ABD’nin son 20 yılda en büyük düşmanı kimdi? Tek süper güç bazı tehlikeleri abarttı ve bu da uzun vadeli hesaplamalarda daha tehlikeli olan diğerlerini görmezden gelmesine mi neden oldu? Mevcut yüzyılın savaşlarında tükendiği için ABD’nin dünya liderliğine duyduğu iştah azaldı mı, yoksa dünyayı yönetme yükünün, muazzam, geniş topraklı ve imkânlı olsa bile, herhangi bir ülkenin kapasitesini aşan bir görev olduğunu somut bir şekilde fark mı etti?
ABD’nin geleceği sorgulandığında bir anlamda tüm dünyanın da geleceği sorgulanıyor. Politikalarıyla hemfikir olun veya olmayın, rolü şu veya bu bölgede önemli olmaya devam ediyor. Örneğin, Çin Tayvan'ı tamamen düşmanca yollarla geri almaya karar verirse, yalnızca ABD kararlı bir şekilde müdahale etme veya bunu ima etme gücüne sahip. Rus Çarı, Avrupa başkentlerine siber saldırılarla değil, tanklarla boyun eğdirmek isterse, yalnızca ABD büyük bir yangın bariyeri kurmakla tehdit edebilir. Bu, ABD'nin şimdiki yüzyılda bir önceki yüzyılda olduğu gibi olacağı anlamına gelmez. Dünya değişti, oyunun kuralları ve güç kartları da değişti. Ancak şu anda ABD dünyanın her yerinde varlığını sürdürüyor. Bir yerde askeri kuvvetleri, diğerinde uzmanları şeklinde. Denizlerin ve okyanusların kavşağında zaten mevcut, ülkelerin göklerinde ise kimi zaman izinli, kimi zaman izinsiz tetikte.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda ABD'nin en tehlikeli düşmanı kimdi? Afganistan'da eski çağlara ait, uluslararası hukukun kurallarını ve uluslararası yasallığı tanımayı reddeden Taliban rejimini kuran Molla Ömer miydi? Usame bin Ladin ve el Kaide'ye Amerikan imparatorluğunu sonunda kendisine evinde saldıracak kadar taciz etmeleri için bir kale sağlayan Molla Ömer rejimi miydi? ABD için en tehlikeli düşman; Musul'da baş gösteren, Suriye ile Irak arasındaki uluslararası sınırları ortadan kaldıran, hilafet devleti dediği bir yapı kuran, kameraların önünde insanları boğazlayan, gasp eden ve boğaz kesen DEAŞ’ın lideri Ebubekir el Bağdadi miydi?
İçinde bulunduğumuz yüzyılda ABD'nin en tehlikeli düşmanı kimdi? Kudüs Gücü Komutanı, Beyrut'taki ABD Deniz Kuvvetleri karargâhını bombalayan, birden fazla elçiliği hedef alan, Batılı rehineleri takma örgüt adları altında kaçırıp daha sonra açık oyunlarla serbest bırakan okulun en önde gelen mezunu General Kasım Süleymani miydi? Dini Lider’in Irak’taki ABD savaşını uzatma kararını şiddetle ve zekice uygulayan Süleymani miydi? Bu karar, bir İran-Suriye ortak kararıydı ve özünde, savaşı ve kan kaybını uzatmak, Bağdat’ta Batı yanlısı istikrarlı bir hükümetin kurulmasını önlemek yer alıyordu. ABD’nin en tehlikeli düşmanı Refik Hariri'nin öldürülmesinin ardından Beyrut'ta istikrarlı, Batı dostu bir Lübnan hükümetinin kurulmasını engelleyen Süleymani miydi yoksa küçük ordular kurup düzenlemekte ustalaşan ve onları Esed rejimini kurtarmak için Suriye arenasına iten Süleymani miydi? Tahran'ın bölgedeki önde gelen ülkeleri hedef alarak başlattığı kapsamlı kuşatma planının bir parçası olarak Husilerin, Yemen'deki sıradan bir bileşenden görevi Suudi Arabistan topraklarını hedef almak olan bir İranlı vekile dönüştürülmesi sürecini himaye eden Süleymani miydi? Donald Trump'ın kendisini öldürme emri verdiği Süleymani'nin, Ortadoğu bölgesinde Rus-Çin ittifakının tek temsilcisi olması umuduyla İran'ı Moskova ve Pekin nüfuzu arasındaki bağlantı haline getirecek büyük bir dönüşüm düşünecek kadar ileri gittiği doğru mu?
