ve siyasi kurumların ahlaki, politik, sosyal ve yasal olarak “idam edilmesinde” ısrarcı olduğu bir akım… Peki idam töreni tüm soğukkanlılık, ahmaklık ve teslimiyetle izlenecek mi?
Ohio Eyalet Senatosu’nun eski Demokrat lideri Capri Cafaro, Fransız haber ajansına (AFP) verdiği demeçte Trump’ın aklanmasının kendisi ve destekçileri için “harekete geçirici bir çığlık” olduğunu söyledi.
“Onlar hala bir azınlık.” Bu, AFP’nin Trump’tan vazgeçme ve onunla ilişkiyi kesme çağrısı yapan Cumhuriyetçilerden aktardığı haberin özeti.
Ancak Trumpçılık akımının yeniden yükselme olasılığına karşı liberallerin silahları nelerdir?
Pek çok silahları var ancak tek bir şeyi zikretmek yeterli olacaktır o da Twitter’ın dünyadaki en ünlü hesabı, yani Trump’ın hesabını, 2024 yılında ABD’nin yeni başkanı olacak olsa bile -tabi onlar için Allah korusun- tamamen silmiş olması.
Brown Üniversitesi’nden Wendy Schiller, Trump’ın aklanmasından sonra AFP’ye verdiği demeçte “Şirketler ona görünme ve konuşma fırsatı verirse, sosyal medyadaki tepkiler bu şirketlerin ürünlerinin boykot edilme ihtimaliyle birlikte hızlı ve sert olacaktır” dedi.
Öyleyse mesele Trump’ın şahsının savunulması ya da ona yönelik saldırı yapılması değil. Zira hepimiz onun artılarını ve eksilerini biliyoruz. Esasen medya bize onun eksiklerini anlatmakta başarılıydı. Mesele şu: Dünya, ses ve görüntünün bu sol-liberal “tekeline” katlanacak mı?