Dr. Yasir Abdulaziz
TT

Facebook ve “komşu hakları” savaşı

Binlerce yıllık gözlemlenebilen insanlık tarihi boyunca insanlar, yalnızca başkalarından uzak durarak yalnızlığı deneyimleyebiliyordu. Ya da en azından “yalnızlığın efendilerinden” biri olan Fransız düşünür Michel de Montaigne’nin (1533-1592) yaptığı şey buydu. Montaigne hayatının başlarında, 1571 yılında yazıları ortaya çıkmaya başlamadan önce, düşünüp konsantre olabilmek için yıllarca kendisini insanlardan soyutladı. Yazıları ile Rönesans dönemine zemin hazırladığı düşünülen bir atılım gerçekleştirdi.
Ancak Michel de Montaigne bugün yaşasa ve tekrar yalnızlık tecrübesini yaşamak isteseydi belki de dünya çapında dört dev teknoloji şirketinin -Google, Amazon, Facebook ve Apple- ürünleriyle ilişkisini kesmekle yetinebilirdi.
Bazı araştırmacılar, bu şirketlerin ürünlerini pratikte boykot etme fikrini denediler ancak sonuç kelimenin tam anlamıyla “dünyadan kopmaları” oldu; zira tıpkı Michel de Montaigne’nin bize gösterdiği gibi gerçek yalnızlık duygusunu tatmış gibiydiler.
Bu şirketlerin çoğu eşsiz çalışma modelleri izliyor. Önce başkaları için kolaylık, kapasite, sınıflandırma gücü ve mutlak geçirgenlik ile nitelendirilmiş bir vitrin gibi çalışmaya başlıyor ve ardından genişliyor, büyüyor, devleşiyor ve kapsamlı bir platform haline geliyor. Zamanla tekelcilik eğilimleri sivrileşiyor ve böylece üreticilerin ve onlarla birlikte tüketicilerin yalnızca kendisine yönelmesiyle başlıca vazgeçilmez bir dayanak modeline dönüşüyor. İşte tam bu noktada şartlarını dayatmaya ve dehşet kârlar elde etmeye başlıyor.
2020 yılında yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını pek çok gelirin azalmasına, dünyadaki çoğu çalışma sektörünün felç olmasına ve kan kaybetmesine sebep oldu. Ancak bu şirketler sürekli kazandı, işleri gelişti ve beklentilerin de üstüne çıktı. Nitekim veriler, beş dev teknoloji şirketinin bu yıl 1 trilyon dolardan fazla gelir elde ettiğine ve toplam kârlarının yüzde 24 oranında arttığına işaret ediyor. Facebook tek başına yaklaşık 20 milyar dolar kâr elde ederken Google 34 milyar doları aşkın kâr sağladı.
Ancak dünya son zamanlarda bu düzende şüpheli bir bozukluk olduğunu fark etti. Zira bu dev şirketlerin bir kısmı yayınladıkları içerikleri kendileri üretmeyerek sadece vitrin görevi görüyor. Ancak para harcayan ve emek veren gerçek üreticiler büyük kâr pastasından pay alamıyor. 2017 yılının bitimine az bir zaman kala dokuz büyük Avrupa haber ajansı, büyük “sosyal medya” şirketlerini mali bir bedel ödemek ile yükümlü tutma imkanını tartışmak üzere Avrupa Birliği’ne (AB) bir talepte bulundu. Bu şirketlerin başında da Facebook geliyordu. Talep Facebook ve diğer platformların, bu haber ajanslarının büyük meblağlar karşılığında toplayıp ürettiği içerikleri yayınlayıp hiçbir çaba ve para harcamadan kâr elde ettikleri için ajanslara telif hakkı ücreti ödemesini içeriyordu.
Mesele neredeyse iki sene sürdü. Daha sonra Avrupa Parlamentosu yasa tasarısını onayladı. Bu da gazete ve medya kuruluşlarındaki haber içeriği üreticilerinin, içeriklerinin bu platformlarda yayınlanırken telif hakkı koymalarına kapı araladı. Fransa Rekabet Kurumu bu kanun uyarınca Fransa’nın başkenti Paris’teki Temyiz Mahkemesi’nden bir mahkeme kararı aldı. Söz konusu karara göre “sosyal medya” siteleri içeriklerini paylaştıkları üreticilere telif hakkı ücreti ödemek zorunda.
Geçtiğimiz ay iyi haberler gelmeye başladı. Google, Fransa Le Figaro, Libération ve Le Monde gibi prestijli gazeteleri içeren L'Alliance de la Presse d'Information Générale (APIG) ile bir anlaşma imzaladı. Anlaşma bu gazetelerin içeriklerinin kullanılması karşılığında kendilerine telif hakkı ücreti ödenmesini öngörüyor. Haberlere göre bir dizi İngiliz gazetesiyle de benzer bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmalar, meşruiyetini Avrupa ve uluslararası düzeyde geçerliliği olan “komşu haklar” ilkesinden alan önemli bir yasal dayanağa sahip. Bu ilke, yayın kuruluşlarının yaratıcı veya sanatsal içerik yayınlarken haklarını korumaya yarıyor.
Geçtiğimiz hafta Facebook ve Avustralya hükümeti arasında büyük bir savaş patlak verdi. Avustralya hükümeti popüler sitenin, ulusal gazetelere haber içeriğini kullanırken ödeme yapmasını öngören bir yasa tasarısını kabul etti. Bunun üzerine Facebook, resmi kurumların hesapları da dahil olmak üzere Avustralya’nın haber içeriklerinin hepsine erişilmesini engelledi. Resmi kurumların bilgilendirmelerinden haberdar olmak, ülkede kamu menfaatini ve güvenliğini koruma mekanizmalarının bir parçası sayılıyor. Avustralya Başbakanı Scott Morrison Facebook’un bu şekilde savaş ilan etmesinin “küstahça olduğunu ve aynı zamanda hayal kırıklığı yarattığını” kaydetti.
Facebook, diğer uluslararası liderlerle iletişim kurarak uluslararası alanda destek toplamaya çalışan Avustralya hükümetine karşı bir oldu-bitti politikası uygulamaya çalıştı ve bu da tatmin edici bir çözüme ulaşılması beklenen müzakere masasına geri dönülmesi ile sonuçlandı.
Hala devam eden bu savaşta, tekelcilik eğilimi ve kontrol duygusu olan bu dev şirketlerin bazı kötü yanları ortaya çıktı ve aynı zamanda şirketler dünyaya, daha adil bir çalışma düzeni oluşturmak için kendileri ile müzakerede bulunurken dayanışma göstermeleri gerektiğine dair bir mesaj iletti.