Abdurrahman Şalkam
TT

Tunus: İlk bildiriyi kim okuyacak?

Darbe, politikacılar ve medya çalışanları arasında tekrarlanan bir sözcük haline geldi. Cumhurbaşkanı Kays Said’in güvenlik güçlerinin millileştirilmesinin yıldönümünde yaptığı, sivil ve silahlı kuvvetlerin genel komutanı olduğunu, adam kayırmacılık ve akrabalıktan cesaret alan yolsuzlara tolerans göstermeyeceğini ifade ettiği konuşmasına, birden fazla taraftan tepki geldi. Politikacılar ve medya organları Cumhurbaşkanı’nın sözlerini analiz etmekte, neyi kastettiğini ve hedeflediğini açıklamakta yarıştılar. Cumhurbaşkanına ilk kılıç çeken, açıklamalarını özel gözlerle okuyan ve ülkeyi otokratik başkanlık yönetimine döndürmek istediğini söyleyen Nahda Hareketiydi.
Açıklamalar ve onlarla birlikte bölünmeler genişledi ve Tunus’un tüm siyasi ve sendikal yelpazesi bu alana sürüklendi. Nahda Hareketi savaşın merkezinde. Sesi yüksek çıkıyor, açıklamaları da doğrudan ve net. Kullandığı başlık, Cumhurbaşkanı’nın tüm devlet kurumlarına karşı darbe hazırlığında olduğu. Nahda Hareketinin önde gelen liderlerinden, eski dışişleri bakanı, Hareketin lideri Raşid Gannuşi’nin damadı Refik Abdusselam, Cumhurbaşkanı Kays Said ile yüzleşme konvoyunun başını çekti. Refik Abdusselam, Cumhurbaşkanı Kays Said’in kendisini tek rakip, lider ve yönetici atamak, anayasayı tekeline almak istediğini açıkladı. Cumhurbaşkanı’nın sorununun yalnızca Nahda Hareketi ile değil, siyasi sistemin tamamıyla olduğunu, çünkü parlamento ve partilerin olmadığı, tek yönetici olduğu bir rejim istediğini belirtti.
Cumhurbaşkanı da güvenlik güçleri önünde yaptığı konuşma ile yetinmedi ve meydan okumasının çıtasını yükseltti. Mayıs ayının başında Cebel-i Şambi Dağı’nda konuşlanmış askerleri ziyaret edip onlarla iftar yaptı ve şöyle konuştu: “Buraya geldim çünkü meydan okumaya ancak meydan okuma ve nasıl olursa olsun zaferle karşılık verilir. Tunus devletine yapılan tüm saldırı çabaları sizin azminize çarpıp bozguna uğrayacaktır.”
Ardından ekledi; “Terörden ve ölümden korkmuyoruz. Başımız dik. Karanlıkta hareket edenlerden korkmuyoruz. Sizinle iftar yapmaya geldim çünkü kendimi Tunus’un askerlerinden biri olarak görüyorum. Savaşacak ve kazanacağız. Ordu ve güvenlik güçlerinin muzaffer ruhu, zafere ya da şehitliğe dayanır.” Cumhurbaşkanı Kays Said askerler önünde yaptığı konuşmada sözlerine şunları da ilave etti; “Dağlarda saklananlarla, onlara erzak ve bilgi sağlayanlarla yüzleşeceğiz. Sivil ve silahlı kuvvetlerin tek bir lideri vardır. Devleti dağıtmayı düşünenler aynı kararlılık ve azim duvarına çarpacaklardır. Devlet için asıl tehlike terörizm değil, devleti bölmeye çalışanlardır.”
Cumhurbaşkanı’nın muhalifleri, bu sözleri, yakın bir darbe için açık bir hazırlık duyurusu olarak yorumladılar ve daha önce yapmış olduğu “Bugün sabreder, yarın yetkimizi kullanırız” açıklamasının devamı olarak gördüler. Bir ses daha darbeye hazır olduğunu açıkladı ve bunu krizler ve siyasi çıkmazlardan muzdarip Tunus için tek çözüm olarak gördü. Merhum Cumhurbaşkanı el Baci Kaid es Sibsi’nin güvenlik danışmanı Amiral Kemal el Akrut; “Tunus'taki genel durum, istikrarsızlıktan başka hiçbir şey üretmeyen kısır bir siyasi sistemin bir sonucu olarak herhangi bir çözüm ışığının yokluğunda, çeşitli seviyelerde çöküşün eşiğindedir” diye konuştu. Krizin neden olduğu kanamayı durdurmayı, Tunus'u kurtarmayı ve doğal konumuna geri döndürmeyi hayal eden bu ülkenin iyi kalpli kadın, erkek ve gençleri olarak tanımladığı kişilerle çalışmaya başladığını söyledi. “Halkın hayallerini çalan başarısız bir siyasi sistem nedeniyle değerlendirme ve gözden geçirme zamanı geldi. Bunun için iyi insanlarla çalışmaya başladım” açıklamasında bulundu.
