Mina Ureybi
2009- 2011 yıllarında Şarku'l Avsat'ın Washington temsilciliğini yaptı.
TT

Irak siyasi sürecinin kurtarıcısı uluslararası gözetim mi?

Irak'ta acilen bir siyasi değişime ihtiyaç var, ülkedeki kaostan yıllarca yararlanan birkaç kişi dışında bundan şüphe duyan da yok. Siyasi faaliyetleri nedeniyle kaçırılma ve suikasta uğrama risklerine rağmen yüz binlerce Iraklı genci protestolara katılmaya iten faktörler ortadan kalkmadı. Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi hükümetinin ülkede geniş reformlar yapma çabalarına rağmen, Kazimi'nin bugün sahip olduğundan daha derin ve güçlü siyasi ittifakların gölgesinde, mali ve idari yolsuzluklarla mücadele ve Irak’ın egemenliğini korumak çok zaman ve çaba gerekiyor. Bu nedenle, aktivistlerin, bazı bağımsız ve ulusal siyasi grupların acil seçim talebi, en azından yozlaşmışların bir kısmının yönetimden çıkmasını ve ulusal kurumların inşasına katkıda bulunabilecek yeni mezhep dışı ittifaklar geliştirilmesini umut eden bir talep.
Elbette siyasi arenadaki nüfuzunu genişletmek için seçim talep edenler de var. Bunlardan biri de, devletin güvenlik güçlerini veya siyasi ittifaklarını umursamadan gerekirse sokakları kontrol edebileceğini göstermek için, geçen hafta kendisine bağlı “Seraya es Selam” milis grubundan unsurları Bağdat’ta konuşlandıran Mukteda es Sadr.
Irak'ta seçimlere hazırlık aşamasında siyasi aktivizm tırmanıyor. Barışçıl olsa aslında bu aktivizm iyi ve olumlu bir şey, gelgelelim siyasi aktivistlere yönelik iç sindirme ve hedef alma faaliyetleri ile eşzamanlı bir şekilde tırmanıyor. Nitekim iç çekişmeler, geçen ay başkent Bağdat’ın Tayaran Meydanı’nda meydana gelen, 32 Iraklının ölümüne ve onlarcasının yaralanmasına yol açan bombalı saldırılarla sonuçlanan bir güvenlik zafiyetinin yaşanmasına katkıda bulundu.
Irak’ta seçim tarihi daha önce kararlaştırılmış olan Haziran'dan Ekim'e ertelendi. Ertelemenin amacı seçim sürecini daha iyi koşullarda gerçekleştirmeye fırsat tanımak. Barışçıl iktidar devir teslimini başarılı bir şekilde gerçekleştirmek ve ülkeyi istikrara kavuşturmak isteyenler, seçimleri düzenlemek, sorunsuz ve barışçıl bir şekilde değişimi sağlamak için bir çıkış yolu arıyorlar. Ne var ki, Irak'ta yapılan son genel seçimin 2 turunda hile oranı yüksek iken, seçmenlerin katılım oranı önemli ölçüde düşüktü. Seçimlerin dürüst olduğuna inanmadıkları için oy kullanmayanların oranı yüksekti. İşte Ekim seçimlerinde bundan sakınılmalı. Siyasi çekişmeler, güvenlik ve bürokrasi sisteminin zayıflığı 2018 seçimlerinde yaygın hile vakaları yaşanmasına yol açmıştı.
Irak seçimlerinin BM’nin gözetiminde yapılması fikri işte buradan doğdu. Irak’ın egemenliğini güçlendirme çabalarına rağmen, siyasi süreci sadık siyasi aktörler aracılığıyla kontrol etmeye çalışan bariz İran müdahalesine karşı bu hassas sürecin bir dış tarafça korunması zorunlu görünüyor. BM ayrıca Iraklıların, özellikle de yerlerinden edilmiş olanların oy kullanma haklarını elde etmelerinin korunmasında önemli bir rol de oynayabilir. Seçmenlere sağlanacak biyometrik kimlik kartlarıyla teknoloji, seçimlerde hile olasılığını azaltmak konusunda yararlı ve önemli bir rol oynayabilir. Asıl endişe verici olan, tüm Iraklıların bu kimliği elde etmelerinin kolay olmaması. Bu, yerlerinden edildikleri için belgelerini kaybedenler, mezhebi ya da etnik kökenleri nedeniyle hedef alınmaktan korktukları için yetkili makamlarla doğrudan iletişim kurmaktan korkanlar için daha da zor.
