Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Zaman silahı ve rakamların dokunulmazlığı

Geçmişte ülkelerin ağırlığı, hareket halindeki ordularının büyüklüğüyle yahut denizleri aşan ve otoritesini dayatan gemi filolarıyla ölçülürdü. Savaşçı ve top sayısına da dikkat etmek gerekiyordu. Bugün ise durum farklı. Bir ülkenin ağırlığı, ekonomisinin dinamizmi, üretim, pazarlama, rekabet etme ve ilerleme yeteneği ile ölçülüyor. Modernizasyon ve eğitim gereksinimlerini karşılayabilecek güçlü ve müreffeh bir ekonomiye dayanmadıkça, güçlü, maliyetli bir ordunun hiçbir güvencesi yok. Güç ölçütleri değişti. Küçük, müreffeh bir ülke, dünya sakinlerinin ilgi haritasında kendine bir yer bulabilirken, zamanın ve rakamların sınavından korkan, modası geçmiş fikirlerin enkazı altında kalan geniş bir ülke bunu yapmaktan aciz kalabilir.
Geçmiş yıllar buna birden fazla kanıt sunuyor. Japonya'nın istisnai bir ordusu yok ve anayasası geçmişin maceralarından dersler alınması konusunda ısrar ediyor. Ama yine de Japonya, eğitime verdiği uzun süreli önemin öncelik ettiği canlı bir ekonomi inşa ettiğinde, uluslararası sahnede önemli bir oyuncu haline geldi. Bu eğitim sayesinde Japonların çağa ve piyasalardaki fırsatları, sözleşmeleri ve önde gelen konumları ele geçirmek için gerekli olan inovasyon atölyesine katılmalarını sağladı.
İkinci Dünya Savaşı'nın enkazı altında kaldıktan sonra yeni bir savaşla değil de, fabrikalar, üniversiteler ve laboratuvarlar, Angela Merkel'in Avrupa Birliği içinde bir Fransız-Alman lokomotifi sürücüsüne benzer bir rol oynamasını sağlayan ekonomi rakamlarıyla karşılık veren Almanya için de aynı şey söylenebilir. Sovyetler Birliği, bir Amerikan veya NATO bombasıyla öldürülmedi. Zaman ve rakam savaşında öldürüldü. Zaman savaşını kaybettiğinde ve maliyetli bir silahlanma yarışına eşlik eden teknolojik yarışta ABD ile arasındaki uçurum büyüdüğünde çöktü. Zaman silahı rakibinizin eline geçtiğinde, bedelini ödemeye hazırlıklı olmalısınız. Zamanı kaybetmek, yaşlanmak, atardamarların sertleşmesi, durgunluk ve gerilemek anlamına gelir ki öyle de oldu. Sovyetler Birliği başka bir savaşta, rakamlar savaşında öldürüldü. Aynaya açıkça bakmaya cesaret edemedi. Yoldaşlar, partinin ve ülkenin imajını korumak adına bazen beş yıllık planlar, endüstriyel üretim ve mahsullerle ilgili rakamları manipüle ettiler. Sonra bizzat manipülasyonun ölümcül olduğu görüldü.
Geçmişte kalma konusunda ısrar eden ülkeler zavallıdır. Geçmişteki ikametini, yoksulluğunu ve kayboluşunu derinleştiren savaşlarda kaynaklarını boşa harcayan, aynanın karşısında durmayı ve gerçeklerle yüzleşmeyi reddettiği için geçmiş zamanın mirasını ve gelecek zamanın fırsatlarını çarçur eden ülkeler zavallıdır. Zamanın değiştiği inancı, zararı sınırlamanın ilk şartıdır. Zamanın sadece bir tekrar ve şu anki on yılın bir önceki on yılın tekrarı olduğunu düşünenler yanılıyorlar. Aynı şey bir yıl için de geçerli. Zamanın bugün her zaman olduğu gibi aktığı doğru, ancak birbirini izleyen bu bilimsel ve teknolojik devrimlerin bu akışa başka bir ivme ve ruh verdiği de doğru. Gerçek şu ki, bu hızlı motorlu dünyayı dinlenmek ya da uyumak cezbetmiyor. Her zaman motive olmuş, hırslı, yeniye, daha fazlasına, farklılığa ve modernliğe aç. Sabit, değişmeyen sahnelerin zamanı geri dönmemecesine geçip gitti.
Zaman, eskisinden daha hızlı aktığı izlenimi veriyor. Benzeri görülmemiş bir güçle akıyor. Bu, uçaklar, gemiler, mallar ve fikirler için de geçerli. Dünya ne dinleniyor ne de uyuyor. İnsanlar yataklarına giderken, laboratuar ve fabrikalar savaşlarına devam ediyorlar. İlerleme, hizmet sunma ve hayatı daha az zor hale getirme savaşlarına. Nihayetinde son ve belirleyici sözü rakamlar söylüyor. Rakamlar hiçbir zaman bugün sahip oldukları kadar kesin ve belirleyici öneme sahip olmamıştı. Rakamlar, bir kişi, fabrika, fikir veya politika hakkında mahkemenin verdiği kararın son metni gibi. Duygusal ve coşkulu söylevler artık daha önce sahip oldukları etkiye sahip değil. İnsanlar söylenen her şeyi hemen ortaya çıkardığı rakamlarla sınıyor.
Küresel köyde yakışır bir yer ayırmak, kalkınma çağında ve dünyada şimdiki ana ait olma şartına bağlı. Sınav basit ve kritik. Aynanın karşısında durabilmek, zamanı idare edebilmek ve sayılara doğal yerlerini verebilmek belirleyici faktörler. İllüzyonlarla tedavi, rakamların katılığından kurtaramaz.
Çin, zaman ve rakamlar silahından yararlanmanın çarpıcı bir örneği. Son 40 yılda zaman savaşında ustalaştı ve şimdi de rakamlar, dünyanın yakında Çin çağına gireceğine dair korkuları artırıyor. Çin'in konumundaki bu değişim, tarihi dönemeçler formatında önemli bir hadise. Yani, Berlin Duvarı'nın çöküşü, bir imparatorluk ortaya çıkarken diğerinin çöküşü formatında önemli ve büyük bir hadise. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin ülkesinin kendi model ve yoluna sahip olma hakkını savunan açıklamaları beni uzun süre düşündürdü. Çinli Bakan demokrasinin Coca-Cola olmadığını söyledi. Bu sözlerle ülkesinin ekonomi ve yaşam alanında kendisini Batılı tarzda olmak zorunda görmediğini kastediyordu. Zamanın ve rakamların önemini göz ardı eden ve illüzyon yastığının üzerinde rahatça uyuyan bir ülkeden gelseydi, Bakanın sözleri bu kadar yankı bulmazdı.
Başarılı hükümetler, haritayı bir atölyeye çeviren, bir umut mumu yakan, enerjileri kendine çeken ve rakamlar mahkemesinin önüne çıkmaya cesaret edenlerdir. Ortadoğu'da, Suudi Arabistan'ın son 5 yıldaki deneyimi istisnai bir öneme sahip. 2030 Vizyonu'nun, toplumda derin bir dönüşümün eşlik ettiği zaman ve rakam savaşına etkin bir şekilde dahil olan Suudi Arabistan'ın yaşamında büyük bir değişim olduğu açık. İptal etme, feshetme, kırma, devirme yanılsamaları gerileyip, dönüşüm, ilerleme ve kurumsal yapılanma dili yaygınlaşmadan Ortadoğu'nun normal yaşanacak bir yer olmayacağı sır değil.