Tehdit dili cumhurbaşkanı ile sınırlı kalmadı, politikacılar ve sendikacılar da yaptıkları açıklamalar ile çatışma çıtasının yükseltilmesine katkıda bulundular. Önde gelen isimlerden biri de Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu (UGTT) Genel Sekreteri Nureddin et-Tabbubi idi. İşçi Bayramı vesilesiyle yaptığı konuşmada herkesi, Cumhurbaşkanı Kays Said, Başbakan Hişam Meşişi, Parlamento Başkanı Raşid Gannuşi, Özgür Anayasa Partisi Genel Başkanı Abir Musa’yı hedef aldı. Ülkenin ulaşmış olduğu kötü durum ve çöküşün sorumluluğunu onlara yükledi. Cumhurbaşkanını, tüm tarafların katıldığı ulusal bir diyalog düzenleme girişimine karşılık vermediği için suçladı. Politikacılar ve analistler Nureddin Tabbubi’nin açıklamasını, birinci bildiri olarak nitelediler. Her geçen saat sesler daha da yükseliyor ve hararetleniyor. Anlaşmazlığın enkazı, tüm yumuşama ve buluşma yollarını tıkayacak şekilde yükseliyor. Tunus, herhangi bir güç veya şahsiyetten bir ilk bildiri mi bekliyor? Tunus'taki durum gittikçe zorlaşıyor ve karmaşıklaşıyor.
Sağlık krizi ve korona salgını ekonominin içinde olduğu karmaşayı ikiye katladı. IMF’den (Uluslararası Para Fonu) kredi almak da kolay bir mesele değil. Siyasi gerilim, kapsamlı bir çatışmanın körüklediği parçalanma noktasına ulaştı. Herkes birbirine karşı. Tunus’ta çekişme egemen olup, uzlaşma, mutabakat ve tavizlere dayanan siyaset kuralları kaybolup gitti mi? Milletvekili Hiyari'nin, Cumhurbaşkanı Kays Said'in Amerikan istihbaratından para aldığı iddialarının dalgaları hala Tunus’taki çatışma gölünü dalgalandırmaya devam ediyor. Onur Koalisyonu lideri Seyfeddin Mahluf, Halk Cephesi Genel Komutanlığı’ndan bir Filistinlinin onu Malezya'dan aradığını, Tunus'ta olup bitenlerle ilgili ‘sırlar’ olarak tanımladığı şeyler ilettiğini, Raşid Hiyari'nin cumhurbaşkanı hakkında söyledikleri hakkında bilgiler verdiğini anlattı. Mahluf kendisini arayan kişinin gerçekliğinden şüphe ettiğini belirtti ama Filistinlinin kendisine daha sonra gerçekten olan şeyler aktardığını da ekledi.
Tunus’taki ateşli siyasi oyun alevlerini söndürecek suyu bulamamış görünüyor. Darbe kelimesinin artık susmayan bir dili var. Analist Fethi el Camusi, Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Sekreteri Nureddin Tabbubi’nin açıklamasını, yerine getirilmesi gereken direktifler olarak niteledi. Kimse kendisini geçmeden önce birinci bildiriyi yayınladığını ve bir zamanlar ortağı olduğu gemiden atladığını belirtti. Eski başbakan, Yaşasın Tunus Partisi’nin lideri ve hükümetin ortaklarından Yusuf Şahid, siyasi durumun çok tehlikeli olduğunu söyledi; parlamento işlemiyor, hükümet statüsünü bilmiyor ve yasal veya anayasal çözüm yok. Anayasa Mahkemesinin kurulmasının yakın olduğuna dair bir umut yok. Diyalog yok ve siyasi çerçeveler bir araya gelmeyi reddediyor. Sağlık ve ekonomi krizleri ülkeyi boğuyor ve bu karışık duruma bir çözüm bulunmuyor.
Soruyu bir kez daha tekrarlıyoruz: Tunus'un yaşadıklarına siyasi bir çözüm bulmanın önünde tüm kapılar kapandı mı? Cevabın en az Tunus’taki durum kadar zor olduğunu düşünüyorum. Siyasi aktörler arasındaki güven eksikliği her geçen gün artıyor. Cumhurbaşkanı Kays Said’in Kahire ziyareti, kendisine karşı olduğunu açıkça ifade eden, şüphe gözüyle bakan, ziyaret hakkında olumlu bir yorumda bulunduğu için eski sembollerinden Abdulfettah Moro’yu hedef alan Nahda Partisi ile arasındaki düşmanlığı artırdı. Başkentin caddelerini dolaşan araçlarla düzenlenen bir protestoya liderlik eden Abir Musa, eski devlet başkanı Zeynelabidin bin Ali’den para aldığı için yolsuzlukla itham edildi. Demokratik Blok lideri Samiye Abbu ise, 1881’de Tunus’ta Fransız himayesinin deklare edilmesine dayanak olarak kullanılan Bardo Anlaşması ile ilgili sözleri nedeniyle hedef alındı. Emel Haraketi liderlerinden Necib eş Şabi’nin Cumhurbaşkanı Said’i Muammer Kaddafi’ye benzeten açıklamaları da unutulmamalı. Şabi, Kaddafi’nin de “Partizanlar haindir”, “Temsil, düzenbazlıktır”, “Partizanlık, demokrasinin ölü doğmasına neden olur” gibi sözlerine inandığını ifade etti.
Tunus birçok bildiri bekliyor ve umuyoruz ki aralarında, meçhul veya bilinen seslerin mikrofonundan değil de siyasi, sosyal ve sendikal aktörlerin tümünü içeren siyasi uzlaşı salonunun mikrofonundan okunan bir ulusal bildiri de olur.