Irak seçimlerinin BM gözetimi altında yapılması kararı kolay alınmış bir karar değil. Öte yandan, bu seçimlerde BM'nin gözetmen rolünü oynamasını destekleyen tarafların sayısı gittikçe artsa da, bunun için Güvenlik Konseyi'nin de onayı gerekiyor. Avrupa ülkeleri ve ABD'nin bu yönelimi desteklemesi beklenirken, Rusya ve Çin’in tereddütleri var. Henüz doğrudan buna karşı çıkmamış olsalar da bu iki ülkenin tereddüt etmesinin iki temel sebebi bulunuyor. Birinci sebep, BM’nin herhangi bir seçimde gözetmen rolü oynamasına Moskova ve Pekin’in geleneksel karşı çıkışlarıdır. Bu iki ülke, BM’nin Irak’ta oynayacağı gözetmen rolünün gelecekte kendi nüfuz alanları içindeki başka ülkelerde de tekrarlanmasından korkuyorlar. İkinci sebep ise, Çin ve Rusya'nın 2003 yılından bu yana ABD'nin Irak'a müdahalesine muhalif tutumlarını sürdürmeleri ve Washington'un 18 yıl önce orada başlattığı krizleri çözmesi gerektiğini düşünmeleridir.
Gerçek şu ki, Ağustos 2003'te BM’nin Bağdat'taki genel merkezinin hedef alınması, BM Irak özel temsilcisi Sergio de Mello'nun da aralarında bulunduğu bir dizi çalışanın öldürülmesinden sonra, uluslararası örgütün Irak'ta karar alma mekanizmasındaki rolü azaldı. Ancak, ABD'nin ülkedeki siyasi rolünün gerilemesi ve BM Genel Sekreteri'nin Irak özel temsilciliği görevine aktif bir ismin, Jeanine Hennis-Plasschaert’ın seçilmesi ile BM, Bağdat’ta daha fazla rol oynamaya başladı. Iraklılar, 15 yıl boyunca BM temsilcilerinin gözlerden uzak olmalarına alıştı, ancak son temsilci Hennis-Plasschaert, BM’nin Irak'taki rolünü ve nüfuzunu genişletme yeteneği ile tanınıyor.
Daha önce Hollanda Savunma Bakanlığı görevini de üstlenmiş olan BM Özel Temsilcisi ile ilgili görüşler bölünmüş durumda. Hennis-Plasschaert, Ekim 2019’da Bağdat'ta protestoların merkezi olan Tahrir Meydanı'nı ziyaret edip protestocuların korunmasını talep ettiğinde, popülerliğini önemli ölçüde artırdı. Ancak, bir yıl sonra, onlarca göstericiyi öldürmekle suçlanan "Ebu Fadk" lakaplı Hizbullah Tugayları lideri Abdulaziz el-Muhammedavi ile görüşmesi birçok kişiyi kızdırdı. Bu kızgınlık, birkaç gün önce Irak meselesini ve bu ülkedeki "dış müdahaleleri sınırlandırma” konusunu İranlı yetkililerle görüşmek amacıyla Tahran'a gittiğinde daha da arttı. BM Irak Özel Temsilcisini savunanlar, seçimlerin düzenlenmesini mümkün kılacak uzlaşılara varmak için tüm taraflarla görüşmek zorunda olduğunu söylüyorlar. Bununla birlikte, söz konusu görüşmelerin İran'ın müdahalelerine ve milislerin yasadışı faaliyetlerine meşruiyet kazandırmasından da korkuluyor.
Bu tartışmadan bağımsız olarak, seçimlerin BM’nin gözetiminde düzenlenmesi ulaşılması zor bir talep. Bununla birlikte, uluslararası örgütün seçimlerin yanında oy sayım sürecini de geniş ölçekte ve etkili bir şekilde denetlemesi, hile yapma olasılığının azalmasına ve seçmenlerin haklarının nispeten korunmasına katkıda bulunabilir.
Irak, 75 yıl önce BM'nin kurucu ülkelerinden biri olduğundan ve halkının çoğu uluslararası örgütün ilkelerine inandığından, BM denetimi, seçimleri korumak, seçmenleri oy kullanmaya teşvik etmek için kendisine bir meşruiyet katmak adına iyi bir çıkış yolu olabilir. Ancak denetim tek başına yetersiz kalacaktır, Irak’ta sadece seçimler BM gözetiminde düzenleneceği için yolsuzluk, sindirme ve suikastlar duracak değil. Aynı şekilde BM’nin seçimleri denetlediğinde, hatalar ve yanlışlarla gölgelenmesine rağmen seçim sürecini başarılı ilan etme eğiliminde olabileceğine dair korkular da var.
Irak'ı önemseyen herkes şeffaf ve adil bir seçim süreci talep etmelidir. Seçimler, Irak'taki seçim süreci ile dünyadaki uluslararası sürecin güvenilirliği için bir testtir. Uluslararası toplum geçtiğimiz yıllarda Irak'ta başarılı seçimler gerçekleştirmekte başarısız oldu. Ama Ekim’de gerçekleştirilecek seçimde kendi konumunu güçlendirmek kadar, sahte seçimleri koruyarak kendisini kınanacak bir duruma düşürmek de BM’nin elinde.