Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Yemen savaşının sonu mu?

Her savaşta barış şansı olması iyi bir haberdir. Yemen de istisna değil. Peki, beklenen fırsat bu mu?
Husiler de dahil olmak üzere Yemen'de savaşan taraflar arasında barışa varılması yönündeki çabalar yeni değil. Bu defa Suudi Arabistan'a yapılan drone saldırılarının bir sonucu olarak gelmiyor. Ağustos 2016'da da bizzat Husilerle barış girişiminde bulunulmuştu. Bu sefer de olduğu gibi sorun şu ki Riyad'ın barış hevesi içinde olmasının ardından Husi liderliği fikir değiştiriyor. Zira bu Yemenli Ensarullah Hareketi, tıpkı Lübnanlı Hizbullah gibi, Tahran'ın izni olmadan adım atamıyor. İranlıların Husiler üzerindeki hakimiyetini kabul etmeyip bunun yalnızca bir etkiden ibaret olduğunu iddia edenler gerçekçi değiller. Veli-i Fakih'in Tahran’daki liderliğine yönelik ideolojik bağ ve inancın yanı sıra  Yemen'deki askeri sistemler de Tahran tarafından yönetiliyor. Uzmanların ve çalışanların da Hizbullah’dan olduğu biliniyor. Dolayısıyla oradan onay almadan savaşamadıkları gibi barışamazlar da.
Öyleyse, İran'la yaşanan yüksek gerilime rağmen bu yeni atılım neden?
Husiler için masaya konan başlıkların çoğu, aynı zamanda gemilerin girişi ve Sana Havalimanı’nın yeniden açılması onlara aslında geçen yıl da teklif edilmişti. İlk başta kabul edip daha sonra geri adım attılar. Bugünkü fark ise siyasi iklimin kesin bir anlaşma için hazır olmasıdır. Nitekim tarihi bir çözümle karşı karşıya olabiliriz.
Yaptırımlar sonucunda dört bir yandan sıkışan İranlılar ciddi bir darlık içerisindeler. Bu karanlık tünelden çıkışa hazırlanmak için muhalif komşulara el uzatmaları, Biden yönetiminin işini kolaylaştırmaları gerekiyor. Tahran’ın Yemen, Suriye, ya da Lübnan konusunda müzakereye oturması gerekiyor. Suriye meselesi, uluslararası ve bölgesel güçlerin çokluğu dolayısıyla karmaşık bir hal almış durumda. İran ile İsrail arasındaki stratejik çatışmanın bir parçası olan Lübnan konusunun zamanı ise henüz gelmedi.
Husiler, Suudi Arabistan'a insansız hava araçları ve balistik füzelerle gerçekleştirdikleri saldırılarla kayda değer bir gelişme sağladıklarını iddia ediyorlar. Bu doğru olabilir ancak Suudi savunmasının bu saldırıları başarısızlığa uğrattığı unutulmamalıdır. Nitekim Suudi Arabistan, Batı'da tekrarlanan suçlamalara karşı meşruiyetini, kendisini savundu.
Diğer yandan savaş cephesini genişletip yeni bir gerçeklik empoze ederek Suudi Arabistan’ın gücünü kısıtlayacağını zanneden Husiler, ABDye yeni bir yönetim gelmesinden yararlanmak istediler. Bu yönde geçtiğimiz haftalarda Marib ve Taiz'i ele geçirmek için saldırılar düzenlediler. Ancak ciddi hezimetlere uğradılar. Kontrolü altında olan bölgelerde yokluk ve acı içindeler, Hudeyde gümrükleri geçiş ücretleri ve topladıkları vergilerle yetinmek zorundalar.
Nitekim Yemen’de barışın sağlanması, öncelikle Yemenliler, ardından da Suudiler için önemlidir. Zira Yemen’de yaşanan, bölgenin geri kalanındaki anlaşmazlıkları besleyen bir krizdir. Barıştan herkes bir çıkar elde eder. Bir kez daha denemeliyiz.