Bugün istihbarat, diplomasi ve medya merkezlerinin bir konuyu abartmaya, kamuoyu ve kapalı kapılar arkasındaki odalarda tartışmaların sabit gündemine dönüştürmeye karar verdiğinde neler yapabileceğini hatırlıyoruz. Yüzyılın başında Saddam Hüseyin'e bir numaralı düşman ve tehlike imajının verilmesi çabasına tanık olmuştuk. Gerçek şu ki Saddam rejimi pençeleri sökülmüş bir şekilde ve yaptırımlar altında hayatına devam ediyordu ancak el Kaide ile bir bağı yoktu. Gelgelelim Afganistan'da başlatılan disiplin kampanyası ikinci bir durak arıyordu ve bunun için de Irak seçildi. Yüzyılın ilk 10 yılı, ABD'ye Saddam Hüseyin rejimini disipline etme fırsatı sağladı, ancak macera çok pahalıya mal oldu. İkinci 10 yıl, NATO'ya Muammer Kaddafi'yi disipline etme fırsatı sağladı ve şimdi uluslararası irade Libya’nın parçalarını bir araya getirmeye çalışıyor. Kaddafi de bir zamanlar bir numaralı düşman olarak resmedilmişti. Ama günler, bazen komşularına ve dünyaya zarar veren ‘Afrika Krallarının Kralı’nın halkı için her zaman çok tehlikeli olduğunu fakat ABD'nin en tehlikeli düşmanı olmadığını gösterecekti.
Vladimir Putin, yüzyılın ilk 10 yılında bir numaralı düşman rolünü oynamaya hazır değildi. O zamanlar temel meselesi, Rusya'nın ruhu ve ordusuyla restorasyonuydu. Bir sonraki 10 yıl içinde Amerikalılar ve Batılılar, Putin'in Yeltsin'in bir uzantısı olmadığını, başka bir yerden, başka bir görev ile gelen başka bir adam olduğunu keşfedeceklerdi. Generallere, işadamlarına ve medyaya boyun eğdiren Rus Devlet Başkanı’nın programındaki ilk maddenin bir Sovyet maddesi olduğunu keşfedeceklerdi; Batı’ya kan kaybettirme. Nitekim bugün, büyükelçilerini geri çağırmak veya casuslarını kovmak ile ifade bulan Batı’nın Putin ile ilgili hayal kırıklığının ilanına tanık oluyoruz. Aynı zamanda Ukrayna yakınlarındaki ordusunun ayak seslerine ve orada burada düzenlediği siber saldırılara dair kınamalarına da.
Bugün Biden yönetimi Molla Ömer, bin Ladin, el Bağdadi veya Kasım Süleymani gibi bir düşmanla karşı karşıya değil. Bu yönetimin, İran ile nükleer anlaşmaya geri dönmek için bir formül aramaya çalışırken, bu geri dönüşe İsrail'e güvenlik koşullarının karşılandığı güvencesi vermeye, bazı bölge ülkelerinin endişelerini gidermeye yardımcı olacak bir şey eklemeye çalıştığı da aşikar. Afganistan ve Irak'tan askeri çekilmeyi tamamlamaya hazırlanan mevcut ABD yönetimi, İran'ı bir numaralı düşman konumuna koymuyor. Putin'in davranışlarıyla mevcut çatışmasına rağmen, özellikle ülkesinin ekonomisi neredeyse İtalya'nın ekonomisine koşut olduğu için ona da bir numaralı düşman konumunu vermeyebilir.
ABD'nin 20 yıldır pek çok düşmanla meşgul olduğu ve gerçek bir numaralı düşmanı olan Çin'i ve yükselişini neredeyse gözden kaçırdığı inancı artıyor. Korona krizi de bu eğilimi derinleştirdi. Uzmanlar, Çin'in küresel ekonomide bir numara olma yolunda istikrarlı bir şekilde ilerlediğini söylüyorlar. Batı modeline ve imajına büyük zarar verdiğine dikkat çekiyorlar. Çin, Batı demokrasisi tuzağına düşmeden ve tek partinin demir yumruğundan vazgeçmeden yüz milyonlarca insanın yoksulluktan kurtarılabileceğini ve birbirini izleyen teknolojik devrimlere katılabileceğini gösterdi. Çin, demokrasinin ilerleme ve yenilik için bir koşul olmadığını teyit etti. Çin ne Rusya ne de Putin'in tarzını benimsiyor. Keza dünyayı füzeler ve insansız hava araçlarıyla değil, İpek Yolları ve kredilerle çevrelediği için, kesinlikle bir İran da değil. Ne Humeyni'nin mirasçıları bir numaralı düşman ne de Stalin'in mirasçıları bu konumu işgal ediyor. Mao'nun mirasçıları bu konumu hakkıyla işgal etme yolunda ilerliyorlar.
TT
ABD ve bir numaralı düşman konumu
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة